Yazarının da yayıncısının da ummadıkları kadar rağbet gören bir ilk kitap, Uykunun Kardeşi. 1961 doğumlu Avusturyalı yazar Schneiderin bu eseri, iki yılda 24 dile çevrildi; operaya, baleye ve sinemaya aktarıldı; Avusturya, Almanya, İtalya ve Fransada önemli edebiyat ödüllerine layık görüldü; yayımlandığı ülkelerin büyük bölümünde en çok satan kitaplar listesine girdi.Nedir bu başarının sırrı? Uykunun Kardeşi, büyük eserler arasında sayılmayabilir ama çok değişik bir eser olduğu kesin: Bugünkü Avusturyanın İsviçreye bakan kesimindeki Vorarlberg bölgesinde, modern zamanların rüzgarını hafif hafif hissetmeye başlayan ama eski zamanların ruhunu da kolay kolay kaybetmeyeceğe benzeyen bir sofu Katolik köyü... Aşk, cinsellik, eşcinsellik, müzik, din, yine aşk, sıradışı ve akıldışı olaylar, sıradan ve rasyonel ilişkiler, insanın komik ve trajik halleri, bolca tarih, bolca fantezi... Coğrafî ve dinî farklarla, çok da yabancısı olmadığımız bir terkip aslında. Ve Schneiderin başarısı da klasikleşmeye yüz tutmuş bu postmodern edebiyat terkibinden, benzersiz bir eser çıkarmakta, galiba...
Yazarının da yayıncısının da ummadıkları kadar rağbet gören bir ilk kitap, Uykunun Kardeşi. 1961 doğumlu Avusturyalı yazar Schneiderin bu eseri, iki yılda 24 dile çevrildi; operaya, baleye ve sinemaya aktarıldı; Avusturya, Almanya, İtalya ve Fransada önemli edebiyat ödüllerine layık görüldü; yayımlandığı ülkelerin büyük bölümünde en çok satan kitaplar listesine girdi.Nedir bu başarının sırrı? Uykunun Kardeşi, büyük eserler arasında sayılmayabilir ama çok değişik bir eser olduğu kesin: Bugünkü Avusturyanın İsviçreye bakan kesimindeki Vorarlberg bölgesinde, modern zamanların rüzgarını hafif hafif hissetmeye başlayan ama eski zamanların ruhunu da kolay kolay kaybetmeyeceğe benzeyen bir sofu Katolik köyü... Aşk, cinsellik, eşcinsellik, müzik, din, yine aşk, sıradışı ve akıldışı olaylar, sıradan ve rasyonel ilişkiler, insanın komik ve trajik halleri, bolca tarih, bolca fantezi... Coğrafî ve dinî farklarla, çok da yabancısı olmadığımız bir terkip aslında. Ve Schneiderin başarısı da klasikleşmeye yüz tutmuş bu postmodern edebiyat terkibinden, benzersiz bir eser çıkarmakta, galiba...