evren

27 takip ettiği ve 22 takip edeni var. 73 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

evren kütüphanesine ekledi.
İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl
evren kütüphanesine ekledi.
Mars'ta Zaman Kayması

Yıl 2045 ve Mars'ta, su sıkıntısı yüzünden,
bir bira, bir scotch'dan daha pahalı...

İnsanoğlu tükenmek bilmez girişimcilik hırsını, efendisi olmaya soyunduğu yeni gezegene de taşıyor. Mars'ın ilkel yerlileri olan Çöladamları, Dünya'dan göçen ve gezegenlerinde hızlı bir kolonileşme organizasyonu yürüten yeni yaşam alanı ortaklarını, Lafargue'ı okumuşçasına,
fazla hareketli buluyor.

'Dünyalı', iktidar ve para uğruna her yolu denemeye yine hazır:
Mars'taki gücünü arttırmak isteyen Arnie Kott, usta bir tamirci ve eski bir şizofren olan Jack Bohlen'ı, geleceği görme yetisi olan otistik Manfred Steiner'le iletişim kurabilecek bir sistem yaratması için kiralıyor.

Sonrası, iç içe geren, karmaşıklaşan zaman, sanrılar, karabasanlar, kaos ve şizofren zihinle dış dünya gerçekliğinin çatışması...

Altıkırbeş, dünyanın zamanı elinden kayarken bir şey yapamazlığın tatlı huzuruyla sakinleşen okurları için sunar:
İlkel olanın saflığına inanmayı sürdürün; ya da hemen başlayın.

Yıl 2045 ve Mars'ta, su sıkıntısı yüzünden,
bir bira, bir scotch'dan daha pahalı...

İnsanoğlu tükenmek bilmez girişimcilik hırsını, efendisi olmaya soyunduğu yeni gezegene de taşıyor. Mars'ın ilkel yerlileri olan Çöladamları, Dünya... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl
evren kütüphanesine ekledi.
Çelik Mağaralar (Robot Serisi #1)

Isaac Asimov'un Vakıf Serisi'yle yakından ilgili Robot Serisi'nin ilk kitabı.

"R. Daneel gömleğinin sağ kolunun bileğine dokundu ve manyetik fermuarı kolu boyunca birden açıldı. İnsan derisine çok benzeyen kaslı kolu boylu boyunca meydana çıktı. Bu cildin üstü de kısa ve sarı tüylerle kaplıydı. Her bakımdan bir insan koluna benziyordu.

– Evet, sonra? dedi Baley.

R. Daneel bu kez sol elinin baş ve işaret parmaklarıyla sağ elinin ucunu tutup hafifçe sıktı. Baley, bu hareketin devamını görmeye fırsat bile bulamadı. Çünkü robotun kolu bir şimşek hızıyla ikiye ayrılıverdi.

Ve dedektif hayretten faltaşı gibi açılan gözlerle, ete benzeyen ince bir maddenin altında pırıl pırıl ve gri-mavi renkte çelik teller, kordonlar ve madeni contalar gördü…"

Isaac Asimov'un Vakıf Serisi'yle yakından ilgili Robot Serisi'nin ilk kitabı.

"R. Daneel gömleğinin sağ kolunun bileğine dokundu ve manyetik fermuarı kolu boyunca birden açıldı. İnsan derisine çok benzeyen kaslı kolu boylu boyu... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl
evren kütüphanesine ekledi.
Görünmez Adam

Iping kasabası sakinleri onu ilk gördükleri zaman, bir pardösü giyiyor ve gözlük takıyordu tepeden tırnağa tüm vücudu bandajla sarılmıştı. Gizlediği kimliği ve garip davranışları, nedeniyle kasaba sakinleri ona sorular sorup, onun canın sıkılmasına sebep olmuştu. Önceleri, kasabalılar, onun başına korkunç bir kaza gelmiş olduğunu düşündüler. Ama gerçek, çok daha tüyler ürperticiydi. Bu gerçek açığa çıkmaya başladığında, sadece bir tek şeyin kesinliğinden emin olmuştu kasaba halkı: Bu yabancı bir ruh hastasıydı ve çevresindeki insanlara zarar vererek huzur buluyordu. İlk baskısı 1897 yılında yapıldığında, Görünmez Adam HG Wellsin, insanca değerleri önemsemeyen bilimin verebileceği zararlar hakkında dünyamızı haklı uyarısı olarak kabul edildi.


******

Soğuk bir kış günü, kimselerin uğramadığı Iping Kasabasına karlar arasından, sargılar içinde, en ufak bir yeri bile görünmeyen tuhaf bir yabancı çıkagelir. Kimdir bu yabancı? Kendi halinde deneyleriyle uğraşan bir bilimadamı mı, polisten kaçmaya çalışan bir kanun kaçağı mı, yoksa bütün o giysilerinin altında bombalar taşıyan bir şüpheli mi? Görünmezliğin kendisine binlerce avantaj sağlayacağını ve istediklerini elde edeceğini sanan yabancı için işler pek umduğu gibi gitmez. Havada uçuşan eşyalar, kaybolan paralar, kimin kime vurduğunun belli olmadığı kavga gürültü arasında gittikçe trajik bir hal alan yabancının öyküsü, toplumun da en az kendisi kadar tuhaf olduğunu ortaya çıkaracak ve sonunda kendisine biçilen rolle dehşet saçmaya başlayan yabancı, belki de yabancılığının kurbanı olacaktır. Hem bilimkurgunun hem de Wellsin başyapıtlarından biri...

