Yüzleşme

Yüzelliden fazla romanıyla, Amerika'nın en çok satan kadın yazaı Nora Roberts, gerilim ve aşk dolu bir hikayeyle tekrar okuyucuyla buluşuyor. Phoebe MacNamara'nın aile hayatı da iş hayatını aratmayacak sorun ve travmalarla doludur. Evden dışarı adımını bile atamayan anne, babasız yetişen bir kız çocuğu ve ölmüş olmasına rağmen, varlığıyla evi kuşatan dominant büyük kuzen... Ve işiyle ailesine olan bağlılığı yüzünden yıllardır uzak kaldığı aşk... Phoebe, bunca olay içinde tutku ve heyecan dolu bir ilişkiyi yürütmeyi başarabilecek midir?

******

Laschen; Lübnandaki savaşa gazetesi için makale yazmak amcıyla gönderilen bir gazeteci. Ortadoğunun dinmeyen kargaşası kıvılcımlarını onun üzerine de sıçratıyor. Savaşın hunhar, mantık tanımaz, acımasız yüzüne bakışlarını yönelttiğinde bir yanda gerçekleri aktarabilmenin yolunu ararken kendisi ile girdiği ahlaki hesaplaşma, bir yanda ise Beyrutta edindiği sevgili üzerinden, her anlamda uzak kaldığı karısı ile kurduğu ilişkiyi sorgulamanın getirdiği hesaplaşma var.
Aşk ve Savaş; en yoğun duyguları bize tattıran bu olguların orta yaşlı bir erkekte bıraktığı izlerin, onu nasıl kendiyle yüzleşmeye ittiği etkili ve vurucu bir şekilde betimleniyor. Teneke Trampet, Katherina Blumun Çiğnenen Onuru gibi romanları da sinemaya uyarlayan Volker Schlöndorffun 1981 yılında filme aldığı bu roman belki de tarihin içinden silinmeyen; yaşamın değişmez parçası olmuş durumları hepimizin olağanmış gibi yaşamasına bir uyarı, bir kendimizle hesaplaşma çağrısıdır.


************

Kimliğin oluşum süreci gözetilerek bir tanım ortaya konulmalı. Birinci kimlik: Dünyayı ‘aşan aşkın bir ‘dünya görüşü perspektifine bağlı ‘yaratılan evrende yaşadığı şuuruna sahip olan kimliktir. İkinci kimlik ise; ‘varolan bir evrende içkin bir ‘dünya görüşüne bağlı olan kimliktir.Bu iki kimliğin çıkış noktası farklıdır. Bu farkın biçimlendiği yer bilgiyi elde etme biçimidir.Bilgi; varolanın gözlemlenmesi ve düşünülmesi sonucu oluşan bir ‘algı düzeyinin ‘anlam dünyasını oluşturması sonucu ulaşılan bir ‘tasavvurun bir ‘dünya görüşünü betimlemesiyle kimliğin ana rengini oluşturan bir anlam bütünlüğü sağlar. Bu anlam bütünlüğü farklı benliklere tezahür ederek insicamını, bütünlüğünü ve kuvvetini kaybederek çoğul kimliklere dönüşür...

************

Hayatta en sevdiği şey yüzmek olan Jorgenin karısı Esther, çocukları ve torunları ile tanışıyoruz
bu kitapta.
Hayatı boyunca kendi katı kurallarına göre iflah olmaz bir gururla yaşamış ve çevresindekilerin de bu kurallara göre yaşamalarını istemiş olan Jorge, 80yaşına girmektedir. Almanyanın kuzeyindeki evlerini bırakıp karısı ile birlikte İspanya sahillerine yerleşmişlerdi. Ne de olsa Jorgenin ihtiyacı olan tek şey denizdi. Aileden kalan evlerine ilk oğlu Thomas göz kulak olmaktaydı. Onun oğlu Christian ise büyükbabasını çok az tanıyordu ve aile içi karışıklıklardan, sıkıntı ve yalanlardan elinden geldiğince uzak durmaya çalışıyordu.


