Felsefe ile gelenek arasında nasıl bir ilişki var? Felsefe yapmak için bir geleneğe sahip olmalı mıyız? Bu topraklara özgü bir felsefî geleneğimiz var mı? Şayet böyle bir geleneğe sahipsek bu geleneğin mahiyeti ne? Halihazırda bu gelenekle nasıl bir ilişkimiz var ya da nasıl bir ilişkimizin olması gerekiyor? Dilin yerelliği ve sınırlılığı ile felsefenin evrenselliği arasındaki ilişki nasıl yorumlanmalı?
Bu kitap, kuruluşundan bu yana faaliyetlerinde felsefenin önemli bir yere sahip olageldiği Bilim ve Sanat Vakfı'nda Medeniyet Araştırmaları Merkezi bünyesinde biraraya gelen felsefe tâlibi bir grup insanın öncülüğünde Mayıs 2008-Haziran 2009 tarihleri arasında yukarıdaki sorular çerçevesinde gerçekleştirilen yedi oturumluk bir toplantı serisinin ürünüdür.
Felsefe ile gelenek arasında nasıl bir ilişki var? Felsefe yapmak için bir geleneğe sahip olmalı mıyız? Bu topraklara özgü bir felsefî geleneğimiz var mı? Şayet böyle bir geleneğe sahipsek bu geleneğin mahiyeti ne? Halihazırda bu gelenekle nasıl bir ilişkimiz var ya da nasıl bir ilişkimizin olması gerekiyor? Dilin yerelliği ve sınırlılığı ile felsefenin evrenselliği arasındaki ilişki nasıl yorumlanmalı?
Bu kitap, kuruluşundan bu yana faaliyetlerinde felsefenin önemli bir yere sahip olageldiği Bilim ve Sanat Vakfı'nda Medeniyet Araştırmaları Merkezi bünyesinde biraraya gelen felsefe tâlibi bir grup insanın öncülüğünde Mayıs 2008-Haziran 2009 tarihleri arasında yukarıdaki sorular çerçevesinde gerçekleştirilen yedi oturumluk bir toplantı serisinin ürünüdür.
türkçe felsefe yapabilmenin tıpkı ingilizlerin empirik eğilimleri, almanların rasyonalist / idealist eğilimleri gibi bizim dilimize has eğilimlerin derin olmasa da konuşulmaya başlandığı, imkanlarının tarihsel süreç içerisinde söz konusu edildiği bir kitap, aslında kitabın adından da anlaşılacağı üzere davet edilmiş felsefecilerin konuyla ilgili konuşmalarının kitap haline getirilmiş hali.
beni en azından tarihsel açıdan bir nebze aydınlatmış konuşmalar var. türkiyede 1930 sonrasında dayatılan "aydınlanmacı" felsefe anlayışı güzel ve dozunda eleştirilmiş. buradaki insanların çoğunun derdi geçmiş mirastan en yüksek yararı sağlayıp kendi orjinal felsefe anlayışımızı nasıl geliştirebiliriz üzerinedir. özellikle hermeneutik, tarihselci konuşmacıların tahlilleri oldukça iyi ve umut verici. dönemlerin geçiciliği ve kültürün sürekli evrim içinde tutuculuğun söz konusu olmayacağı bir biçimde anlayışların arasında sürekli bir alış-verişle bir üst konumdaki farklılıklara evrildiğini güzelce özetleyerek, aslında geçmiş kültürden yararı en çok da bu geniş şovenizmden uzak bakış açısıyla yararlanılabileceğini anlıyoruz.
Karton Cilt, 472 sayfa
2010 tarihinde, Küre tarafından yayınlandı