Başı Bozuk

Efsane olacak kitaplardan birisi. Tüm cümleleri harikanın da harikası

Karışık işler bunlar

bu kitapı bilmiyorum ama okumanız çok güzel olur....:)

Bir cirpida okudum devrik cumlelere ragmen. Duygularin agirlik verildigi bir kitap. olaylar bazen cok cabuk ilerliyor. Bu nasil bir yurt, bunlar ne is ceviriyor,bir yerlere gondermemi yapiliyor dedigim durumlar oldu. Yabanci isimleri-türk isimleri, yabanci sehirler-turkiye, ayri ayri dinler. Duygulardaki gel gitler. surekli bir ikilem gordum. yanlis yorumlamadiysam. ilginc bir kitap... Yazarin ilk kitabi olmasina göre basarili buldum.

Bayıldım. Cidden bu kitaba bayıldım! Galiba bir gün olmak istediğim yere gelmek için böyle bir şey yazmam gerekiyor. Yazılabilecek en güzel ilk kitap bu olsa gerek. Yazarın diğer kitaplarını (umarım yazacaktır) sabırsızlıkla bekliyorum!

Kolay kolay bir kitap hakkında kötü yorum yapmam fakat bu kitapla ilgili birkaç cümlem olacak.
Öncelikle Han777'nin değerlendirmesi çok yerinde olmuş.
Anlamsız cümleler, zorlama betimlemeler, saçma kurgu.
Güzellik bu kadar mı subjektif ki bazı okurlar bu kitaba 10 puan vermiş, açıkcası anlayamadım...

Ben beğendim

İlk kitaba göre gerçekten güzel. Başarılı dediklerimden. Biraz fazla acı çekiyor.

Bir yanda kara bir roman, bir yanda karmaşık duygular, bir yanda yanlış yaşanan ilişkiler ve en önemlisi karamsar duyguların odağında yaşanamayan ve güdük kalan bir aşk. Yazarın ilk romanı sanırım. Bana göre anlatım güzel ama konunun işlenişi biraz karmaşık ve fazla sıradışı. Yazarın kaleminden çok duygularındaki güç ve farklılık beni etkiledi. Bu puan da yazarın duygularını yansıtmada ki olağanüstü başarısınaydı. Kendisinden çok daha güzel romanlar bekliyorum ama ne olur anlatmak istediğini ışık hızında ve bir çırpı da anlatmasın, film kopuyor. Yine de kendisini buradan kutluyor ve azimle devam etmesini diliyorum.

Yazarın ilk kitabı galiba. Fakat ben ilk kitabı olmasına rağmen çok çok başarılı buldum. Rasgele aldığım kitaplardan birisi iyi ki de almışım.

Acı çekmenin ne demek olduğunu, en kusursuz şekilde öğreniyor ve bana da öğretti. Çok da müthiş sözler var kitapta. Çok güzel yoğurmuş duygusal harmanlığı.

Bu kitaba kaç vermem gerektiğini bilmiyorum. Kararsız kaldığım anlardan birisini yaşıyorum. Aslında okuduklarım arasında böyle bir durum asla yaşamazdım fakat nedense bu kitapta bunu yaşıyorum. Sebebini sıralamam gerekirse;

Yazarın ilk kitabı olması
Deneme türünden olması
Yasak aşk
Redaktör hataları
Olayların hızlı geçişi
Gerçek bir olayı anlatması
Karakter analizi yapılmaması
İlk kitapta olabilecek tecrübesizlikler
Duyguyu olabildiğince iyi anlatış
Yer zaman hataları

gibi bir çok olumlu/olumsuz neden sıralayabilirim.

Gelelim kitabın diğer arka planına. Genç bir yazar ve ilk kitabı. Kesinlikle desteği hak ettiğini düşünüyorum. Irkçılık gibi algılanmasını istemiyorum fakat bizler mutlaka Türk yazarlara destek vermeliyiz diye düşünüyorum. Bunun dışında kitapta gerçekten ciddi hatalar var. Çok aham şaham bir kitap beklenmesin. Beklentisiz okunabilecek bir kitap. Bu şekilde de okunursa gerçekten iyi olduğunu düşünebilirsiniz. Çünkü duygular gerçekten iyi anlatılmış ve benimde özellikle en beğendiğim kısımlar bu yerler. Delirişe giden yolda anlatım gerçekten kusursuza yakın. Özellikle silah ile vurulma sahnesini resmen yaşadım. Ama dediğim gibi gerçekten bunalım romanı gibi dursa da belli ki bir yerlere gönderme yapılmış. Sayfa sayısı zaten çerezlik kitap olduğunu belli ediyor. 110 sayfa civarı.