************

Her şey onunla karşılaştıktan sonra değişmeye başlamıştı... Aldığım nefesin bile farkında olmadan bir ceset gibi dolaşıyor ve yaşam yolculuğunda sadece çamurlu yolları görüyorken, şimdi yolun kenarında ağaçların dallarına sarılmış; şarkılar söyleyen kuşları dinlemeye başlamıştım.
Onunla yüzleşmek, yeni bir yaşam anlayışı ile daha güzel bir dünyayı kucaklamamı sağlıyordu... Sanki sihirli bir değnek üzerime dokunmuş ve ben yeniden gözlerimi yaşama açmıştım. Toplum tarafından empoze edilmiş bir işleyiş altında hipnozlu bir kişiliğe sahip olduğumun farkındaydım. Bu yüz benim değildi, bunlar kendi doğrularım değildi!
İnsanları yorgun kılanın yaşamdan öte, taşıdıkları maskeler olduğunu artık çok net görüyordum.


************

Gianni Orzan, otuz yedi yaşında, Romada yaşayan, karısı ve oğluyla sakin bir hayat süren başarılı bir yazardır. Bir gün kendisine verilecek bir edebiyat ödülünü almak üzere taşrada bir şehre gider. Ödülü aldığı gün ani bir kararla, ödül çekini çocuğu hasta olan bir kadına verir. Orzan, Romaya döndüğünde de bu jestinin anlamını çözmeye uğraşırken, endişe verici biriyle karşılaşır. Bu, çalıntı bir arabayı süren silahlı bir taksi şoförüdür. Adam Orzana oğluyla ilgili sorular sorar, dahası oğlu hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olduğunu da hissettirir. Paniğe kapılan Orzan taksiden atlar ve eşi ile oğlunu Romadan uzaklaştırır. Tekrar Romaya dönen Gianni Orzan, görünüşe göre aralarında pek bağlantı olmayan bütün bu olayların esrarını çözmeye girişir. Bu arada yine aynı taksi şoförüyle karşılaşır ve şaşırtıcı bir dizi gerçeği öğrenir. Adam, Orzanın yakın bir zaman önce ölmüş olan babasının hiç de onun sandığı gibi İtalyan Ordusunun faşist bir generali olmadığını söyler. Aksine, babası eski Sovyetler Birliğinin bir ajanıdır. Orzanı şoka uğratacak gerçekler bu kadarla sınırlı değildi. Peş peşe gelen darbeleri bir motosiklet kazası izleyecektir.

******

Yüzelliden fazla romanıyla, Amerika'nın en çok satan kadın yazaı Nora Roberts, gerilim ve aşk dolu bir hikayeyle tekrar okuyucuyla buluşuyor. Phoebe MacNamara'nın aile hayatı da iş hayatını aratmayacak sorun ve travmalarla doludur. Evden dışarı adımını bile atamayan anne, babasız yetişen bir kız çocuğu ve ölmüş olmasına rağmen, varlığıyla evi kuşatan dominant büyük kuzen... Ve işiyle ailesine olan bağlılığı yüzünden yıllardır uzak kaldığı aşk... Phoebe, bunca olay içinde tutku ve heyecan dolu bir ilişkiyi yürütmeyi başarabilecek midir?

******

Laschen; Lübnandaki savaşa gazetesi için makale yazmak amcıyla gönderilen bir gazeteci. Ortadoğunun dinmeyen kargaşası kıvılcımlarını onun üzerine de sıçratıyor. Savaşın hunhar, mantık tanımaz, acımasız yüzüne bakışlarını yönelttiğinde bir yanda gerçekleri aktarabilmenin yolunu ararken kendisi ile girdiği ahlaki hesaplaşma, bir yanda ise Beyrutta edindiği sevgili üzerinden, her anlamda uzak kaldığı karısı ile kurduğu ilişkiyi sorgulamanın getirdiği hesaplaşma var.
Aşk ve Savaş; en yoğun duyguları bize tattıran bu olguların orta yaşlı bir erkekte bıraktığı izlerin, onu nasıl kendiyle yüzleşmeye ittiği etkili ve vurucu bir şekilde betimleniyor. Teneke Trampet, Katherina Blumun Çiğnenen Onuru gibi romanları da sinemaya uyarlayan Volker Schlöndorffun 1981 yılında filme aldığı bu roman belki de tarihin içinden silinmeyen; yaşamın değişmez parçası olmuş durumları hepimizin olağanmış gibi yaşamasına bir uyarı, bir kendimizle he... tümünü göster