Kimileri ilk olmayı sever. tahsin Yücel'se, en güzel kitaplarından biri olan Vatandaş'ı Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar'ı, Camus'nün Düşüş'ü, Sait Faik'in Haritada Bir Nokta'sı gibi yapıtların yönünde bir anlatı olarak niteliyor. Ona göre, bu yapıtların en belirgin özelliği, aynı zamanda hem bir öykü, hem de dünya ve insan üstüne bir söylem olmalarıdır. Belki de bu yüzden, Vatandaş'ın oluşumu kırk yılı aşkın bir süreye yayılmış; 1954'te, kısacık bir öykü olarak doğmuş; 1964'te, bir başka dille (Fransızcada) daha uzun ve daha derli toplu bir öykü olmuş; 1975'te, roman diye de nitelenebilecek bir anlatıya dönüşmüş; şimdi; 1996'ta, birtakım değişikliklerle yeniden karşımıza çıkıyor. Bu son biçimiyle daha bir akıcı ve daha bir yoğun. Öte yandan, ülkemizde ideolojilerin, politikanın ve basının geldiği nokta göz önüne alınınca, 1954'ün gençlik yapıtı, 1996'da çarpıcı bir gerçeklik ve geçerlilik kazanıyor.
Kimileri ilk olmayı sever. tahsin Yücel'se, en güzel kitaplarından biri olan Vatandaş'ı Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar'ı, Camus'nün Düşüş'ü, Sait Faik'in Haritada Bir Nokta'sı gibi yapıtların yönünde bir anlatı olarak niteliyor. Ona göre, bu yapıtların en belirgin özelliği, aynı zamanda hem bir öykü, hem de dünya ve insan üstüne bir söylem olmalarıdır. Belki de bu yüzden, Vatandaş'ın oluşumu kırk yılı aşkın bir süreye yayılmış; 1954'te, kısacık bir öykü olarak doğmuş; 1964'te, bir başka dille (Fransızcada) daha uzun ve daha derli toplu bir öykü olmuş; 1975'te, roman diye de nitelenebilecek bir anlatıya dönüşmüş; şimdi; 1996'ta, birtakım değişikliklerle yeniden karşımıza çıkıyor. Bu son biçimiyle daha bir akıcı ve daha bir yoğun. Öte yandan, ülkemizde ideolojilerin, politikanın ve basının geldiği nokta göz önüne alınınca, 1954'ün gençlik yapıtı, 1996'da çarpıcı bir gerçeklik ve geçerlilik kazanıyor.
Genelde kitapların önsözlerini pek okumam. Kitabın girişi dikkatimi çekti ve yazarın kitabı Dostoyevski'nin 'Yeraltından Notları' ile Camus'un 'Düşüş' romanlarıyla aynı kategoriye koyduğunu görünce, tam bir ön yargı ile başladım. Düşüşü okurken çok zorlanmıştım, aynı beklenti ile devam ettim.
"Vatandaş" korktuğum gibi çıkmadı, evet hafif bir Düşüş tadı var, yazım tarzı, Düşüş'le oldukça paralel nitelikte ama Düşüş kadar yorucu ve anlaşılması güç değil. Dili oldukça sade.
Karakterin yoksul bir aileden gelişi ve hayatla mücadelesi kendi anlatışıyla; onu daha çekingen, daha içine kapanık, biraz korkak olarak adlandırabileceğimiz bir karaktere dönüştürmüş. Bana göre düşüncelerinle yüzleşip kelimelere dökmekte bir cesarettir. Karakterimiz sadece düşünlerini yüz yüze paylaşmak yerine, eline kalemini alıp, büyük bir saygı ve özenle; yalnızlığını, acılarını, kızgınlıklarını,
düşüncelerini ve eleştirilerini sadece umumi tuvaletlere yazıyor, tuvaletler le paylaşıyor.
Temiz bir yüreği var, çevresinde dönen oyunları görmüyor ya da görmek istemiyor.
Aldatıldığı, ilişkisinde bir piyon olduğu bariz olmasına rağmen, göstermesi gereken tepkiyi göstermiyor, gidiyor 'soğan kokan' kadınla evleniyor. Alışılmışın dışında bir karakter. Kitabın girişinde karşılaşıp derdini dinlemeye başlıyorsunuz, o anlatıyor siz bazen şarırarak, bazen öfkelenerek bazen de gülerek dinliyorsunuz.
Karton Cilt, 3. Baskı, 160 sayfa
Ağustos2012 tarihinde, Can Yayınları tarafından yayınlandı