Benim puanım 8

Bakıyorum 1 puan verenlerde var ki sanırım deneme türlerini sevmiyorlar. Belki de başka nedenler.

Aklımdayken şunu da belirteyim bazı kısımlarda özellikle ortalardan sonra 3-4 yerde cinsellik var. Bu her kitapta olduğu gibi burada da akılda kalıcı.


Tavsiye edilebilir türden. Özellikle deneme severler okumalı.

Harika

başlangıç için iyi sayılır, ancak özgün yeni bir şey yok...

İyi ki okumuşum. İyi ki yazmışsınız.

Ben yazdım kitabım güzeldir diyen şahıs, deneme niteliğindeki bu kitabını hak etmediği yerlere taşımak yerine, objektif okuyucu nabzını yoklamalıdır. Usta kalemlerle aynı listede bulunması ironik.

aldım, kütüphaneme koydum kitabımı.
okudum. bazı kısımları bir kaç kez.
genelde beğendiğim kısımları çizerim. ve kitabım çiziklerle dolu.
bunlar nesnel şeyler tabii.
kişisel şeyleri de eklemek istiyorum.
insanlar tanıyorum, ruhlar biliyorum. bir çok kişilik, bir çok psikoloji.
bir çok kitap okudum, bir çok yazı yazdım ve en önemlisi düşünmeyi hiç bırakmadım.
fazlasıyla düşünürüm. neyse, kitabın arka kısmı. en tahrik edici nokta.
insanı cezbediyor, insan bir an önce kitaptan bir şeyler yaşatmasını istiyor.
bunlar çok güzel.
sanırım güzel olmayan tek tarafı kurguda olan bir kaç ufak hatalar.
karakterlerin ''çok dikkat edilince'' kişiliklerinde olan uyuşmazlıklar ve en önemlisi konuşma dili.
sanırım italya'da geçiyor sayfalara döktüğünüğüz hayalleriniz, orada yaşayan kendini müslüman sanan müslümanlar..
kurgudan ibaret değilde Elenora'nın düşünceleri, kafasındaki gel-gitleri, duygu karmaşalarını ve iç dünyasını tek bir kitapta toplasanız bir kurgu değilde yani bir olay örgüsü değilde düşüncelerden ibaret dolu sayfalara tapılırdı. tabii bu kişisel görüşüm. çünkü kitabın ilk cümlelerinde aynayı okuyor gibi hissettim. kitabın ilk sayfalarına dokunurken kendime dokunurmuşçasına derin bir his uyandırdı bedenimde.
mabed.. bu kelimeyle başladınız ve kitapla aramda kocaman bir bağ kurdunuz.
ilk kitabınız sanırım.
ilk kitaba göre çok güzel duygular, düşünceler..
sanırım tek sorun olay örgüsüydü.
teşekkür ederim bana bir kitap ve milyonlarca düşünce kazandırdığınız için.
bir raf dolduracak kadar kitap kaleme dökmeniz dileği ile.

