Barış Bıçakçının uslübu gene özgünlüğünü ortaya koymuş, fakat bu kitabın kurgusu pek beğenmedim fazla dağınık geldi bana, bizim büyük çaresizliğimizden ve sinek ısırıklarının müellifinden sonra okuduğum için yükselttiği çıtaya ulaşamadı gözümde belki de :)
İlginç bir kitap, ilk okuyuşumda ellinci sayfaya kadar okuduğumdan bir şey anlamadım, her şey karman çorman, olaylar alakasız gibi geldi; ama sonra her şey yerli yerine oturmaya başlayınca, okuduğumdan keyif almaya başladım, hatta kitap bitmesin istedim.
Kitabı bitirdikten sonra, ilk elli sayfayı tekrar okudum. Bu sefer karışıklık gelmedi doğal olarak, her parça yerine oturdu.
Bir genç kızın intiharı öncesinde ve sonrasında olup bitenler üzerine bir kitap. Yazarın diğer kitabı Sinek Isırıklarının Müellifi'nde olduğu gibi bir toplu konut karşıtlığı da var. Toplu konutlar insanı intihara sürükleyerek daha çabuk öldürür ana fikri de çıkar biraz zorlarsak. Her ne olursa olsun intihar can alıcı bir konu bir yazarımızın dediği gibi.
Üslubunu çok beğendim. Kelimeleri çok iyi kullanıyor gerçekten. Keşke daha uzun olsaydı. Tadı damağımda kaldı resmen.
İlk Barış Bıçakçı kitabımdı. Çok beğendim.
Bu kitaptaki öyküler bir puzzle'ın dağılmış parçaları gibi...
Sinek Isırıklarının Müellifi'nden sonra Barış Bıçakçı okumaya çok sıcak bakmıyordum açıkçası. Ön yargıdan ölmemişim iyi.
Bu kitabı çok beğendim, çok güzeldi. Altı çizilecek, üstünde tekrar tekrar düşünülecek çok yer vardı. Hüzün kokan buruk bir kitap.
Gerek kitabın ismindeki kelimelerin dizilişi gerekse çok yönlü anlamıyla okunmayı gerçekten hak ediyor.Okuduktan sonra uzun uzun düşünmeniz gerektiğini de vurgulamalıyım.
Bir Barış Bıçakçı kitabından sonra hayatım hiçbir zaman eski haliyle devam etmez.
Bu kitabı okuduğumdan beri ''yere paralel gidiyor ve insanlara anlamayacakları şeyler anlatıyorum''.
barış bıçakçı dinlendiren,sorgulatan bir yazar.Benim için barış bıçakçı'nın en sevdiğim romanı oldu.
Dün gece sıcaktan bunalıp balkonda devam ettim Barış Bıçakçı'nın Bir Süre Yere Paralel gittikten sonra kitabını okumaya.
'' Ve ben bir adım atarak korkuluğa yaklaşacağım, saçlarımı balkondan aşağı sarkıtacağım, kendimi boşluğa bırakacağım. yolda karşıma iyi niyetli biri çıkacak ve soracak olursa, aşağıdaki insanları gösterip, bir süre yere paralel gittikten sonra onlara anlamayacakları şeyler anlattım, diyeceğim. öyle olsun.''
Kısmını okurken balkon demirliklerine tutunduğumu farkettim. İstemsizce Başak'ın intiharını okurken balkon demirlerine ulaşabildiğim yere kadar tutunup, bırakıp, kitaba tutunup, demirliklerin biraz daha üst kısımlarına dokunmaya çalıştığımı farkettim. Bir de Şimdi bu duvar yazısını görünce ;
'' Balkon demirliklerine tutunmak yetiyor mu ? '' diye düşünmedim değil.
O kadar cesur değilim Başak, o kadar cesaretli değilim Barış Bıçakçı...
Barış Bıçakçı'nın her zamanki sade yalın duru anlatımından muhteşem bir kitap daha. Başak intihar eden ancak öldükten sonra geride bıraktıklarının hayatlarını baştan değiştiren bir karakter. Roman Başak'ın intihar sebebini(lerini) yavaşça irdelerken geride bıraktıklarının hayatlarına da usul usul sokuyor okuyucuyu ve bu karakterler üzerinden kendimizi yaşantımızı başarılı bir biçimde sorguya çekmemizi sağlıyor.
"Isıtan bir şeyden değil yakan bir şeyden söz ediyoruz. Kusura bakma ama Selma, Umut gibi insanlar kimseyi mutlu edemez, kendileri de mutlu olamaz. Bu tür insanların en çok duymak istedikleri şey, 'Böyle bir dünyada yaşaman mümkün değil' cümlesidir. Bunu büyük bir övgü olarak görürler..."
Sabaha kadar yağan bir gece yağmuru kadar güzel olduğunu söyledi Başak'a.
Ağır bir ameliyattan çıkmış gibi, diye düşündü Abidin ya da uzun sürecek bir intihara ara vermiş gibi.
İntihar eden bir kızın ardından zaman zaman anıların geçidi, zaman zaman aile fertlerinin ve yakın arkadaşların durumlarını anlatan değişik bir kitaptı. Üslubunu sevdiğim bir yazardır kendisi ama sonlara doğru her zaman bir bıkkınlık gelmiştir kitaplarından. Genel anlamda güzel bir kitaptı.
Çok güzel bir Barış Bıçakçı kitabı. Yine tertemiz bir anlatım, sadece kitabın içindeyken sarsıcı anlamlara bürünen güzel cümleler, alıntı yapılınca darmadağın olacak ifadeler var kitapta. Bıçakı'nın kitaplarında bu bütünlük hep var.
Bir çok okuyucunun yaşadığı sıkıntıyı ben de yaşadım. Kitabın bölümlere ayrılıp her bölümün anlatıcısının sürekli değişmesi, kafamı çok karıştırdı. Hangi bölüm kimin ağzından anlatılıyor bunu anlayıncaya dek kitabın içine giremedim.
Barış Bıçakçı'nın bunu bilerek yaptığını düşünüyorum: O okuyucusundan çok şey bekleyen bir yazar. Bu denli sade yazmasının sebebi de bu: Okuyucudan bekliyor yazılmayan bir çok şeyi düşünmeyi, boşlukları doldurmayı, hikayeyi kurgulamayı. Bu çoğu okuyucu için yeni ve yorucu bir deneyim.
Yine de bu karmaşık anlatım kitabın yoğunluğunu bir nebze seyreltiyor. Bunu söylemek lazım.
Aklımdan, okuyacaklara yardım etmek için her bölümün anlatıcısını buraya yazmak geçiyor aslında; ama bu Barış Bıçakçı'nın seçimine saygısızlık olur sanırım.
Yavaş yavaş, ususl usul okuyun, kitap kendini açacaktır size. O zaman karşınızda yetkin ve etkileyici bir roman göreceksiniz.