“Dünyada ve ülkemizde milli kimliklerle alakalı hararetli tartışmaların yapıldığı bir süreçten geçilirken, Türk kavramı ve kimliğini doğru biçimde tanımanın yaşamsal önem kazandığı anlaşılmaktadır. Bugün itibarıyla Türklüğü temsil eden en önemli güç konumunda bulunan Türkiye Cumhuriyeti, milli bütünlüğüne yönelik iç ve dış saldırılara karşı mücadele vermektedir. ‘Irk’, ‘soy’, ‘boy’, ‘etnisite’, ‘alt kimlik’, ‘üst kimlik’, ‘millet’, ‘ulus’ gibi kavramlar üzerinden yaratılmaya çalışılan algı kargaşası, Türk milli kimliğini daraltarak günümüz dünyasında kendilerine bir yer açmak isteyenlerin bölücü eylemlerine gerekçe üretmek üzere attığı ideolojik adımların başında gelmektedir.
Türklük, gerek tarihte ve gerekse günümüzde, yüzlerce halkı, onbinlerce boy ve oymağı kapsayan, sanılandan çok daha geniş ve çok daha belirleyici bir kimliktir. Devlet kurma ve yıkma konusundaki ustalığıyla Avrasya bozkırlarına binlerce sene egemen olan Türk kimlikli halkların yönetimi altında çok sayıda etnik grup yer almış, Moğolistan’dan Macaristan’a uzanan Türk kültür havzasında onlarca etnik grup da Türkleşme yoluyla milletimizin parçaları haline gelmiştir. Yabancı kimlikleri kucaklayan ve kendi içinde eriten, ülkeleri ve kıtaları tanzim eden Türklük olgusunu Anadolu ile sınırlandırıp başlangıcına 1071 Malazgirt savaşını oturtmak, boy ve hanedan odaklı Türkiye tarihçiliğinin kronikleşmiş hastalığıdır. Tüm çürütücülüğüyle siyasi ve toplumsal hayatımıza sirayet eden bu hastalık, Türk denince aklına Osmanlı ve Anadolu’dan başka bir şey gelmeyen, tarihini bilmeyen ve öğrenmek istemeyen cumhuriyet aydınının büyük trajedisi olmuştur.
Elinizdeki kitap Türk’ün Türk’e propagandasını yapma amacıyla yazılmış ideolojik bir güzelleme olmamakla beraber, içinde bulunduğu toplumun tarihi köklerini tasvir etme çabasındaki yazarın objektif görünebilmek adına duygularından tamamen sıyrılarak ve yığılmış bilgiyi aynen aktarmak dışında gaye gözetmeksizin kaleme aldığı bir kitap da değildir. Türklüğün ve onun tarihinin farklı boyutlarıyla ele alınmaya çalışıldığı bu eserde ‘Türk diye bir şey yok’ diyecek kadar ileri gidebilen demokrat görüntülü Türklük karşıtları ile tarafsızlık kisvesi altında ırkçılığın alasını yapan batılı oryantalistlere sıkı cevaplar verilmektedir.”
“Dünyada ve ülkemizde milli kimliklerle alakalı hararetli tartışmaların yapıldığı bir süreçten geçilirken, Türk kavramı ve kimliğini doğru biçimde tanımanın yaşamsal önem kazandığı anlaşılmaktadır. Bugün itibarıyla Türklüğü temsil eden en önemli güç konumunda bulunan Türkiye Cumhuriyeti, milli bütünlüğüne yönelik iç ve dış saldırılara karşı mücadele vermektedir. ‘Irk’, ‘soy’, ‘boy’, ‘etnisite’, ‘alt kimlik’, ‘üst kimlik’, ‘millet’, ‘ulus’ gibi kavramlar üzerinden yaratılmaya çalışılan algı kargaşası, Türk milli kimliğini daraltarak günümüz dünyasında kendilerine bir yer açmak isteyenlerin bölücü eylemlerine gerekçe üretmek üzere attığı ideolojik adımların başında gelmektedir.
Türklük, gerek tarihte ve gerekse günümüzde, yüzlerce halkı, onbinlerce boy ve oymağı kapsayan, sanılandan çok daha geniş ve çok daha belirleyici bir kimliktir. Devlet kurma ve yıkma konusundaki ustalığıyla Avrasya bozkırlarına binlerce sene egemen olan Türk kimlikli halkların yönetimi altında çok sayıda etnik grup yer almış, Moğolistan’dan Macaristan’a uzanan Türk kültür havzasında onlarca etnik grup da Türkleşme yoluyla milletimizin parçaları haline gelmiştir. Yabancı kimlikleri kucaklayan ve kendi içinde eriten, ülkeleri ve kıtaları tanzim eden Türklük olgusunu Anadolu ile sınırlandırıp başlangıcına 1071 Malazgirt savaşını oturtmak, boy ve hanedan odaklı Türkiye tarihçiliğinin kronikleşmiş hastalığıdır. Tüm çürütücülüğüyle siyasi ve toplumsal hayatımıza sirayet eden bu hastalık, Türk denince akl... tümünü göster
492 sayfa
Papilon tarafından yayınlandı