Şilili yazar Isabel Allende, ailesinin üstün niteliklerini edebiyat alanında da var olduğunu kanıtlıyor. Bu yeni kitabında erotizm, duygusallık, şiddet ve mizah dantel gibi örülmüş. Güney Amerika'nın doğal şiirselliği Avrupalı göçmenleri nasıl bu ülkelere çekmişse, yazarın akıcı üslup ve kahramanları okurları aynı biçimde öykülerin içine çekiyor. Ve tüm öyküler insanların kader ve mutluluklarını değiştiren müyülü anları ve bunun yıllar boyu süren etkisini konu alıyor.
Şilili yazar Isabel Allende, ailesinin üstün niteliklerini edebiyat alanında da var olduğunu kanıtlıyor. Bu yeni kitabında erotizm, duygusallık, şiddet ve mizah dantel gibi örülmüş. Güney Amerika'nın doğal şiirselliği Avrupalı göçmenleri nasıl b... tümünü göster
Bu kitabı yazarken, karakterlerimin peşinden en etkileyici kafelere, güzel balkonlara ve canım Paris manzaralarına gittim. Bu seyahatte Montmartre’nin basamaklarına tırmandım, Rue de Cler pazarındaki renkli görüntülere hayranlıkla baktım, küçük ara sokaklardaki gizli kafelerde espresso yudumladım. Hepsi unutulmazdı.
Ama bu hikâye, çikolatalı kruvasanlardan ve bir bahar günündeki Eyfel Kulesi’nden daha derinlere iniyor. Bu hikâyenin sayfaları, 1940’lı yılların savaşla yıpranmış Paris’inde, gönül yaralarını ve travmaları ele alıyor. Günümüzde ise direnmeyi, affetmeyi ve sevmeyi becerebilen veya beceremeyen karakterleri.
Bu kitap, benim Paris’e yazdığım aşk mektubum. Ve belki bir gün, bir mektup daha yazarım. Şimdilik, hayal ettiğim bu hikâyenin, karakterlerin, Paris’in her şeyinin en ince detayına kadar keyfini çıkarmanızı umuyorum.
Nilüfer çiçekleri yürek parçalayıcı yolculuklardan geçer. Tohumları toprakla, artıklarla ve birbirine giren köklerle kaplı bulanık bataklık suyunda filizlenir. Çiçek açmaları için bu korkunç karanlıkta yolunu bulması gerekir, suyun üstünde bir yerde güneş ışığının olduğunu içten içe bilmeli ya da en azından bunu umut etmeli. Böylelikle bu yolculuktan zarar görmeden çıkar ve zafer kazanmış bir şekilde çiçek açar.
1940’ların işgal altındaki Paris’inde Paris’in tüm çiçeklerini beklerken Paris’in tüm acılarını kendinde bulan bir kadın… 2000’lerde Işığın Şehri Paris’in nostaljik havasında ve aydınlığında kendi acılarıyla ve geçmişiyle yüzleşebilmek için başka bir kadının geçmişinin peşinde iz süren başka bir kadın…
Kendine özgü sürükleyici tarzıyla Sarah Jio bu romanında bulanık sularda derinlere batmış iki nilüfer olan güçlü kadın karakterlerle geçmiş ve bugün arasında köprü kurarak hayatta önemli olan şeyleri hatırlatıyor.
Bu kitabı yazarken, karakterlerimin peşinden en etkileyici kafelere, güzel balkonlara ve canım Paris manzaralarına gittim. Bu seyahatte Montmartre’nin basamaklarına tırmandım, Rue de Cler pazarındaki renkli görüntülere hayranlıkla baktım, küçük ara s... tümünü göster
İyileşebilmek için, Abalı Dede Türbesinde rüyaya yatan insanlar arasında başlayan bu roman, çeşitli rüyaların bir örgü gibi birbirine geçmesiyle, şaşırtıcı bir biçimde parçalanmış bir otobiyografiyi oluşturuyor. Belleğin karşı kıyısından bakılan, yaşamın, yalnızca rüyalarda yükü hissedilen eski bölümlerini kapsayan bir otobiyografi. İçinde birçok rüya kişisini barındıran bu türbe, belki de içinde yaşadığımız dünyanın ta kendisi. Şoför Sulakyurtlu Kazımın gündüzle geceyi ayıran o çizginin üstündeki garip serüvenleri, İstanbulu rüyasinda gören adamın anlattıkları, Alfred Jarrynin burjuva toplumunu tekmeleyen oyunu Kral Übü Tanrı Ciguri ile başbaşa konuşmalar, anılarını yitiren bir insanın duyduğu o şampanya sarhoşluğu gibi hafiflik, kırmızı ışıklı, geçmişe sıkışımş bir garsoniyer odası, kendi cenazesini taşıyan bir ölü ve Arthur Rimbaudnun o ürpertici sözü: Gerçek yaşam yok. Biz dünyada değiliz. Elyazması Rüyalar, içindeki insanları ile, roman okunup bittikten sonra da sürüp gidiyor Tıpkı yaşam gibi.
