Bu kitapta anlatılan yolculuğun tamamı yaya olarak yaklaşık 2000 kilometreyi buluyor. Beş ayda alınan bu mesafenin elli dört günü fiilen yolda geçmiş. Daha önce birçok Avrupalı Anadolu’yu bir uçtan bir uca, bir denizden ötekine geçmişti ve bunların arasında kadınlar da bulunuyordu. Ancak bu yolcuların hepsi araba ile ya da at sırtında seyahat etmiş, hatta olanak bulunduğunda da tren, bisiklet, hatta otomobilden yararlanmışlardı. Bu seyyahlardan hiçbiri köylüler gibi yol veya keçiyollarından yaya gitmeyi, en kötü hanlarda veya nerede bir sığınak bulurlarsa orada gecelemeyi hiç denememişlerdi. Britanya Amirallik Dairesi’nde bir istihbarat subayı olan William John Childs bu yolculuğu, Bağdat Demiryolunun inşa edildiği, yani Almanya ile Osmanlı Devleti arasında yakın ilişkilerin kurulduğu bir sırada yaptı. Üstelik yolculuğun gerçekleştiği 1911-1912 yıllarında Trablusgarp Savaşı nedeniyle Osmanlı Devleti ile İtalya savaş halinde bulunuyorlardı. İstanbul’dan Samsun’a gemiyle giden yazar, oradan itibaren yanında eşyalarını taşıyan bir yük beygiri ve bunun sürücüsü bulunduğu halde yaya olarak Anadolu içlerine daldı. Childs, Samsun-Havza-Merzifon-Amasya-Zile-Turhal-Tokat-Sıvas-Talas-Kayseri-İncesu-Ürgüp-Nevşehir-Pozantı-Ulukışla-Konya-Tarsus-Mersin-Adana-Osmaniye-Maraş-Zeytun-Pazarcık-Antep-Kilis- Halep-Kırıkhan-İskenderun güzergâhını izledi ve buradan gemiyle ülkesine doğru yola çıktı. Asıl amacı ne olursa olsun yazarın renkli anlatımı ve tanıklığı bizleri 20. yüzyıl başının Osmanlı kent ve kasabalarına götürüyor ve dönemin, Müslüman-Hıristiyan, Türk, Çerkez, Laz, Ermeni ve Rum ahalisiyle buluşturuyor. Bu anlatımların ilginç bir yönü de o dönemde Anadolu’da genel olarak Müslüman-Hıristiyan, özel olarak ta Müslüman-Ermeni gerilimlerinin yüksekliğine tanıklık etmesi. Sanki 1915’teki trajik olayların zemberekleri Anadolu’da çoktan kurulmaya başlamış gibidir. Yazarın kendi çektiği 62 fotoğraf da kitaptaki canlı anlatımların ete kemiğe bürünmesini sağlıyor.
Bu kitapta anlatılan yolculuğun tamamı yaya olarak yaklaşık 2000 kilometreyi buluyor. Beş ayda alınan bu mesafenin elli dört günü fiilen yolda geçmiş. Daha önce birçok Avrupalı Anadolu’yu bir uçtan bir uca, bir denizden ötekine geçmişti ve bunların arasında kadınlar da bulunuyordu. Ancak bu yolcuların hepsi araba ile ya da at sırtında seyahat etmiş, hatta olanak bulunduğunda da tren, bisiklet, hatta otomobilden yararlanmışlardı. Bu seyyahlardan hiçbiri köylüler gibi yol veya keçiyollarından yaya gitmeyi, en kötü hanlarda veya nerede bir sığınak bulurlarsa orada gecelemeyi hiç denememişlerdi. Britanya Amirallik Dairesi’nde bir istihbarat subayı olan William John Childs bu yolculuğu, Bağdat Demiryolunun inşa edildiği, yani Almanya ile Osmanlı Devleti arasında yakın ilişkilerin kurulduğu bir sırada yaptı. Üstelik yolculuğun gerçekleştiği 1911-1912 yıllarında Trablusgarp Savaşı nedeniyle Osmanlı Devleti ile İtalya savaş halinde bulunuyorlardı. İstanbul’dan Samsun’a gemiyle giden yazar, oradan itibaren yanında eşyalarını taşıyan bir yük beygiri ve bunun sürücüsü bulunduğu halde yaya olarak Anadolu içlerine daldı. Childs, Samsun-Havza-Merzifon-Amasya-Zile-Turhal-Tokat-Sıvas-Talas-Kayseri-İncesu-Ürgüp-Nevşehir-Pozantı-Ulukışla-Konya-Tarsus-Mersin-Adana-Osmaniye-Maraş-Zeytun-Pazarcık-Antep-Kilis- Halep-Kırıkhan-İskenderun güzergâhını izledi ve buradan gemiyle ülkesine doğru yola çıktı. Asıl amacı ne olursa olsun yazarın renkli anlatımı ve tanıklığı bizleri 20. yüzyıl başının Osmanlı ... tümünü göster
Karton Cilt, 438 sayfa
2017 tarihinde, Kitap Yayınevi tarafından yayınlandı