Prof. Dr. Osman Turan tarih Avrupada ortaya çıkan laiklik, din ve mezhepler arası kıtâl ve mücadelelere, dindar ve dinsizler arasındaki çatışmalara son vermek, insanları mütecâviz bir taassuptan fikir ve vicdan hürriyetine saygı gösteren bir zihniyete kavuşturmak maksadıyla doğmuş, ilmî ve demokratik bir müessesedir. Türk-İslâm dünyasında din ve mezhepler arası ciddî bir kıtâl veya tehlikeli bir taassup ve fikrî tahakküm mevcut olmadığından ve bu şekilde gözüken hareketler de aslında siyasî bir mâhiyeti hâiz bulunduğundan, Türkiyede laiklik dinî ve ictimaî zaruretlerin bir neticesi olarak doğmuş değildir. Türkiyenin geri kalması ve son devirlerde ilerleme vâdisinde istenilen hızı alamaması mesuliyeti, halkın cehâlet ve taassubuna değil, aydınların kifâyetsizliğine, ve medeniyet dâvamızı yanlış teşhislerine, ve bu uğurdaki sakat teşebbüslerine aittir; bu hususta, hatalı olarak taassup bir netice iken sebep sanılmıştır... Türkiyede laiklik tarih ve sosyolojiye aykırı bir Avrupalılaşma hareketine karşı tabiî bir şekilde mevcut olan bir mukavemeti kırmak maksadıyla meydana gelmiş, bu dinî ve millî mukavemet de, hatalı olarak taassup adını almıştır. Laiklik, bu isabetsiz görüş ve teşhis dolayısıyla, tamamıyla bu mefhuma aykırı olarak, din ve fikir hürriyetini ortadan kaldıran bir tatbikata vasıta olmuştur...
Prof. Dr. Osman Turan tarih Avrupada ortaya çıkan laiklik, din ve mezhepler arası kıtâl ve mücadelelere, dindar ve dinsizler arasındaki çatışmalara son vermek, insanları mütecâviz bir taassuptan fikir ve vicdan hürriyetine saygı gösteren bir zihniyete kavuşturmak maksadıyla doğmuş, ilmî ve demokratik bir müessesedir. Türk-İslâm dünyasında din ve mezhepler arası ciddî bir kıtâl veya tehlikeli bir taassup ve fikrî tahakküm mevcut olmadığından ve bu şekilde gözüken hareketler de aslında siyasî bir mâhiyeti hâiz bulunduğundan, Türkiyede laiklik dinî ve ictimaî zaruretlerin bir neticesi olarak doğmuş değildir. Türkiyenin geri kalması ve son devirlerde ilerleme vâdisinde istenilen hızı alamaması mesuliyeti, halkın cehâlet ve taassubuna değil, aydınların kifâyetsizliğine, ve medeniyet dâvamızı yanlış teşhislerine, ve bu uğurdaki sakat teşebbüslerine aittir; bu hususta, hatalı olarak taassup bir netice iken sebep sanılmıştır... Türkiyede laiklik tarih ve sosyolojiye aykırı bir Avrupalılaşma hareketine karşı tabiî bir şekilde mevcut olan bir mukavemeti kırmak maksadıyla meydana gelmiş, bu dinî ve millî mukavemet de, hatalı olarak taassup adını almıştır. Laiklik, bu isabetsiz görüş ve teşhis dolayısıyla, tamamıyla bu mefhuma aykırı olarak, din ve fikir hürriyetini ortadan kaldıran bir tatbikata vasıta olmuştur...
Laiklikle alakalı malumata sahip olmayan bir insana en baştan hadiseyi ele alıp sıkmadan bunaltmadan sade Türkçesiyle anlatan bir başyapıt bana kalırsa.Avrupa Medeniyetinin bir ürünü olan laikliğin bu medeniyetin bir parçası olmayan Türkiye'deki tatbikatı ve bu tatbikatın neticeleri ilmî bir surette ele alınmış Prof.Dr.Osman Turan Hoca tarafından.
Ülkemizde ilmi yetersizlikleri ve aşağılık duygularıyla yönetim kademesini işgal edenlerin ve bu yönetime alkış tutan donanımsız aydınların halkın derdine,ihtiyaçlarına,ülkenin içinde bulunduğu siyasi buhrana doğru teşhis koyamamasından laikliğin bir problem halini aldığından bahseden Osman Turan çeşitli örneklerle Selçuklu ve Osmanlı hakimiyetinin dini müsamaha ve hoşgörü ortamına vurgu yapıyor ve halkta inkılap hareketlerine ve Batı'ya olan taassubun kırılması amacıyla laikliğin cahil aydınlar eliyle halk üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanıldığını öne sürüyor.