İyileşebilmek için, Abalı Dede Türbesinde rüyaya yatan insanlar arasında başlayan bu roman, çeşitli rüyaların bir örgü gibi birbirine geçmesiyle, şaşırtıcı bir biçimde parçalanmış bir otobiyografiyi oluşturuyor. Belleğin karşı kıyısından bakılan, ya... tümünü göster
Pardayanlardan çok şey öğrendim. Öğrendiklerimin başında birtakım değerler ve inançlar gelir. Bunlar benim yaşamım bakımından son derece önemlidir...Pardayanlar, tüm tarihsel romanlar gibi, tarihin çok özel ve bireye göre çarpıtılmış bir biçimi olmakla birlikte, evrensel açıdan belli tepe noktalara koşut bir anlatım izler...Birtakım temel bilgilerle ilk kez Pardayanlar aracılığıyla karşılaştım.Hıristiyan dini içinde önemli ayrılıklar olduğunu... engizisyonun korkunçluğunu... Saray Entrikası kavramını, kilisenin gücünü... ve daha birçoğunu Pardayanlardan öğrendim...Şövalyeliği; kudret karşısında dalkavukluk etmemeyi; haklıdan yana olmayı; paraya pula fazla önem vermemeyi; temizlik ve uyumu; güzel kadınlar uğruna, hele bir de bunlar zengin ve kudretli ise ilkelerden fedakarlık etmemeyi; cesareti hep Pardayanlardan öğrendim.
Pardayanlardan çok şey öğrendim. Öğrendiklerimin başında birtakım değerler ve inançlar gelir. Bunlar benim yaşamım bakımından son derece önemlidir...Pardayanlar, tüm tarihsel romanlar gibi, tarihin çok özel ve bireye göre çarpıtılmış bir biçimi olmak... tümünü göster
Herkes tarafından sevilen dişçi Dr. Morleyin intihar etmesi için nasıl bir sebep olabilirdi? Duygusal çelişkiler içinde değildi, parasal ve gönül sorunları da yoktu. Hercule Poirot ile neden buluşacaktı? Meraklı dedektif bu intihar hikayesine inanmamıştı. Doktorun hastalarının, ortaklarının ve dostlarının ifadelerini almaya başlayan Poirot, sonuçta korkunç bir gerçekle karşılaştı. Dr. Morley ne ilk, ne de son kurbandı...
Herkes tarafından sevilen dişçi Dr. Morleyin intihar etmesi için nasıl bir sebep olabilirdi? Duygusal çelişkiler içinde değildi, parasal ve gönül sorunları da yoktu. Hercule Poirot ile neden buluşacaktı? Meraklı dedektif bu intihar hikayesine inanmam... tümünü göster
Kadınlı erkekli tam 17 karakter... Tek bir vücutta farklı dengeler... Sybil, çok kişilikli oluşun ilk psikanalizidir. Sybil Dorsett olayı, nomale bakışımızı da etkileyen bir gerçektir. Sybil yalnızca insan davranışlarını saptayan bilinçaltı dünyasının tehlikeli güçlerinin yepyeni bir incelemesi olmayıp, baskı ayıtlarından, toplum, din ve ailenin sakatlayıcı etkilerine bir örnekle bakıştır. Okuyucu bu kitabı okuduğunda bir bilinçlilik genişlemesine uğrayacaktır. Çünkü kendi yaşamını büyüteç altına alarak onları dönem dönem analiz edecektir.
Tıp açısından ise bu öykü, akıl hastalıklarının kalıtım ve çevre terimleri içinde ortaya çıkışını; halk dilinde çok ya da farklı kişiliklere mal edilen şizofreniyle Sybil'in pek az rastlanan hastalığı Grande-hystérie arasındaki ayrılığı ortaya serme amacını gütmektedir.
Kadınlı erkekli tam 17 karakter... Tek bir vücutta farklı dengeler... Sybil, çok kişilikli oluşun ilk psikanalizidir. Sybil Dorsett olayı, nomale bakışımızı da etkileyen bir gerçektir. Sybil yalnızca insan davranışlarını saptayan bilinçaltı dünyasını... tümünü göster
adadenizi şu anda kitap okumuyor.