mükemmel bir kitap . klasik kanser kitaplarının dışında yeri geldiğinde güldüren - ki bu çok fazla oluyor- yeri geldiğinde ağlatan ve tüm kitap boyunca augustus waters' a ve hazel grace 'in muhteşem aşklarına hayran kalarak kitabı bitirdim . bir yandan kitabın sonunu merak ettiğim için bitirmek peşindeyken diğer yandan hiç bitmesin istedim
Etkisinden kolay kolay çıkamayacağım bir kitap daha. Mutsuz son sevenler için şiddetle tavsiye ederim.
Abartma kabartma olmasın ama kitap gençler ve kanserliler olunca insan kaptırıyor kendini...
Gus ve Hazel.. :'( Beni oldukça etkileyen bir kitapti. Hâlâ da rüyalarıma girer mesela. Oldukca basarili bir roman.
Sonunda ağlamaktan kendimden geçtim resmen. John Green her zamanki gibi mükemmel yazmış!
ve benim bugün yazılım var ama ben ona calışmadım bu kitabı bitirmek için uğraştım harikaydı.. güldüm üzüldüm ve ağladım....hazel grace ve gus ikilisi :) :) :( :(
John. Green'i. Seviyorum.
Bu tür kitaplara zaten herkes "Çok güzel, çok ağladım" vesaire şeklinde yorumlar yaparlar, ki bunlar da duygusal kitap seven kitle, bir de bu yorumlara dayanarak ve çok büyük beklentilerle kitaba başlayan ve beğenmeyen/içten-içe-beğenen-ama-inkar-eden kitleler vardır, ki bunlar da ilk kitleye inat yaparlar bunu genelde.
Bir de bunları dışında, "Ben farklı düşünüyorum, çünkü ben harikayım," havasında kişiler var, ki ben de onlardan biriyim .s
KİTAPTA AĞLAMADIM. Birazcık bile. Gözlerim bile dolmadı. En duygusal yerleri okurken bir yandan da çok coşkulu rock parçaları dinlememle -yaparım arada öyle- bir alakası var mı bilmiyorum, ya da belki duygusuz bir odun olmamla da ilgili olabilir, veya kimin ölüp kimin yaşayacağını çok sevgili kardeşim ben daha okumadan söylediği için de olabilir ama ağlamadım.
(Uzun cümleler kurmam da kitabın yan etkisi bu arada.)
Neyse, bence çok güzel ve derin durgular yüklü bir kitaptı ama ağlanacak kadar değil. Zaten fazla depresif olmaması, ama fazla "hadi kanseri vücudumuzdan ziihn gücümüzle ve güler yüzümüzle uzaklaştıralım" tarzında da olmaması, sadece "geçekçi" olması daha güzel.
Bu, mucize sonucu iyileşen, pozitif bir kızın hikayesi değil. Kitabın her yerinden kanser ve ölüm akmıyor. Sıkıcı değil. Ki zaten benim gibi bir paranormal bağımlısı öyle bir kitabı okuyamazdı, o yüzden benim gibi doğaüstü şeyleri seven biriyseniz bile rahatlıkla okunabilecek bir kitap. Paranormal olamayabilir ama yine de hayal ürünü; bilimsel ve son derece bunalım bir kanser kitabı değil.
Özellikle kitabın yazım şeklini çok sevdim. Çoğu kitaptaki karşılıklı konuşmaları gerçek hayatta okusak hiç günlük konuşma tarzımıza benzemez, hatta komik durur. Ama Aynı Yıldızın Altında öyle değil. Ayrıca betimlemeleri ve benzetmeleri de feci güzel, ama bayık değil. Dört gün boyunca anlamını çözemediğim betimlemelerle de karşılaşmıştım -genelde Türk yazarlardı-, inanın hiç uğraşamam. John'un betimlemeleri falan tam kıvamındaydı.
Sonra... bir de espriler ve karakterler var. Konuya hiç değinmemişim bu arada, ama arka kapakta yazıyor zaten. Ciğer kanseri olan Hazel Grace, osteosarkom hastası Augustus Waters (Gus), bir de göz kanseri Isaac. Hazel ve Gus sevimlilikten ölecek derecede bir çift, Isaac da feci komik bir karakter. Kitaptaki en iyi esprilerden bazıları da Isaac tarafından yapılıyor ^^
Kitapta en sevdiğim nokta da sonuydu sanırım. Devam kitabı çıkmayacak olan hemen hemen her kitapta, karakterlere ne olduğu, nasıl bittiği bellidir. Aynı Yıldızın Altında'daysa Hazel ne kadar yaşadı, Isaac ve Monica'ya ne oldu, Peter Van Houten'le bir daha iletişeme geçtiler mi, hatta Görkemli Izdırap'ta Anna'nın annesine ne oldu gibi sorular hep yanıtsız kalıyorlar.
Bence her şeyin bittiği bir yerde kitabın da bitmesi, sanki sonu yokmuş ve o kitabı artık düşünmemiz gerekmeyecekmiş gibi hissettirir. Bu yüzden de havada bitmesi daha güzel oldu. Süper kitaptı.
ağla ağla içim çıktı sanırım.
kesinlikle etkileyici çok çok etkileyici hemde. aşkın, yaşamın, dostluğun harika birleşimi. akıcı ve mizahi anlatımı kitabı iki kat güzel yapmış. kesinlikle kanser kitabı değil.
sayılı günlere sonsuzu sığdırabilmek dileğiyle ;) :D
Gerçeği olduğu gibi yansıtan harika bir kitap.
