Beat Kuşağı yazarlarının en yıkıcı ve en deneysel mensuplarından biri olan William S. Burroughs bu çok parçalı, çarpıcı romanında okuru tehlikeli bir yolculuğa davet ediyor. Kitapta, Vahşi Oğlanlar çetesi bütün tahakküm güçlerinden, ordulardan, generallerden, baskıcı otoritelerden, bürokratlardan vb intikamlarını alıp, grotesk ve yaratıcı gerilla yöntemleriyle dünya sistemini altüst ederken, Burroughs da hayal gücü ve dilin sınırlarını son raddeye kadar zorluyor. Müstehcen, rahatsız edici ve tuhaf diye damgalanan bütün insalık hallerini acımasızca teşhir eden Burroughs'u okurken bütün kültürel ve ahlaki kodlarınızın sarsılmasına hazır olun. Her şeyin müthiş bir ironi ve alaycılığa maruz kaldığı bu "anti-edebiyat" başyapıtı James Joyce ve Samuel Beckett'in edebi deneyselliği ile Marquis de Sade'ın cinsel cürretini bir araya getiriyor. Bunun üzerine bir de uyuşturucuların halüsinatif etkisini ekleyin. Ve işte karşınızda, sizi daha önce deneyimlemediğiniz bir dünyaya sürükleyecek bir hikaye ve kışkırtıcı diliyle William S. Burroughs.
David Bowie'den Ian Curtis'e kadar birçok "karşı-kültür" figürünü etkilemiş olan bu şiddetli roman, dünyanın şiddetine edebi bir şiddetle karşılık veriyor. Yer altı figürleri yer-üstüne saldırmaya karar verdiğinde ortaya çıkan bu edebi "vahşilik" yeryüzünün "ötekileri"nin öfkeli ve alaycı sesini duymak isteyen okurlar için tam bir şölen vaat ediyor. Kısacası Vahşi Oğlanlar kimilerine göre bir distopya, kimilerine göre ise bir ütopya...
Beat Kuşağı yazarlarının en yıkıcı ve en deneysel mensuplarından biri olan William S. Burroughs bu çok parçalı, çarpıcı romanında okuru tehlikeli bir yolculuğa davet ediyor. Kitapta, Vahşi Oğlanlar çetesi bütün tahakküm güçlerinden, ordulardan, generallerden, baskıcı otoritelerden, bürokratlardan vb intikamlarını alıp, grotesk ve yaratıcı gerilla yöntemleriyle dünya sistemini altüst ederken, Burroughs da hayal gücü ve dilin sınırlarını son raddeye kadar zorluyor. Müstehcen, rahatsız edici ve tuhaf diye damgalanan bütün insalık hallerini acımasızca teşhir eden Burroughs'u okurken bütün kültürel ve ahlaki kodlarınızın sarsılmasına hazır olun. Her şeyin müthiş bir ironi ve alaycılığa maruz kaldığı bu "anti-edebiyat" başyapıtı James Joyce ve Samuel Beckett'in edebi deneyselliği ile Marquis de Sade'ın cinsel cürretini bir araya getiriyor. Bunun üzerine bir de uyuşturucuların halüsinatif etkisini ekleyin. Ve işte karşınızda, sizi daha önce deneyimlemediğiniz bir dünyaya sürükleyecek bir hikaye ve kışkırtıcı diliyle William S. Burroughs.
David Bowie'den Ian Curtis'e kadar birçok "karşı-kültür" figürünü etkilemiş olan bu şiddetli roman, dünyanın şiddetine edebi bir şiddetle karşılık veriyor. Yer altı figürleri yer-üstüne saldırmaya karar verdiğinde ortaya çıkan bu edebi "vahşilik" yeryüzünün "ötekileri"nin öfkeli ve alaycı sesini duymak isteyen okurlar için tam bir şölen vaat ediyor. Kısacası Vahşi Oğlanlar kimileri... tümünü göster
Bir halta benzemeyen saçmalık. Oha çok abarttım. Ama kitap yazıyorsan oturursun adam gibi yazarsın. Uyuşturucu kullanıp kendinden geçtiğinde gördüğün hayalleri benim için ilgi çekici hale getiremedikten sonra bir anlamı yok ne gördüğünün. Herkes uyuşturucu kullanabilir ve herkes de benzer etkileri yaşar sonrasında. Farkı yaratan o benzer etkileri kendine has bir üslupla ilgi çekici bir hale getirip karşı tarafa sunmaktır. Doğru yaparsan Hendrix olursun, yapamazsan Syd olur gidersin bugün sadece haline acırlar.
