Elinizdeki bu kitap, gerçek bir aşk hikayesidir... Mexico Cityye sığınmış olan William Leenin, hayali sevgilisini baştan çıkarmak için gerçekleştirdiği ayak oyunlarını ve bunları yaparken çektiği bütün o romantik acıları anlatır. Norman Mailerın deyimiyle, dehanın hükmettiği tek Amerikalı yazar olan Burroughs, okurlarının önüne ilk kez böylesine içtenlikle koyuyor kendisini. Yaşadıklarımızı ya da yaşayamadıklarımızı arada bir gözden geçirmemiz uğruna.Üzerlerine sürekli olarak yağan yağmurun altında teneke çatılı evlerin oluşturduğu ölü ve anlamsız bir yığın. Shell, arkasında prefabrik bungalovlar ve paslanan makineler bırakarak oradan ayrılıp gitmişti. Ve Lee, yolun sonuna gelmişti, başlangıçta ima edilen bir sona. Birbirine bağlanamaz mesafelerin etkisiyle başbaşa kalmıştı, sonunda hiçbir şey elde elde edilemeyen, uzun, acılı bir yolculuğun yenilgisi ve yorgunluğuyla, yanlış dönüşlerle, kaybedilen izlerle, yağmur altında bekleyen bir otobüsle...Parkın içine doğru yürümeye devam etti, ahşaba benzetilmiş beton bir banka oturdu. Ilık bahar rüzgarında çiçeklerin yol boyunca savruluşunu izledi. Gökyüzü bir ikindi yağmuru için bulut topluyordu. Bir başkasını aramalıyım, diye düşündü. Elleriyle yüzünü kapattı. Çok yorgundu. Belirsiz aralıklarla sorun kendinize: Dünyada kötü olan ne var ki?
Elinizdeki bu kitap, gerçek bir aşk hikayesidir... Mexico Cityye sığınmış olan William Leenin, hayali sevgilisini baştan çıkarmak için gerçekleştirdiği ayak oyunlarını ve bunları yaparken çektiği bütün o romantik acıları anlatır. Norman Mailerın deyimiyle, dehanın hükmettiği tek Amerikalı yazar olan Burroughs, okurlarının önüne ilk kez böylesine içtenlikle koyuyor kendisini. Yaşadıklarımızı ya da yaşayamadıklarımızı arada bir gözden geçirmemiz uğruna.Üzerlerine sürekli olarak yağan yağmurun altında teneke çatılı evlerin oluşturduğu ölü ve anlamsız bir yığın. Shell, arkasında prefabrik bungalovlar ve paslanan makineler bırakarak oradan ayrılıp gitmişti. Ve Lee, yolun sonuna gelmişti, başlangıçta ima edilen bir sona. Birbirine bağlanamaz mesafelerin etkisiyle başbaşa kalmıştı, sonunda hiçbir şey elde elde edilemeyen, uzun, acılı bir yolculuğun yenilgisi ve yorgunluğuyla, yanlış dönüşlerle, kaybedilen izlerle, yağmur altında bekleyen bir otobüsle...Parkın içine doğru yürümeye devam etti, ahşaba benzetilmiş beton bir banka oturdu. Ilık bahar rüzgarında çiçeklerin yol boyunca savruluşunu izledi. Gökyüzü bir ikindi yağmuru için bulut topluyordu. Bir başkasını aramalıyım, diye düşündü. Elleriyle yüzünü kapattı. Çok yorgundu. Belirsiz aralıklarla sorun kendinize: Dünyada kötü olan ne var ki?