Güzel kitap dili çok sade akıcı... Ama beni sarsmadı. Belki farkındalığının olması, zaten bilip yorulduğun şeyleri tekrar dinlemek gibi olmasıyla ilgiliydi bu, bilemiyorum...
Avrupayı ilk defa egzotik bir bakış açısıyla değerlendiren bu kitabın ufak tefek de olsa bir şeyler kattığını söyleyebilirim.Yinede içinin çok dolu olduğunu düşünmüyorum.
Çok hoş bir kitap. Sahip olduğumuzu sandığımız her şeye, bu modern dünyaya, medeniyetten (!) uzakta yaşayan bir zencinin bakış açısı mükemmel. Okunması gereken, bakış açımız üstünde bir kez daha bizi düşündürten bu kitap, ille okunması gereken bir kitap. Okuyun, okutun, hediye edin efendim.
Modern yasamin bir yerli`nin gozunden okumak cok ilginc bir deneyimdi. Okurken epey sorgulatiyor okuyucuyu. Onlarin yaptigi mi dogru bizimki mi yanlis emin olamiyor insan.
Bu eserle ilgili bitmek bilmeyen tartışmanın, kitabın içeriği ya da bakış açısı yerine kurgu mu değil mi yönünde olması çok ilginç. Kitapta yer alan Tanrı/Ruh kavramı ile ilgili karmaşaya bakılırsa büyük ihtimal gözleme dayalı kurgudur. Fakat kurgu olsa ne yazar olmasa ne yazar? Bir an durup biz ne yapıyoruz yaa diye düşündürmesi kafi bence. Gerçekten biz ne yapıyoruz? Medeniyet adı altında düzenlediğimiz küçük dünyalarımızda nefes nefese neyin savaşını veriyoruz? Kendimizi nasıl böylesine hapsettik? O son Sanayi Devrimi’ni yapmasa mıydık?
“Medeniyetin” emareleri olan çevremizi kuşatmış kıyafetten teknolojik aletlere kadar tüm objeleri böyle okuyunca o kadar saçma geldiler ki. Tamam bir yerli kabilesi gibi elimizde mızrak, nü dolaşalım demiyorum ama doğayla daha barışık olamaz mıydık? İpin ucunu bu kadar kaçırmasaydık keşke.
uzun süredir kitap okumayı bırakmış biri için bana iyi geldi. medeniyet denilen, bizi içten içe sömürdüğü halde vazgeçemediğimiz yaşama şeklimize olabilecek en safiyane şekilde yaklaşınca, halimizin ne denli acıklı olduğunu görebiliyoruz bence bu kitapla
"Bize ışığı getireceğinize inandırmıştınız, oysa sizin niyetiniz bizi de kendi karanlığınıza çekmekti"
tekrar tekrar okunası.
Okyanusya’daki Samoa Adası’nın şefi Tuiavii’nin konuşma notlarından oluşan ve ilk kez 1920’de Almanya’da basılan bu eser okurken adeta çıplak bırakıyor insanı. Alıştığınız, doğal olarak var olduğunu düşündüğünüz ne varsa bir bir soyuyor zihninizden. Birçok kabul edilmiş şeye farklı bir açıdan bakmayı sağlıyor. Benim kadar geç kalmadıysanız muhakkak okumanızı tavsiye ederek alıntılara geçeyim. Ve geçmeden önce de sık sık karşılaşacağınız Papalagi sözcüğünün “Beyaz Adam”ı temsil ettiğini belirterek tam kelime anlamını da kitaptan öğrenebileceğinizi hatırlatayım.
http://enaryo.blogspot.com/2011/01/gogu-delen-adam.html
Mutsuzluğumuzu, çaresizliğimizi ve çıkmazımızı bir tokat gibi suratına vuruyor insanın... Çok etkileyici...
Bu kitabı koli koli alıp dağıtmak istiyorum. Hepimizin okuması gerekiyor. Çok muhteşem bir eser.
Kitapta, bir yerlinin batı insanının, modern yaşayışına kendince bakış açısı örneklerle sunuluyor. ama o kadar ilginç geliyor ki okurken hakikaten böyle mi görünüyor diye bir an kalıyorum kendimi düşünürken sorgularken buluyorum. Kapitalizm ve modernizm eleştirisi sunuyor bir nevi, fakat bunu örneklemlerle açıklıyor, kendince nitelendiriyor tasvirlere dayandırıyor, öyle ki neyi anlatmaya çalışıyor diye sanki bulmaca çözüyor gibi hissetiriyor, bir an bile sıkılmadım hatta eğlendim bile diyebilirim:) Bu bakış açısı kolay kolay bulunamayacak bir hazine mutlaka okuyun, eminim ki siz de içinde yaşadığımız yaşarken fark etmeyip yanından geçtiğimiz etrafımızda olan şeylere yeni bir bakış açısıyla bakarken,kendinizi sorgularken bulacaksınız.