Kitap yarım bırakmak adetim değildir. Sevmesem bile okumaya çalışır, sırf yazarın verdiği emekten dolayı bitiririm. Bu kitap bir annenin ağzından oğluna mektup yazılırmış gibi yazıldı. Anne kendi çocukluğundan, annesi ve ailesiyle iletişiminden, oğlunu nasıl dünyaya getirip, ne zorluklar çektiğinden bahsederek anlatmaya başladı. Kitabın üçte birlik bir kısmını bu bölüm oluşturuyor zaten. Ancak o kadar uzatmış, okuyanı o kadar tekrarlayan olaylarla boğmuş ki okumak benim için işkenceydi. Kitabın yarısını geçtikten sonra içimde büyüyen sıkıntı artık kendi kendime, "Neden bu kitabı okumaya devam ediyorsun?" diye sormama neden oldu ve bıraktım. O kadar çok hata üstüne hata yapmış ve kendini haklı görmüş ki... Evet, çektiği sıkıntılar kolay değil farkındayım. Kimsenin hayatını da yaşamadan eleştirmek istemiyorum ama o anlatmış ve bende diyorum ki bu anlatı olmamış. Empati kurduramadan, sadece iç sıkıntısı duyacağınız şekilde yazmış. Kendi çocukluğundan anlatmaya başlaması iyi bir fikirdi ama bunu avantaj yerine dezavantaja çevirmiş. Kısacası ben bu kitabı yarım bıraktım ve kesinlikle sevmedim.