Hayatın gerçeklerini, toz pembe masallara bağlamadan olduğu gibi yansıtan bir kitap sizlerle. Yorumuna güvendiğim kitab-ı sevda tavsiyesi üzerine aldım. İyi ki almışım, hayata bağlılığım bir kat daha arttı. Acıtasyon mu hayırrr, mucizeler diyarı mı aslaaaa, bir AŞK, bir dostluk, bir aile, bir yaşam, bir insanlık, bir kader, bir yaradılışın bilinmeyeninin hikayesi!
http://pudratozu.blogspot.com/2013/08/ayn-yldzn-altnda-aci-hissedilmeyi-talep.html
Güzel kitaptı fakat birazcık okuduktan sonra olaylar genel olarak tahmin edilebiliyor.
Birazcık hayal kırıklığı anlayacağınız.
Dilini ben sevdim. Vakit geçirmek için okuyup kenara attığım kitaplar kervanına katıldı. Kumsalda güneşlenirken vs okunabilir
Yorumlar için >>>>> http://kitapseverler.blogspot.com/2013/12/ayn-yldzn-altnda-john-green.html
Açıkçası beni herkesi etkilediği gibi etkilemedi kitap. Herkes o kadar sevdi, aşık oldu ki. Bende sevdim ama kütüphanemde daha çok beğendiğim kitaplar var. Agustus öldüğünde herkes gibi ağlamadım. Belki Hazel olayı çok olgunlukla karşıladığı için bana üzülmek pek düşmedi. ANlatabildim mi? Onun dışında İsaac'e aşığım. Mal sevgilisi çocuğu bırakio.
Yani başta dediğim gibi John Green'in tarzını beğendim ancak aşık olmadım.
Kitabın film uyarlaması önümüzdeki hafta gösterime gireceği için bir an önce okumalıyım diyerek elime aldığım Aynı Yıldızın Altında'yı daha önce neden okumadım diye üzülerek bitirdim. Konusu oldukça etkileyici ve insanı hüzünden neşeye sürükleyen tatlı bir dil ile kaleme alınmış. Detaylı yorumum şuracıkta merak ederseniz inceleyebilirsiniz. Not: Spoiler içermez ^^
http://kitapmimari.blogspot.com.tr/2014/06/ayn-yldzn-altnda.html
Augustus ve Hazel'ın zeka kokan komik cümleleri hariç kitapta kayda değer hiçbir şey yoktu.Sonunda gözlerim bile dolmadı açıkçası.Kitabın neyi insanları bu kadar etkiledi hiç anlamış değilim.
Güzel, çok güzel.
Yazarın hassas bir dili var. Ayrıntılarda değer bulan iyi bir dil bu.
Bir anda seyrinden çıkıp sulu bir melankoliye evrilecek ve edebi açıdan duvara toslayabilecek bir konuyu alıp varoluşa dair naif sorulara çevirmiş. Edebi bir eserin ölümsüzlüğü, yazarın varlığı, yazarla okur arasındaki dile gelmeyen anlaşma üzerine çok güzel bir kitap bu.
Hüzünlü de.
Hem de çok hüzünlü. Ama dayatılan bir hüzün değil. Doğal, kendiliğinden meydana çıkan bir hüzün. Öyle olunca okuyucuya da ağlamak düşüyor. Okur, kitabı okuyup kitaba ağlamıyor, kendi içine bakıp orada bulduklarına hüzünleniyor.
Komik de. Bazen sırıtıp dakikalarca öyle kalmanıza, bazen gülümsemenize, bazen de kahkaha atmanıza neden oluyor. Roman kişilerinin akıllıca atışmaları, oralarda bir yerlerde olmayı isteyeceğiniz kadar hoşunuza gidiyor okurken.
Güzel bir kitap bu. Çok güzel.
Çevirisi de şahane. Bana dilimi ne kadar çok sevdiğimi hatırlatacak denli şahane. Teşekkürler Çiçek Eriş, zihniniz dert bulmasın.
Hayatımda gördüğüm en iyi kitap diyebilirim.Filmide kitabı kadar muhteşemdi.
-Acı hissedilmeyi talep eder.
Bir günde okuyup bitirdim ama nasıl bitirdiğimi bide bana sorun.. Yeri geldiğinde kahkahalar attım yeri geldiğinde ağlamaktan gözlerim şişti ve Hazelle Gus'un aşkına hayran kaldım aşkları falan çok güzeldi..Filmini de izledim ancak kitabı filminde çok çok daha iyiydi..
hayatımda okurken ağladığım nadir kitaplardan biridir filmini izlerken bile ağladım :) çok güzeldi.
cok guzel bir kitap tavsiye ediyorum filmi cıktı zaten ben izlemedim ama kitabı kadar filmide guzeldir bence okumayanlar okusun harika kitap
her şeyiyle mükemmel bir kitap. konusu, anlatımı, karakterleri... tek kelime BAYILDIMMMM.
Çok güzel bir romandı.Gençlere hitap ettiğini düşünüyorum
SPOİLER:
August ölmeseydi keşke.