Zlata, Saraybosna`da yaşayan 11 yaşında mutlu bir kız çocuğuydu. Günlük tutmaya başladığında bir gün bunun bir belgesel niteliği taşıyacağını hiç tahmin etmemişti.
Sonunda savaş başladı. Zlata`nın mutlu yaşamı her an bir bombanın hedefi olmak korkusu, çevresindeki insanların ölümleri ile altüst oldu. Susuz, elektriksiz, yiyeceksiz bir yaşam başladı.
Zlata, "Mimmy" adını verdiği günlüğüne yazmaya devam etti. Tıpkı Anne Frank gibi.
Zlata artık Paris`te yaşıyor ve özgür. Ama onun görebildiği gerçekleri politikacıların nasıl olup da göremediğini hala anlamıyor.
Zlata, Saraybosna`da yaşayan 11 yaşında mutlu bir kız çocuğuydu. Günlük tutmaya başladığında bir gün bunun bir belgesel niteliği taşıyacağını hiç tahmin etmemişti.
Sonunda savaş başladı. Zlata`nın mutlu yaşamı her an bir bombanın hedefi olmak korkusu, çevresindeki insanların ölümleri ile altüst oldu. Susuz, elektriksiz, yiyeceksiz bir yaşam başladı.
Zlata, "Mimmy" adını verdiği günlüğüne yazmaya devam etti. Tıpkı Anne Frank gibi.
Zlata artık Paris`te yaşıyor ve özgür. Ama onun görebildiği gerçekleri politikacıların nasıl olup da göremediğini hala anlamıyor.
Basitliğin müthiş bir çarpıcılığı vardır. Öyle bir sarsar ki ilk anda ne olduğunu anlamazsınız. İşte savaş yavaş yavaş yaklaşırken henüz 11 yaşında olan Zlata'nın günlüğünde savaşa dair o basit yorumları aslında savaşı tüm gerçekliğiyle hissettiren. Savaş üzerine yapılan edebiyattan çok daha etkileyici, çok daha içten... Sıradan bir ailenin savaşla değişen yaşamını edebi bir kurgu içinde, insanı etkilemeye çalışan süslü cümlelerle değil de kısa ve net cümlelerle okurken, Zlata'nın deyimiyle "sevgili çocuklar"ın aslında her şeyi ne kadar zorlaştırdığını, ne kadar gölgede bıraktığını bir kez daha anlıyor insan. Arkadaşına doğum gününde sunabileceği en büyük dilek "bundan sonra doğumgünlerini hep barış içinde kutlaman" olan bir çocuk... Portakal görünce sevincinden çılgına dönen... Nasıl anlatmalı ki... Basitliğin çarpıcı bir yanı vardır ve ben o çarpmanın etkisindeyim... Alışmamayı dilerim.
Neden sevmedim?
Çünkü Zlata, yazdığı dönemde günlüğünün kitap haline geleceğini biliyordu..Bu da onu doğallıktan uzaklaştırmış...
Sanırım 10 yıl kadar önce okumuştum.. Bosna savaşını anlatan, çaresizlik ve umut duygularının tattıran özel bir kitap... Kitapta geçen 'portakal kokusunu nasıl da özlemişim' lafıyla her portakal soyuşumda aklıma gelen kitaptır... Çaresizlik ve yokluktan çayı gazeteye sarıp sigara niyetine içildiğini aklımdan çıkaramadığım kitaptır...
Karton Cilt, 179 sayfa
1999 tarihinde, Papirüs Yayın Dağıtım tarafından yayınlandı