Bu roman bugünkü hayatımıza tutulmuş bir ayna.Hiçbir hayatın başrolünü oynamaya kalkışmamış, tutkuyla arasına sisli bir uzaklık yerleştirmiş, ilişkiyi aşka yeğleyen, erdemler ve ideallerle akrabalığı olmayan, yüzündeki gizin peşine düşen bir anti-kahraman.Ve hepsi ayrı bir renk taşıyan altı kadın: Siyah, hayır, siyahtan daha kara Ziynet; hüznün sarı rengini taşıyan Duygu; su gibi berrak neşesi için maviyi hak eden Sevda; masumiyetin beyazına sarınan Ferda; kesinlikle kırmızıdan başka renkle anılamayacak olan Nazan ve bir gökkuşağını andıran Işık.Ve tıpkı Tanrı gibi görülmeyen, ancak varlığına ilişkin kanıtlar bulunan aşk: Görmeden inandığımız, insanın kendi yıkımından haz duymak anlamına gelen bu duygunun, büyük ve anlamlı bir bütün oluşturan altı kadınla irdelenişi.Ve bir ülke: Adından başka her şeyiyle erkeksi, son kırk yılı ancak cinayetler tarihi olarak özetlenebilecek, belleğini yitirmiş ülkemiz; bizim ülkemiz.Ve bir de, yaklaşık yirmi beş yıllık edebi serüveniyle, her zaman o günün insanının dramını yakalamanın peşine düşmüş, yazarlık kaynağını toplumsal acılar ve duyarlılıkla besleyen dev bir romancı: Mehmet Eroğlu.Yüz: 1981, bugünün romanı.
******
Mehmet Eroğlu, ilk beş romanında solcu ve eylemci kimlikli kahramanları öykülerinin odağına yerleştirirken, Yüz 1981de kendi hayatının bile başrolünü oynamamış, 1990 sonrasında çevremizde rastlayabileceğimiz sıradan bir tipi öne çıkarır. Bu açıdan Yüz: 1981, yazarın 12 Eylül sonrası insanını mercek altına alma niyeti taşıyan romanıdır. Hayatının kalıcı bir özü olmayan, erdemlerle arasına sisli bir uzaklık yerleştirilmiş; aşk, bağlılık, tutku gibi kavramların üzerinde acemi bir terzinin elinden çıkmış elbiseler gibi eğreti durduğu, kendini, aşık olmaktan kaçındığı, sadece ilişki kurmayı yeğlediği kadınların terazisinde tartan; kişiliği hiç hayal gücü içermeyen bir Anti-Kahraman, Mehmet Eroğlunun bıçağı altındadır artık. En önemli becerisi para kazanmak olan bu Anti-Kahraman, günün birinde hayatını altüst edecek iki sır keşfeder: Yüzünün -onu başkalarından gizleyen- olağanüstü değişme yeteneği ve geçmişte birlikte olduğu, 25 yaşındaki dört kadını birbirine bağlayan gizemli bir bağ! Hüznü nedeniyle sarı rengi uygun gördüğü Duygu, berrak neşesi için maviyi yakıştırdığı Sevda, masumiyeti nedeniyle beyazı verdiği Ferda, yaşama sevinci edinememiş, kasvetli ve bükülmeyen, hep düz kalmış, usdışı bir gökkuşağına benzettiği Işık... Ve ülkemize de benzetebileceğimiz büyük, Güney kanadını ana yapıya bağlayan çizgide derin bir çatlağın ortaya çıktığı bir bina. Burada yaşayan, bina sakinlerinin arasındaki kavgalara sıkışmış Anti-Kahraman, dehşet ve korkuyla bu iki sırrın peşine takılır. Yüzünden bu gizemli kadınlara doğru akan bulaşıcı, tehlikeli şey nedir? Kendi varlığı da tehlikede midir? Olaylar ilerledikçe 12 Eylül sonrasında toplumumuza zorla dayatılan hayat ve insan tipinin belirgin bir resmi ortaya çıkar; toplumsal vicdanımızın nasıl sığlaştığı gözler önüne serilir, korkutucu sırlar çözülür: Anti-Kahramanın kurbanları olan Işık, Duygu, Sevda ve Ferda arasındaki bağ sandığından da karmaşıktır ve dördü birlikte kutsal, değerli yaşamı oluşturmaktadırlar. Fantastik serüven unsurları taşıyan Yüz: 1981, bu bulaşıcı zehrin açığa çıkarılması, adının konmasıdır. Türkçesi, anlatım zenginliği, sıradışı benzetme ve kişilik betimlemeleriyle Mehmet Eroğlunun üslubunda bir aşama sayılabilecek olan roman, Anti-Kahramanın bize seslenişiyle sona erer: Kimseye iyilik etmemiş olmanın da bir çeşit kötülük sayıldığını kabullenemem... Tekrarlıyorum: Ben suçsuzum. Eğer suçluysam bile, unutmayın, en çok sizinki kadardır bu...
******
Bu roman bugünkü hayatımıza tutulmuş bir ayna.Hiçbir hayatın başrolünü oynamaya kalkışmamış, tutkuyla arasına sisli bir uzaklık yerleştirmiş, ilişkiyi aşka yeğleyen, erdemler ve ideallerle akrabalığı olmayan, yüzündeki gizin peşine düşen bir anti-kahraman.Ve hepsi ayrı bir renk taşıyan altı kadın: Siyah, hayır, siyahtan daha kara Ziynet; hüznün sarı rengini taşıyan Duygu; su gibi berrak neşesi için maviyi hak eden Sevda; masumiyetin beyazına sarınan Ferda; kesinlikle kırmızıdan başka renkle anılamayacak olan Nazan ve bir gökkuşağını andıran Işık.Ve tıpkı Tanrı gibi görülmeyen, ancak varlığına ilişkin kanıtlar bulunan aşk: Görmeden inandığımız, insanın kendi yıkımından haz duymak anlamına gelen bu duygunun, büyük ve anlamlı bir bütün oluşturan altı kadınla irdelenişi.Ve bir ülke: Adından başka her şeyiyle erkeksi, son kırk yılı ancak cinayetler tarihi olarak özetlenebilecek, belleğini yitirmiş ülkemiz; bizim ülkemiz.Ve bir de, yaklaşık yirmi beş yıllık edebi serüveniyle, her zaman o günün insanının dramını yakalamanın peşine düşmüş, yazarlık kaynağını toplumsal acılar ve duyarlılıkla besleyen dev bir romancı: Mehmet Eroğlu.Yüz: 1981, bugünün romanı.
******
Mehmet Eroğlu, ilk beş romanında solcu ve eylemci kimlikli kahramanları öykülerinin odağına yerleştirirken, Yüz 1981de kendi hayatının bile başrolünü oynamamış, 1990 sonrasında çevremizde rastlayabileceğimiz sıradan bir tipi öne çıkarır. Bu açıdan Yüz: 1981, yazarın 12 Eylül sonrası insanını mercek altına alma niyeti t... tümünü göster
428 sayfa