O, Vadinin Zambağıydı; çiçeklerini cennet için açan, vadiyi erdemlerinin kokusuyla dolduran. Balzac'ın 1836 yılında yayımlanan, üzerinde en çok çalıştığı ve "en kusursuz romanım" dediği Vadideki Zambak romantizm ile realizmin kavşağında yaratılmış; tutkunun ateşten çekiciyle dövülmüş büyük bir yapıttır. Romanda, kocasıyla mutlu olmayan ama buna karşın ona ve anneliğine ihanet etmeyi asla düşünmeyen bir kadının, duyguları ile değerleri arasındaki savaşına şahit oluruz. Balzac'ın da dediği gibi, "Madam de Mortsauf ile tutku arasında, Indre bölgesinin bir vadisinde patlak veren ve kimsenin bilmediği savaş, belki de bilinen en ünlü savaşlar kadar büyüktür."
O, Vadinin Zambağıydı; çiçeklerini cennet için açan, vadiyi erdemlerinin kokusuyla dolduran. Balzac'ın 1836 yılında yayımlanan, üzerinde en çok çalıştığı ve "en kusursuz romanım" dediği Vadideki Zambak romantizm ile realizmin kavşağında yaratılmış; tutkunun ateşten çekiciyle dövülmüş büyük bir yapıttır. Romanda, kocasıyla mutlu olmayan ama buna karşın ona ve anneliğine ihanet etmeyi asla düşünmeyen bir kadının, duyguları ile değerleri arasındaki savaşına şahit oluruz. Balzac'ın da dediği gibi, "Madam de Mortsauf ile tutku arasında, Indre bölgesinin bir vadisinde patlak veren ve kimsenin bilmediği savaş, belki de bilinen en ünlü savaşlar kadar büyüktür."
İlk okuduğumda 18 yaşındaydım oflaya puflaya tam kafama oturmayan bir kitaptı.Yıllar sonra okuduğumda beni öyle bir etkiledi ki inanamadım.Kitap şarap gibiydi sanki yıllandıkça güzeleşmişti ama yıllanan sadece benim yaşım olmuştu ve bazı duyguları hissetmeden hayatta bazı şeyleri görmeden vadideki zambakı anlayamazsınız .edebiyat hocam klasikleri hayatta en az 3 defa okumamız gerektiğini söylerdi.1. gençlik yıllarında.2. orta yaşlarda 3. ise yaşlılıkta neden böyle söylediğini ancak kitabı tekrar okuyunca anladım.
Romandaki esas oğlanın düşüncelerini uzun uzun anlattığı bölümlerde (sanırım kitabın orta kısımlarında geçiyordu) sıkıldığım için aklım başka şeylere kaydığından okumakta ve hatta yer yer anlamakta çok zorlandım diyebilirim. Fakat ilerleyen sayfalarda roman beni kendine bağladı adeta. Romanın kalanını elimden bırakamadım ve soluksuz okudum. Kitabın en duygusal bölümlerinde (ki okumayanlar olabilir düşüncesi ile sürprizi kaçmasın diye açıklamıyorum) ağladığımı da itiraf etmeliyim. Romanı bitirdiğimde ise iyi ki okumuşum dedim.
realizmin öncüsü olarak kabul edilen bu yönüyle de tasviri abartılmış olsa da kitabın okuma akustiğine alışınca sürükleyici değil diyenlere sabredilmesi gerektiğinin hatırlatılması gerektiği roman.
okurken saçlarımı yoldum resmen, niye bu kadar çok seviliyor anlamadım..
Edebi ağdalı uzun uzun betimlemeler tatmak isteyenler için vazgeçilmez bir klasik olabilir.. Başlarda biraz sıkıcı ilerliyor, ancak bunda çevirinin etkisinin de olduğunu düşünüyorum. Başka bir baskıda daha kolay ilerlediğine şahit oldum :) Roman yarıdan sonra daha katlanılır bir hal alıyor ve sonlara doğru iyi ki okumuşum dedirtmeye başlıyor. Ağır bir anlatım ancak klasik okumayı sevenler için elbette ki es geçilmemeli :)
Büyük iz bırakır hayatınızda. Henriette olursunuz birden,canınız yanar.
tasvirleri yer yer yoruyor insanı. fakat kesinlikle değer.
Karton Cilt, Meriç Selci, 384 sayfa
2015 tarihinde, Martı Yayınları tarafından yayınlandı