Bir pencereden bakıyorum. Çok uzakları görebildiğim bir manzaraya sahip bu pencere.
Esen rüzgâr havalandırıyor saçlarımı, senin ellerin kadar soğuk, benim ellerim kadar yumuşak rüzgâr.
Senin hiç okşamadığın gibi okşuyor yanaklarımı... Ölüyorum.
Ölüme dokunuyorum yokluğunda, ilaç olabilmesi için varlığını düşünüyorum.
Varlığın…
Düşünüyorum…
Varlığın hiç benimle değildi ki...
Peki, o zaman yokluğun, neden bunca ağırlık sırtımda...
Uzaklara bakıyorum ki benden ne kadar uzak olduğunu bile bilmiyorum. Hiçlik, aklımı karıştırıyor. Kelebekler ölüyor, kuşlar ölüyor. Sen yokken, benliğim ölüyor.
Gündüzler kolay, gündüzler hızlı geçiyor.
Geceler ihanet ediyor bana. Geceler yakıyor canımı. Yoruyor beni.
Kalbim... Kalbimin şeklini kaybediyorum. Yokluğunda, kalbimi azad ediyorum.
Hiç bir şey beni iyileştiremez gibi hissediyorum... Seni düşünüyorum. Şu an benden ne kadar uzakta olduğunu bilmeden, amaçsızca, ya da kendine göre binlerce amacın varmış gibi güldüğünü düşünüyorum.
Gülerken iç çekersin. Çok daha güzel kılar seni...
Seni ne çirkin kılar ki zaten? Hiç!
Bir pencereden bakıyorum. Çok uzakları görebildiğim bir manzaraya sahip bu pencere.
Esen rüzgâr tenimi okşuyor. Senin ellerin kadar soğuk, benim ellerim kadar yumuşak rüzgâr.
Senin hiç dokunmadığın gibi dokunuyor tenime… Ölüyorum.
Çok uzakları görmüyorum artık... Seni düşlüyorum.
Hiç tanımadığım birilerine, bir şeyler anlatırken düşlüyorum seni...
Elinde bir bardak, bir şeyler içerken düşlüyorum seni...
Kollarını germiş 'bugün çok yoruldum' diye yakınırken düşlüyorum seni...
O güzel yüzünü aydınlatan bir ekrana bakıp, bir şeyler okurken düşülüyorum seni...
Ben seni düşlemekten hiç bıkmıyorum
Seni düşündükçe ihanet ediyor gece bana...
Yoruluyorum, sensiz uykulara dalıyorum.
Bağışla beni sevdiğim, hak ettiğin gibi düşünemiyorum seni...
Hak ettiğin gibi ağlayamıyor...


gibi müthiş duygu yüklü aşk kırıntıları tabiri.

Okuyup görüşlerimi açıklamak için söz vermiştim. Hiç beğenmedim. Bence çok fazla mantık hatası vardı.
* Kitabın başında ana karakterin kişiliği tarif edilmiş. Okurken sanki bir burç karakter analizi okuyormuşum gibi hissettim.
* Kuran kursu mu ceamat yurdu mu anlayamadığım dini bir yerde, ana kadın kahraman, erkek yurdunda kalıyor. Erkek yurdu diyorum, çünkü kitapta başka kadın yok. Zaten dini hiçbir yurtta kadınla erkek aynı odayı paylaşmazlar. Dolayısıyla hiç bir erkek hoca, bir bayan öğrencinin yatak odasına dan diye kapıyı açıp giremez.
* Kadın kahraman miras olarak gelen parayı ne hikmetse kendi hesabına bankaya koymuyor da, ilişkide olduğu kurs hocalarından birine veriyor. Bu hocaya başlangıçta hiç güvenmediğini söylerken, para verirken neden güveniyor anlamadım.
* Kitabın sonlarına doğru kadın karakter kimsesiz kalıyor. Kimsesiz kaldığı ile ilgili ifadeler var. Ama sonra nereden çıkıyorsa, ablası ortaya çıkıyor ve kızı yanına alıyor. Madem ablası vardı, nasıl oldu da miras kalan evi satıp bütün parayı kendine alıyor?
* Bir yerlerde, tam anlayamadığım bir şekilde birilerini kullanıyor, birilerinden intikam alıyor. Ama aldığı intikamın ne olduğunu ve nasıl sonuçlandığını anlayamadım.
* Sapık ilişkilerin olduğu bir yer olarak neden Kuran kursu seçildi? Kitabın ana fikri neydi?
* Özet olarak şunu söyleyeyim, benim anladığım, erkek yurdunda, hocaları ayartıp onlarla sapık ilişkiler kurmak için tek kadın olarak kalıyor (gerçekten kitaptaki tek kadın, hatta bir müddet acaba bu erkek mi diye düşündüğüm olmuştu).

kitap iki kısım, siminya diye bir blogger'den araklananlar; mevzubahis şahsın yazdıkları. araklananlar güzel, araklanmayanlar berbat.

İlk kitabım. Tarif edilemeyecek kadar değerli ve anlamlı. Basımdan sonra ilk elime aldığımda sanki çocuğumu kucağıma vermişlerdi.

yazarı olduğunu iddia eden birisi tarafından bu sitede hazır mesajlarla pazarlaması yapılıyor bu sitede. nereye adımımızı atsak reklamlarla karşılaşıyoruz artık. cep telefonları, spam postalar derken bir de bu çıktı. birebir spam. ne fena.