Asr-ı Saadet ve Hulefâ-i Râşidînden sonra, siyâsî iktidârı gasbederek bir hânedan kuran Emevîler İslâmî adâlet ve ihsândan hızla uzaklaşarak Câhiliyye dönemi alışkanlıklarını ihyâ ve ibka, ve kezâ dinin yerine de bir diyânet ikame etmişlerdir. Bu kerih yolda Abbâsîler de fütursuzca yürümüşlerdir. Vahyedilmiş olan gerçek dinin üzerine geçirilen bu diyânet örtüsü çoğu kişinin sorgulamaktan kaçındığı yeni bir gelenek ve hattâ nebevî olmayan sahte bir sünnet oluşturmuştur. Kurânda tazîz ve tebcîl edilen Akıl, işte bu düzmece gelenek ile gerçek Şerîatı temyîz için gerekli olan tek araçtır.Bu kitap, Aklın: 1) Beşerî bir bilgi edinim tarzı olmasına karşılık Vahyin ilâhî bir bilgi iletim tarzı olduğunu vurgulamaya, 2) Kurâna ve Sünnete göre önemini belirtmeye, 3) Kurân ve Sünneti sorgulayan bir konumda olamayacağını göstermeye, aksine 4) Onların hizmetkârı olması gerektiğini ve sınırının da bu olduğunu ortaya koymaya yönelik inceleme ve uygulamalardan oluşmaktadır
Asr-ı Saadet ve Hulefâ-i Râşidînden sonra, siyâsî iktidârı gasbederek bir hânedan kuran Emevîler İslâmî adâlet ve ihsândan hızla uzaklaşarak Câhiliyye dönemi alışkanlıklarını ihyâ ve ibka, ve kezâ dinin yerine de bir diyânet ikame etmişlerdir. Bu kerih yolda Abbâsîler de fütursuzca yürümüşlerdir. Vahyedilmiş olan gerçek dinin üzerine geçirilen bu diyânet örtüsü çoğu kişinin sorgulamaktan kaçındığı yeni bir gelenek ve hattâ nebevî olmayan sahte bir sünnet oluşturmuştur. Kurânda tazîz ve tebcîl edilen Akıl, işte bu düzmece gelenek ile gerçek Şerîatı temyîz için gerekli olan tek araçtır.Bu kitap, Aklın: 1) Beşerî bir bilgi edinim tarzı olmasına karşılık Vahyin ilâhî bir bilgi iletim tarzı olduğunu vurgulamaya, 2) Kurâna ve Sünnete göre önemini belirtmeye, 3) Kurân ve Sünneti sorgulayan bir konumda olamayacağını göstermeye, aksine 4) Onların hizmetkârı olması gerektiğini ve sınırının da bu olduğunu ortaya koymaya yönelik inceleme ve uygulamalardan oluşmaktadır