Deli kadar iyi olmasa da yine de iyidir. Zaman kaybı olarak değerlendirilmez.
Kitabın neredeyse 3/4'ü sonu merak edilesi hikayelerle dolu. Her bir hikaye mükemmel bir edebi tarz ile anlatılmış yerel bir edebiyat esintisi taşıyor. Kahramanlar devrimci, inandıkları uğruna ölmeyi göze alanlardan oluşuyor. Devrimci dediysem elinde kızıl bayrak oradan oraya koşmuyor. Kimisi aşkı için devrimci olmuş aşkı paraya servete tercih etmiş kimisi kaderine karşı gelmiş kimisi haksızlığa.
Kadın konusunda ciddi anlamda bir sistem eleştirisi var. Kiliseye ise bir başkaldırı.
... bir insan... başka bir insanı öldürdü; herkes, azılı katil dedi. kral onu öldürdü; herkes adaletli kral dedi.
... bir insan... kiliseyi soymaya kalktı; herkes, gözü dönmüş hırsız dedi. kral onun hayatını elinden aldı; herkes, erdemli kral dedi.
... bir kadın... kocasına ihanet etti; herkes, fahişe dedi. kral onu çıplak olarak teşhir etti ve herkesin gözü önünde taşlayarak öldürttü, asil kral dediler.
kan dökmek haramdır. peki, kralın kan dökmesi helal midir?
mal gasbetmek suçtur. peki, can gasbetmek erdem midir?
kadının ihaneti iğrençtir. fakat insanı taşlayarak öldürmek güzel midir?
yasa, bir kötülüğe, daha büyük bir kötülük ile karşılık vermek midir?
töre, bir yanlışı, daha büyük bir yanlışlıkla düzeltmek midir?
adalet, bir suçu, daha büyük bir suçla cezalandırmak mıdır?
---------------------------------------------------------------------------
Güçlü zenginlerin konaklarına ,zayıf fakirlerin kulübelerine girdim .Fildişi parçalarıyla ,altın iplikleriyle süslenmiş odalarda ,ümitsizliğin gölgesiyle ölümlerin nefesleriyle dolu barınaklarda durdum ,çocukları sütle birlikte köleliği emerken ,oğlan çocuklarını alfabeyle beraber boyun eğmeyi bellerken ; kızları ,elbiselerine tutsaklık ve baş eğmeyi astar olarak geçirmiş giyerken ,kadınları itaat ve uysallık yataklarında uyurken gördüm .
--------------------------------------------------------------------------
Hemen hemen bir çok konuya değinen yazarın kitabında kölelik çeşitlerinden, fabllara,insanlık dersinden,aforizmalara dek birçok şey mevcut.
Sadece Asi Ruhlar için değil Halil Cibran genel olarak sanki Ruh betimlemeleri yapıyor. Sade ve içten anlatımıyla hikayelerindeki ruhu size hissettiriyor.
Üç kısa, bir uzun öyküyle yine ahlak ve ruh üzerine derin düşüncelere dalmış Cibran.
Lübnan edebiyatının Amin Maalouf ile en önlerde yer alan yazarlarından biri. Oldukça sade bir dili var. Okuyucuya mesajı verme noktasında oldukça başarılı. Yormadan , zorlamadan vermek istediği mesajı size veriyor yazar. Verde El-Hani , Mezarlığın Çığlığı , Düğün Şöleni ve Günahkar Halil adlı 4 öyküsü bizlere paranın maddiyatin her şey olmadığını , aşkın en saf halinde maddiyata yer olmadığını , adaletin tecelli edilmesinin ne kadar zor bir iş olduğunu , bize güce ve efendiye köle olmamamizi, Kula kulluk etmemizi söylüyor. Çok da güzel söylüyor.
Mezarlığın Çığlığı adlı öyküsünde yargısız , sorgusuz sualsiz emir tarafından infaz edilen 3 kişi anlatılıyor. Yazar bu öyküde adaleti, adalet dagitanlari sorguluyor. Kendileri de birer beşer olan , saşmaya meyilli olan adalet dağıtıcılar nasıl oluyor da diğer beserlere adalet dağıtıyor. Can alıcı sorular. Hırsızlık yaptı diye adamı idam etmekle o adamın canını çalmış olmuyor mu ? Zina yapıldığı için çırılçıplak recm edilen emir mi soylu ve iffetli ? Onları recm eden güruh çok mu namuslu ? Mesajlar yerine ulaşır elbet. Güzel bir öykü.
Kitabın son öyküsü olan Günahkar Halil de de sorgusuz sualsiz güce biat eden topluma , günahlarından utanıp sıkılarak , kiliseye başkaldırı niteliğinde bir karar alıp doğruyu , gerçeği şiar edinerek bu uğurda kiliseden kovulan adamın mesajlarını , toplumu şaha kaldirisini anlatıyor. Severek okudum.