Kitap o kadar kopuk ki birbirinden, yani bırakın bölümler arası geçişleri, paragraftan paragrafa geçerken dünya değişiyor adeta. Ben seni anlayacağım diye götümü yırtacağıma kimsenin okumadığı ama okuduğunu iddia ettiği Oğuz Atay' ı anlamak için yırtarım daha iyi. Adam kes yapıştırla kitap yazmış resmen. Muhtemelen ayrı zamanlarda yazılan metinlerin kolajından ibaret kitap. Aslında hikaye ilgi çekici ama hikayeye bir türlü veremiyorsunuz kendinizi sorun o.
Bir çete var, çete üyelerinin tamamı genç gaylerden oluşuyor. Bunların yaşayışlarını, cinsel hayatlarını ve dünyadan aldıkları intikamı okuyorsunuz ya da okumaya çalışıyorsunuz. Çünkü o kadar karmaşık ki neyin ne olduğunu anlayana kadar zaten kitabın yarısı bitiyor. İlk okuduğunuzda güzel gelen ama kitabın sonuna kadar sürekli kendini tekrar eden seks pasajları. Bence hiçbir yaratıcılığı yok. Başta var tabii, devamında sürekli tekrardan ibaret olduğu için yok diyorum. Dediğim gibi ilk iki üç pasaj güzel, ilgi çekici, sert, rahatsız edici ama sonra hep aynı, dolayısıyla sıkıcı. Zaten kitabın bana kalırsa en can alıcı yeri o seks ayinleri ya da ayin gibi anlatılan seks sahneleri. Gel gelelim 30 kere aynı şeyi okuyunca bıkkınlık veriyor artık. Sürekli birbirini beceren genç erkeklerin hikayelerini okumaktan rahatsız olmadım, sürekli aynı şeyi okumaktan rahatsız oldum sadece. Tamam, ilk anal seks anlatısı muazzam, ilgi çekici, kışkırtıcı; ama sonrası hep tekrar.
Ya aslında 2 yıldızlık kitap değil, bu fazlasıyla duygusal ve subjektif bir değerlendirme. Ben kitabı okurken sıkılmaktan dolayı sinirlendiğim hatta iki kez kitabı -yırtılsın diye hatta- duvara fırlattığım için 2 verdim yoksa objektif bir değerlendirmeyle 4 5 alır yani. Yine de tek kelime ile tarif edersem sıkıcı. Hem zor olduğu için, hem tekrarlardan ibaret olduğu için hem de bu kadar yorulmaya karşılık sana bir şey vermediği için sıkıcı. Orhan Pamuk da sıkar adamı ama sana bir şey verir, Oğuz Atay bıktırır adamı, lanet ettirir ama sana bir şey verir. Bu da sıkıp bıktırıyor ama bir şey vermiyor sonunda.
Twitterda tartışma çıkmasın diye birine veremediğim cevabı buradan vereyim. Çünkü türkler asla laf yemez hele ki karşı cinsin olduğu ortamda. On cevap o yazar, on cevap diğeri yazar ve sonra ikisi de diğerine lafı koyduğunu anlatır durur. Neyse bu kitap aynı zamanda bir uyuşturucu güzellemesidir. Twiterda biri ''eroin kötüdür diyenlerin amk. Denedin mi ki kötü olduğunu biliyorsun'' yazmıştı. Ulan ibne lafını hakaret olarak kullanıyorsun, götünü mü verdin ki kötü olduğunu iddia ediyorsun o halde dememiştim mesela. Çünkü cevap olarak sen verdin demek ki oradan biliyorsun filan yazardı muhtemelen. Türkler internette anket kaybetmez, türkler internette laf yemez ha bir de türk erkekleri sosyal paylaşım sitelerinde çok saygılı, cinselliği aşmış, kadın erkek eşitliğine yürekten inanan adamlardır. Bitti.
Bir arkadaşın dayısı var. Delinin teki, bence keşfedilememiş bir cevher, türk Burroughs. Bir facebook iletileri var aynı bu kitap gibi. Adamın siyasi bir cümleyi erotizmle bitiriyor mesela. Sonuna da hahahalit yazarak adeta kendi imzasını çakıyor. Postmodern bir edebiyatçı kendisi bana kalırsa, sadece toplum henüz onu anlayabilecek düzeyde değil. Bonzai kullanıyor mu bilemem ama kırmızı Tuborg ve tombul şişe Efes ki ikisi de berbat biralardır adamın vazgeçilmezleri. O adamın söyledikleri ne kadar kayda değerse bu yazar da öyle işte. Bir farkla, bu yazar bizim abinin daha bir mürekkep yalamış hali olduğundan gördüklerini o abiye kıyasla daha güzel anlatabiliyor hepsi bu, ama yazar olmaya yetecek kadar güzel anlatamıyor bana göre. Bu kez bitti.
Not: Şarkısı da var; https://www.youtube.com/watch?v=33ujfNFyetw
Karton Cilt, 160 sayfa
2012 tarihinde, Ayrıntı Yayınları tarafından yayınlandı