Başından sonuna kadar saçmalıklar eseri. Bir şizofrenin konuşmaları ne kadar sevilirse ben de bu kitabı o kadar sevdim. Şizofrenleri dinlemek bile daha zevkli gerçi, haksızlık etmeyeyim.. Kendime işkence ediyormuşum gibi hissettiğim bir kitaptı. Fen lisesi mezunu adamım ben, sayısalcı rasyonel adamım. Bana ve benim gibi olan insanlara hiç hitap etmeyecek bir kitap.
Kitap iki perdelik tiyatro tarzı yazılmış. Yazar çok iyi betimlemeler yapmış okurken izlemiş kadar oldum ve de çok eğlendim :)
"Aklımız uzun süredir dipsiz derinliklerin bitimsiz gecelerinde dolanıp durmuyor mu zaten?"
Zamanın döngüselliği ve hafıza ile ilişkisinin ifadesini bulduğu bir eser.. Modern çalışma tarzı ve Kapitalist düzenin de Godot'yu beklemekten farklı olmadığı söylenebilir..
Okuduğum bir köşe yazısında Godot'nun aslında God ve İdiot kelimelerinin birleşimi olduğunu,Vladimir'in God kısmını,Estragon'un ise eserdeki İdiot olduğu anlatılmıştı,bence oldukça mantıklı bir teori,
yani aslında Godot başından beri sahnedeydi!
şu ana kadar okuduğum şeyler arasında hiçbir şeye benzemiyor, oldukça tuhaf doğrusu. fakat bana öyle geliyor ki, üzerinde saatlerce tartışılabilecek bir potansiyel taşıyor.
Bu kitap bana hediyeydi. İlk okuduğumda o kadar sıkıldım ki yarım bıraktım. Aradan 2 yıl geçtikten sonra tekrar elime aldım ve anladığım tek şey bu geçen süre zarfında beni bekleyini elimden kaçırdığımdı. Benim hayatımda ki yeri büyüktür Godot'nun :)
godot kim mi? sakın ha google'da godot kim diye aratma, çok kızarım! godot bütün arzuların, arzuların besleyen umutların ve zaman geçtikçe umutsuzluğun. godot asla gelmeyecek ama yine de onu bekle. yaşamak godot'yu beklemektir. etrafındaki "köleler" ve o köle sahibi "acımasız insanlar" bunların birer anlamı var. godot'nun etrafında dolanacak bunlar. düşün onlar neler? oku ve düşün.
ESTRAGON: Hah, tamam, hadi birbirimizin fikirlerini çürütelim.
VLADIMIR: İmkansız.
ESTRAGON: Öyle mi?
VLADIMIR: Artık düşünme tehlikesinden uzaktayız.
ESTRAGON: Neden yakınıp duruyoruz öyleyse.
VLADIMIR: Düşünmek en kötüsü değil.
ESTRAGON: Belki de değildir. Ama az şey mi?