Bu çalışma Türk öykücülüğünün önemli isimlerinden olan Mustafa Kutlunun Ortadaki Adamdan Tufandan Önceye kadar uzanan on üç kitaplık öykü serüvenini incelemektedir. Söylemek bile gereksiz ki, bu yazıların onun öykülerini çerçeveleme, bütün boyutlarıyla ortaya serme gibi bir iddiası bulunmamaktadır. Okurla, öyküler/metinler arasındaki mesafenin kapanmasına yardımcı olmak, anlamaya ve açıklamaya çalışmak öncelikli amaçtır. Çalışmada yazar ve eser olabildiğince ayrıştırılmış, şahsiyet/yazar öne çıkarılmamış, eser/metin üzerinde başlayıp biten bir tutum yeğlenmiştir. Yani bu kitap Mustafa Kutlu üzerine deşil, Mustafa Kutlunun öyküleri üzerinedir. Bu anlamda biyografik, monografik bir yönü bulunmamaktadır. Tematik yanları ağır basan yaklaşımla bütüncül bir sonuca ulaşılmak istenmiştir. Genel olarak hiçbir eleştiri disiplinine bağlı kalınmadan, sadece okuma sürecinde açılan kapılar izlenmiş, her yazı bir sonraki yazıyı beslemiş ve süreç böylece tamamlanmıştır. Yazarın seçtiği yöntemin doğru olup olamadığı tartışılmamış, seçilen yöntem kendi mantığı içinde incelenmiştir. Yazılar kesin kanaatlere değil, çözümlemeye yaslanmıştır. Ayrıca yargılamak ve ona bir yer tayin etmek gibi edebiyat dışı tavırlardan uzak durulmuştur.
Bu çalışma Türk öykücülüğünün önemli isimlerinden olan Mustafa Kutlunun Ortadaki Adamdan Tufandan Önceye kadar uzanan on üç kitaplık öykü serüvenini incelemektedir. Söylemek bile gereksiz ki, bu yazıların onun öykülerini çerçeveleme, bütün boyutlarıyla ortaya serme gibi bir iddiası bulunmamaktadır. Okurla, öyküler/metinler arasındaki mesafenin kapanmasına yardımcı olmak, anlamaya ve açıklamaya çalışmak öncelikli amaçtır. Çalışmada yazar ve eser olabildiğince ayrıştırılmış, şahsiyet/yazar öne çıkarılmamış, eser/metin üzerinde başlayıp biten bir tutum yeğlenmiştir. Yani bu kitap Mustafa Kutlu üzerine deşil, Mustafa Kutlunun öyküleri üzerinedir. Bu anlamda biyografik, monografik bir yönü bulunmamaktadır. Tematik yanları ağır basan yaklaşımla bütüncül bir sonuca ulaşılmak istenmiştir. Genel olarak hiçbir eleştiri disiplinine bağlı kalınmadan, sadece okuma sürecinde açılan kapılar izlenmiş, her yazı bir sonraki yazıyı beslemiş ve süreç böylece tamamlanmıştır. Yazarın seçtiği yöntemin doğru olup olamadığı tartışılmamış, seçilen yöntem kendi mantığı içinde incelenmiştir. Yazılar kesin kanaatlere değil, çözümlemeye yaslanmıştır. Ayrıca yargılamak ve ona bir yer tayin etmek gibi edebiyat dışı tavırlardan uzak durulmuştur.