Sıkıldım, çok gereksiz ve uzun tasvirlerle beni sıktı. serinin ilk kitabının devamı gibi düşünüp almıştım ama beklentimi karşılamadı.
bu romanlardan şunu da anladım: Avrupa kraliyet dönemlerinde eşini aldatmak normal ama önemli olan ispatlanmaması dedikodu olabilir ama ispatlanmadı ise sorun yok.hatta aileler kızlarını bu ahlaksız ilişkilere sunabiliyor,hele söz konusu kralsa her şey mübah.
osmanlıda ki çok eşlilik burada fazlası ile var ama osmanlı da resmi iken burada resmiyet yok , ahlaksızlık diz boyu, ayrıca ilginç gelen şeylerden biride şu: yemin etttinmi öyle olması uygunsa imkansız şeyler bile normal karşılanıyor.
Serinin diğer kitaplarına oranla daha yavaş ilerliyor ancak kalbe dokunuyor bu seri; yine, yeni, yeniden!
Kanlı Mary’den sonra sıra Elizabeth’de. Leydi Anne Boleyn’in kızı, sabırla sırasını bekleyen Elizabeth. İktidarının ilk yıllarını ve Dudley ile olan fırtınalı aşkını ele alan roman, serinin ilk iki eseri kadar akıcı ve merak uyandırıcı. Özellikle Kraliçe’nin Soytarısı’nda yer alan hikayeyi bağlayıcı amaçla kullanılmış hayali karakterlerin ismen de olsa anılması serinin takipçileri için hoş bir jest olmuş.
Genç Kraliçe Elizabeth ile hırslı Dudley’nin pekala bir ülkenin mahvına neden olabilecek aşkları gölgesinde İngiltere’nin siyasi gerilimlerine tanık olduğumuz ve her zamanki gibi perde arkasındaki isimlerin sağduyularıyla atlatılan binbir badire ile ibretlik bir tarih kesiti, tutkulu bir roman.
Aslında Kraliçe’nin Soytarısı’nın devamı niteliğinde bir kitap olmuş. Kraliçe’nin Soytarısı’nda tanıtılan Robert Dudley ile karısı Amy Dudley bu kitapta başrollerdeler. Ama bir farkla Kraliçe’nin Soytarısı’nda Sir Robert Dudley’den hoşlanmış, yanlış bir ailede doğmuş ve yanlışlara evet dediği için başı derde girmiş bir olduğunu düşünmüştüm; karısı Amy Dudley’i ise kıskançlığı ve Hannah’a karşı düşmanca tavırları nedeniyle sevimsiz bulmuştum. Bakire’nin Aşığı kitabında iki karakter hakkındaki fikirlerim 180 derece değişti ve tam tersine döndü.
Amy Dudley karakteri, kısıtlı aklı olan, kocası tarafından sevilmeyen ama ona çok aşık olan ve vefa ile kocasının yolunu beklemiş bir kadın olarak verilmiş. Bir insana aptallık yaptığı için kızardım, ama elde olsa kim aptal olmak isterdi diye düşünüyorum artık. Eminim kimse istemezdi. Bu kişinin elinde değil, kısıtlı yaratılmış kişilere kızmak yerine onlara acımak lazım ve daha akıllıların haline şükretmesi gerek diye düşünüyorum. Kitaptaki Amy karakterine çok acıdım. Kocası dahil herkes tarafından kullanılan zavallı kadın.
Sir Robert Dudley karakteri ise, babası gibi kendini her şeyin üzerinde gören, her şeyi istediği hale getireceğine emin, ukala, kendini beğenmişin teki. O hapisteyken kendisini bekleyen karısına bir ev açmadan, onu oradan oraya misafirliğe gönderen bir adam. Kraliçe Elizabeth’in sevgilisi olduktan sonra hayali kurduğu İngiltere Kralı olmak için karısını boşamak isterken önce karısı ile beraber olup sonra senden boşanmak istiyorum diyecek kadar düşük bir adam.
Kraliçenin Soytarısı'nda çizilen Elizabeth portresiyle uzaktan yakından alakası olmadığını düşündüm.Tamamen aşkına yenilmiş bir kraliçeydi, fakat son kısma gelince ne kadar acımasız olduğunu hatırlattı.Ve Robert Dudley'in yakışıklı olmaması tam bir hayal kırıklığı değil mi?
Seri güzel aslında ve sürükleyici fakat yazarın bu konuda çok fazla kıtabı oldugu için arka arkaya okumak biraz sıkıcı olabiliyor. Arada başka kitaplar okuyarak bu seriye dönmekte fayda var.
Anne Boleynin kızı 1.Elizabet'e aşkın mı tahtın mı dediler. Tabiki tahtım dedi. Olan Amy 'e oldu zavallı Amy :(( Bakirenin Aşığı serinin diğer iki kitabına göre fazla detaylı ve sıkıcıydı.
Tarih kitaplarını araştırma yaparak okumayı seviyorum. Bir yandan yazarın gözüyle, yorumuyla tarihsel ve duygusal olayların boşluklarını doldururken, diğer yandan da gerçekleri okuyorsunuz.
Elizabeth, biyografisini okuduğunuzda güçlü bir kadın ve kraliçe timsaliyken, romanı okuduğunuzda ise hataları, korkuları ve zaafları olan sıradan bir kadın olabiliyor.
Okunaklı ve akıcı bir kitap. Ağır ilerliyor ve birkaç yerde aynı şeyleri tekrar etmesi benim gözüme battı. Tarih okumayı sevmeyenler sıkılabilir. Sevenler ise her türlü okur. Bir saray dolusu entrika, aşk ve kaybetme korkusu.
Taht sırası İngilterenin yeni kraliçesi Protestan Elizabeth'de.
Elizabeth önce ki kitaptan bildiğimiz Robert Dudley'e aşıktır. Fakat Robert evlidir.
Karısı Amy kocasına aşık, kocası tarafından sevilmeyen,hep kocasının yolunu bekleyen,kocası dahil herkes tarafından kullanılan bir kadındır. Her şeye rağmen kocasından vazgeçmez,umudunu kesmez, ayrılmamaya kararlıdır. Robert ise evliliğinden vazgeçmiştir. Gözü kraliçededir. Karısı ile birliktedir fakat ondan boşanıp İngiltere Kralı olmak ister.
Elizabet'in Robert ile fırtınalı bir aşkı vardır ama siyasi ilişkileri geliştirmek için iyi bir evlilik yapması istenir.
Herkesin farklı bir amacı var. Karışıklık söz konusu bir de ülke kötü durumdadır. İngiliz parası değerini yitirmiş haldedir ve bir savaş var.
William Cecil ile Elizabeth Robert'in kral olma şansı kalmaması için Amy'i öldürüp Robert'in üstüne kalmasını sağlama derdindelerdir. Planlar entrikalar yapılır ve sonunda Robert Elizabeth'e çok benzeyen ondan daha güzel ve genç olan kuzeni ile evlenir. Son mektubunu ise Elizabeth'e yazıp aşk itirafı yapar. Elizabeth ise baş ucunda bu mektup ile hayata gözlerini yumar.
Bir yanda aşk bir yan da taht, entrika, yalan, olaylar eksik olmuyor.
Elizabeth tam anasının kızı ağızları açık bırakıyor. O sarayda ne entrikalar,ne olaylar olduğunu bir kez daha fark ettim. Yaşananlar gerçekten şaşırtıyor. Robert Dudley'i hiç sevmediğimi de belirtmeliyim. Elizabeth en akıllıca olanı yaptı.