************

Yabancı, yılın son karının keskin bir soğuk ve rüzgârla savrulduğu bir Şubat günü, kalın eldivenli elindeki küçük siyah bavuluyla, Bramblehurst tren istasyonundan yürüyerek geldi. Adam tepeden tırnağa sarınıp sarmalanmıştı ve yumuşak fötr şapkasının kenarları burnunun parlayan ucundan başka her yerini örtüyordu. Kar, omuzlarında, yakasında ve elindeki bavulun üzerinde tepecikler oluşturmuştu. Araba ve Atlar Hanına sendeleyerek girdi ve bavulunu elinden yere bıraktı. Bir canlıdan çok ölüyü andırıyordu. �Ateş!� diye bağırdı, �Tanrı aşkına, bir oda ve ateş istiyorum.� Ayaklarını yere vurarak üzerindeki karları silkelemeye koyuldu. Sonra, Bayan Hallü izleyerek, konuşmak üzere, konuk salonuna doğru yürüdü. Koşullarda anlaşılıp masanın üzerine bir çift altın lira atıldıktan sonra, yabancının hana yerleşmesi gerçekleşti. Bu arada Bayan Hall ocağı yaktı ve adama kendi elleriyle bir yemek hazırlamak üzere mutfağa geçti. Kış vakti herhangi birinin Ipinge gecelemeye gelmesi doğrusu inanılamayacak kadar büyük bir şanstı.

******

Iping kasabası sakinleri onu ilk gördükleri zaman, bir pardösü giyiyor ve gözlük takıyordu tepeden tırnağa tüm vücudu bandajla sarılmıştı. Gizlediği kimliği ve garip davranışları, nedeniyle kasaba sakinleri ona sorular sorup, onun canın sıkılmasına s... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl
evren kütüphanesine ekledi.
Otomatik Portakal

Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna sistematik bir baskı uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum...

Cockney dilinde (İngiliz argosu) bir deyiş vardır. Uqueer as as clockwork orange. Bu deyiş, olabilecek en yüksek derecede gariplikleri barındıran kişi anlamına gelir. Bu çok sevdiğim lafı, yıllarca bir kitap başlığında kullanmayı düşünmüşümdür. Bir de tabii Malezya'da canlı anlamına gelen orang sözcüğü var. Kitabı yazmaya başladığımda, rengi ve hoş bir kokusu olan bir meyvenin kullanıldığı bu deyişin, tam da benim anlatmak istediğim duruma, Pavlov kanunlarının uygulanmasına dayalı bir hikâyeye çok iyi oturduğunu düşündüm.
Anthony Burgess

Karabasan gibi bir gelecek atmosferi... Geceleyin sokaklara dehşet saçan, yaşamları şiddet üzerine kurulu gençler... Sosyal kehanet? Kara mizah? Özgür iradenin irdelenişi?.. Otomatik Portakal bunların hepsidir. Aynı zamanda hayranlık verici bir dilsel deneydir, çünkü Burgess anti-kahramanı için yeni bir dil yaratır: Yakın geleceğin argosu nadsatV... ve Stanley Kubrick'in muhteşem film uyarlaması, yirminci yüzyılın kült eserlerinden biri olan bu romanın şöhretini pekiştirmiştir.

Anthony Burgess (1917-1993) İngiliz romancı, besteci, eleştirmen. 1959 yılında Burgess'a ameliyat edilemez bir beyin tümörü tanısı ve bir yıldan az ömür biçildi. İlk karısı Lynnei'n geçimini sağlamaya kararlı olan Burgess öfkeyle masaya oturup 12 ay içinde beş buçuk roman yazdıktan sonra teşhisin yanlış olduğu anlaşıldı. Bu arada artık tanınan bir yazar olmuştu. 50'den fazla roman ve kitap yazdı.

Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna sistematik bir baskı uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum...

Cockney dili... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl
evren kütüphanesine ekledi.
Dünyalar Savaşı

Londra hayalet bir şehirdi artık. Beyaz boyalı evlerin pencereleri, bir kafatasında yer alan göz çukurlarını andırıyordu. Çevremde binlerce sessiz ve sinsi düşman yaratıyordu hayal gücüm. Sonunda korku ve dehşet beni ele geçirmişti; en çok da deli cesaretimden dehşet duyuyordu. Önümdeki yol katrana bulanmış gibi kapkaraydı ve patikanın kenarında, büzülmüş bir siluet gördüm. Daha fazla dayanamayacaktım. St. Johns Koruluğu yoluna döndüm ve Kilburndeki dayanılmaz sessizlikten hızla uzaklaşmaya başladım. Fakat şafak sökmeden cesaretim geri geldi ve gökyüzü hâlâ doluyken bir kez daha Regents Parka gittim. Caddeler arasında yolumu kaybettim; sonunda iki tarafı ağaçlık uzun bir yolun alt ucunda, doğmak üzere olan günün yarı aydınlığında Primrose Tepesinin çizdiği kavisi gördüm. Zirvede, tam tepenin sırtını yıldızlara dayadığı noktada üçüncü Marslı duruyordu; dimdik ve bereketsiz tıpkı diğerleri gibi.

Londra hayalet bir şehirdi artık. Beyaz boyalı evlerin pencereleri, bir kafatasında yer alan göz çukurlarını andırıyordu. Çevremde binlerce sessiz ve sinsi düşman yaratıyordu hayal gücüm. Sonunda korku ve dehşet beni ele geçirmişti; en çok da deli ce... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl
Daha Fazla Göster

evren şu an ne okuyor?

Şampiyonların Kahvaltısı

%0

Favori Yazarları (3 yazar)

Favori yazarı yok.