"Birini ya da bir şeyi sevmek, değer vermek, onu her şeyiyle sevmek demektir çoğu zaman. Ne olduğunu, ne olacağını, sınırlarını bilip, hatalarıyla, eksiklikleriyle, yanlışlarıyla ve sebep olduğu üzüntülerle kabul etmek demektir. Hiç kıvırmasak mı? Kıvırmadan söyleyelim evet, gerçekten sevmek bir tür çaresizliktir. Bir şeyi gerçekten çok seviyorsan başka çaren yoktur da ondan seviyorsundur." Ramazan'ın, Zöhre'nin, Aziz'in, Musa'nın, Pervin ablanın ve görmediklerimizin, görmezden geldiklerimizin hikâyeleri… Ali Lidar bu defa anlatılarının yanına öykülerini de ekliyor; hatıraların hesabını tutuyor ve hayatın z raporunu gözlerimizin önüne seriyor…
(Tanıtım Bülteninden)
"Birini ya da bir şeyi sevmek, değer vermek, onu her şeyiyle sevmek demektir çoğu zaman. Ne olduğunu, ne olacağını, sınırlarını bilip, hatalarıyla, eksiklikleriyle, yanlışlarıyla ve sebep olduğu üzüntülerle kabul etmek demektir. Hiç kıvırmasak mı? Kıvırmadan söyleyelim evet, gerçekten sevmek bir tür çaresizliktir. Bir şeyi gerçekten çok seviyorsan başka çaren yoktur da ondan seviyorsundur." Ramazan'ın, Zöhre'nin, Aziz'in, Musa'nın, Pervin ablanın ve görmediklerimizin, görmezden geldiklerimizin hikâyeleri… Ali Lidar bu defa anlatılarının yanına öykülerini de ekliyor; hatıraların hesabını tutuyor ve hayatın z raporunu gözlerimizin önüne seriyor…
(Tanıtım Bülteninden)
Ali Lidar'ı ilk kez okudum. Ot'tan bir aşinalık var tabi ama kitabını okumak ziyadesiyle daha farklı bir haz veriyor. Dili samimi, anlattıkları içten; hayatı olan realizmiyle süssüz püssüz olduğu gibi değerlendirmiş. İnsanın içine dokunan, acıtan bir kitap.
"Eğer okursan bunları bir gün, ne olur içinden güzel şeyler geçir."
Güzeldi, her yazar elbette kendine özgüdür lakin benzerlerine oranla bir tık daha önde, daha içten, ya da ifade edişi bana öyle geldi diyelim.
Ali Lidar’la ilk tanışmam 4 yıl sevgilisiz gezdiğim bir dönemde daha doğrusu sevmeye yeteneksiz ve üşendiğim bir zaman diliminde halimi anlatan bir neden ararken “Alengirli şiir”i dinlememle başladı. Nedenler arasında çok neden vardı erkeklere güvensizlik, narsistlik, bağlanma korkusu vs. ama ben kendimdeki en uygun “erkeklerden uzak durma sevgili yapamama durumunu” şu dizelerde buldum.
“Ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
Durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
Sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
İşin yoksa çiçek al, saç tara, parfüm sık.
Küsmesi, barışması, ayılması, bayılması
Hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması” diyordu. Cidden o dönemler hayatımın en keyifli dönemlerini yaşıyordum ve bir sevgili bunun içine edecekti biliyordum :) Neyse “vay benim kafada biri daha varmış kimmiş” falan derken bulaştım bu Ali Lidar’a o gün bugünden beri de seviyorum. Tıpkı Teoman’ı sevdiğim gibi. Lidar’ın kitabında da yazdığı gibi “ön tarafından değil yan tarafından” sevdim ben bu adamları. Birini yan tarafından da seviyorsanız gerçekten seviyorsunuz demektir demiş kendileri… Yan tarafları bir yana ben Ali Lidar’ı ön taraflarından sevmek için 7 neden söyleyebilirim.
1- Yapaylıktan uzak ve doğal oluşu
2- Doğru noktalara parmak basması
3- 4 binin üzerinde kitabının olması ve kitapsız sokağa çıkmaması
4- Küçük Prensi sevmesi
5-Kinder sürpriz yumurta ve oyuncaklarla hala içindeki çocuğu yaşatması
6-Sürekli bir “At” peşinde koşuşturması. (güçlerimizi birleştirip doğum günüde ona bir at alacağız)
7-Ve tabi ki o bir Dük! Eskişehir Dükü :)
Lidar’ın bir şiir, deneme-öykü türünde iki kitabı var. Tesirsiz Parçalar kıvamında bir kitap olan Z Raporu; Lidar'ın hayatından kesitler içeren, bazı konularda düşüncelerini belirttiği ama kesinlikle bilgi birikimi olmadan yazılması muhtemel olmayan konulardan bahsedişi nedeniyle Lidar’ı hem cool hem zeki yapan, kişisel serzenişlerin çoğunlukta olduğu, yer yer güldüren, çoğu zaman hüzünlendiren ama bolca düşündüren yaşanmışlıkları anlatan kısa hikayelerden oluşuyor. ”Üçüncü sınıf bir meyhanede unutulmuş bir mektup” hikayesi otobiyografik özelliği taşıdığından benim için en kıymetlisi. “Resimsiz Gözyaşları” ise off diyorum uzun zaman oldu kitap okurken hikâyeye ağlamayalı. Boğazım düğümlendi o hikaye gerçek olmasın lütfen diye içimden geçirirken Lidar gerçek olduğunu söyledi. “Yaralarımızla eşitleniyoruz birbirimize” demiş bir hikayesinde işte o yaralardan biri bende de var o yüzden eşitleniyoruz Ali Lidar’la…Velhasıl bu adamı okumak aşk gibi. Yani bir taraftan midenizde kelebekler uçuşurken diğer taraftan tuhaf bir huzursuzlukla midenize kramplar girebiliyor. Her sayfa yani bir heyecan ama kitabın sonuna gelmenin hüznünü de aynı anda barındırıyor. Tek solukta okuduğum tek yazar Ali Lidar. Okuduktan sonra rafa kaldırıyorsunuz ama kitabı, yazarı değil. Ali Lidar’la her bir hikayede daha da bütünleşiyorsunuz. Siz hiçbir yazarı okudukça içinizde büyüttünüz mü?
Kitaptan Altını Çizdiklerim:
-Herkes iyi bilir birbirlerinin en çok canını yakanlar birbirlerine denk insanlardır. Acıyla ve yarayla denkleştiğin birine nasıl yalan söylersin?
- Mutluluk dediğimiz şey kandırmacadan başka bir şey değildir ve ancak karşımızdaki insanların gerçekte ne düşündüğünü bilmediğimiz sürece mümkündür. Kendi mutluluğunu başka insanlarla tanımlayabilen biri, gerçekte hiçbir zaman mutlu olmamıştır.
-Gerçek; gerçek olduğuna inandığımız ve başımıza ne gelirse gelsin bir an bile şüpheye düşmeden yaşadığımız ve savunduğumuz şeydir.
-Ve ne yazık ki insan neyi düşünmek istemezse onu daha çok düşünüyordu.
Günlük koşuşturmacada kaybolan ayrıntılar
İçini acıtır bu adam insanın
Ciltsiz, 168 sayfa
2016 tarihinde, İthaki Yayınları tarafından yayınlandı