Yaban Ellerde Ölüm

Donna Leon Yaban Ellerde Ölümde de yine Venediki mekân olarak seçer. İngiliz edebiyatı ve Handel uzmanı, opera ve Venedik tutkunu olan yazar, insanda tükenmeyen keşif duyguları uyandıran pencereleri, dar ve sonu suyla biten çıkmaz sokakları, kanal manzaralı barlarıyla bu güzel kenti yorgun ama kişilikli bir roman kahramanı olarak anlatır. Amerikan asıllı yazar, bu arada hem pragmatik Amerikan kültürünü hem de tarihsel kimliğinin avantajlarını turistik amaçların dışında kullanmayı beceremeyen İtalyan halkını hicveder. Sürükleyici olay örgüsü bize de çok tanıdık gelecek rüşvet, komplo ve yönetenlerin vatandaşlarından sakladığı kimi vahim gerçekleri deşerek gelişir ve süpriz bir sona ulaşır. Yaban Ellerde Ölüm, İtalyanın su kanallarının birinde bulunan bir erkek cesediyle başlar. Başlangıçta basit bir soygun sonrası cinayet gibi görünen olay aslında çok daha karmaşık ve korkutucudur. Bütün mazbut görünümüne karşın cazibe nereden gelirse gelsin karşı koyamayan tipik bir İtalyan erkeği gibi davranma isteğini içinde saklı tutan Komiser Brunetti bize devletin, mafyanın, emniyet teşkilatının ve aristokrasinin kokuşmuş içyüzünü gösterir. Uluslararası bir boyut da kazanan bu cinayetin izini zaman zaman kurmacanın da ötesine geçen bir gerçeklikle, insanı ürperten kara ayrıntılarla bezer.

Donna Leon Yaban Ellerde Ölümde de yine Venediki mekân olarak seçer. İngiliz edebiyatı ve Handel uzmanı, opera ve Venedik tutkunu olan yazar, insanda tükenmeyen keşif duyguları uyandıran pencereleri, dar ve sonu suyla biten çıkmaz sokakları, kanal manzaralı barlarıyla bu güzel kenti yorgun ama kişilikli bir roman kahramanı olarak anlatır. Amerikan asıllı yazar, bu arada hem pragmatik Amerikan kültürünü hem de tarihsel kimliğinin avantajlarını turistik amaçların dışında kullanmayı beceremeyen İtalyan halkını hicveder. Sürükleyici olay örgüsü bize de çok tanıdık gelecek rüşvet, komplo ve yönetenlerin vatandaşlarından sakladığı kimi vahim gerçekleri deşerek gelişir ve süpriz bir sona ulaşır. Yaban Ellerde Ölüm, İtalyanın su kanallarının birinde bulunan bir erkek cesediyle başlar. Başlangıçta basit bir soygun sonrası cinayet gibi görünen olay aslında çok daha karmaşık ve korkutucudur. Bütün mazbut görünümüne karşın cazibe nereden gelirse gelsin karşı koyamayan tipik bir İtalyan erkeği gibi davranma isteğini içinde saklı tutan Komiser Brunetti bize devletin, mafyanın, emniyet teşkilatının ve aristokrasinin kokuşmuş içyüzünü gösterir. Uluslararası bir boyut da kazanan bu cinayetin izini zaman zaman kurmacanın da ötesine geçen bir gerçeklikle, insanı ürperten kara ayrıntılarla bezer.