Herkesin kolayca anlayacağı bir üslupla kağıda dökülen Türkiyede geri kalmışlığın tarihi son 35 yılın en çok okunan tarih eserlerinden biri olurken en az bir veya iki kuşağın siyasal ve kültürel tercihlerini de şu veya bu ölçüde etkiledi.
Herkesin kolayca anlayacağı bir üslupla kağıda dökülen Türkiyede geri kalmışlığın tarihi son 35 yılın en çok okunan tarih eserlerinden biri olurken en az bir veya iki kuşağın siyasal ve kültürel tercihlerini de şu veya bu ölçüde etkiledi.
eğer bir gün bir üniversitede hoca olursam okutacağım ilk kitap.
İsmail Cem'in klasikleşmiş eseri. İlk baskısı 1970 yılında yapılan eserde İsmail Cem, Türkiye'nin geri kalmışlığını, henüz 30 yaşında olmasına rağmen büyük bir olgunlukla tahlil ediyor. Eserin henüz başlarında çok doğru bir şekilde Türkiye'nin geri kalmışlığının bir Afrika ya da Latin Amerika ülkesinin geri kalmışlığı ile aynı olmadığını tespit ediyor. Daha sonra Osmanlı'dan başlayarak 1970'lerin başına kadar geri kalmışlığın hangi aşamalardan geçtiğini inceliyor.
Kitabın ilk bölümlerindeki "Osmanlı'nın ileri devlet düzeni" ve kitabın son bölümlerindeki İslam-Türk düşünce geleneğinin geri kalmışlıktan çıkışta itici güç olacağı görüşlerine katılmıyorum. Dahası, İsmail Cem'in geri kalmışlıktan çıkışta itici güç olacağını düşündüğü "işçi-köylüler" ve gelişmekte olan sermayenin doğru yönlendirilmesi düşüncelerini de hayalci buldum. İsmail Cem'in geri kalmışlığın aşılmasında tam olarak nasıl bir model önerdiği çok net değil: Devlet kapitalizmi mi? Sosyalizm mi? Kapitalizm ve sosyalizm dışında üçüncü yol mu?
Kitapta bir başka eksiklik, geri kalmışlığın sosyolojisinin ve bireylere, topluluklara, kültüre sinmiş kodlarının yeterince irdelenmemiş olması.
Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi önemli bir eser ve 1980'den sonrasını da kapsayacak şekilde genişletilmesi, sonraki tarihsel süreçlerle yeniden gözden geçirilmesi yeni nesil araştırmacıların görevi olmalı.
457 sayfa