Şu sıra okuduğum en orjinal kitap. Yazarı ilk kez okudum ve çok içim ısındı. Kitaba kimi yerlerde hınzır tebessümlerle eşlik ettim,kimi yerini yeniden okudum iyice sindireyim diye. Çok beğendim, çok tavsiye efenim.
Etkileyici bir kara mizah. Tekrar tekrar, sindire sindire okunması gereken bir kitap..
"Bir hatadır oldu; yaşıyorsun-bunu gizleyeceğine, niye ortaya çıkarmak için didiniyorsun?"
"İradem, tutsak olduğumu anlama özgürlüğümdür"
Bir saatte bitirilebilecek bu eseri o bir saatte dayak yemiş gibi hissetmek isteyen herkese önerebilirim.
Kambur'a, Şule Gürbüz'e nasıl bulaştım bilmiyorum, kitapları ortalıkta pek gözükmez. Sipariş etmeniz gerekir. E tabii sonuçta bir Kahraman Tazeoğlu, Elif Şafak, Ahmet Batman değil kitaplarından piramitler yapsınlar raflarda! Ya arkadaşlar bu demin saydığım isimleri okuyunca çok gülüyorum. Yazık neslimize. Ticaret amaçlı yazılmış kitaplarla beyinler doluyor, vakitler çalınıyor. Boykot edelim o insanları, Şule Gürbüz okuyalım... Kitaba gelirsek, sayfalarda boşlukları çıkarırsak, toplasanız 30-40 sayfa eder kitap. Ama o boşluklar çıkmaz. Çünkü içimize işler o boşluklar... Özellikle son sayfaları, günlükleri, müthiştir... Okuyun bu kitabı. Mutlaka!
Kitabın 18 yaşında biri tarafından yazıldığına inanamıyor insan.
"Ben söyleyemediklerimim."
Vikitap puani ve yayinlandigi yayin evi beni kandirdi sanirim.Kabul etmem gerekirki bir edebiyat uzmani degilim.ama bu eser bana hic hitap etmedi.bunu anlamak icin ya ruh halim ya gordugum ogrenimim mi yetmedi anlamadim.tamamen zaman kaybi
Çok marjinal bir kitap okudum.Altınız çizdim güldüm hüzünlendim.Yazarın ilk kitabı ama o zamanlardan belliymiş emin adımları.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, bu yazıyı yazmaya başlamadan önce kendimi sıkı bir sorguya aldım. Haksızlık edip etmediğimi düşündüm, kendimi olumlu ve düzgün bir yorum yapmaya ikna etmeye çalıştım ancak bu mümkün olmadı.
Öncelikle kitabı gereksiz buldum. Sanki biri -ki bu durumda yazar- oturmuş ve yaşamı boyunca -aslında buna koca bir yaşam ayırmak da haksızlık olur ya- biriktirdiği tumturaklı (?) cümleleri sıra ile bir araya getirip anlamlı bir metin oluşturmaya çalışmış. Sonucunda da bu ne başı ne sonu belli öykü çıkmış.
"Kambur" lardan konu açılınca aklım ister istemez, kambur denince ilk akla gelen efsane karaktere, Quasimodo'ya kaydı. Onunla Şule Gürbüz'ün kamburunu kıyaslamak elbette doğru olmazdı. Ancak bir o kamburun oturtulmuşluğuna, bir de diğerinin eğretiliğine takılmadan edemedim.
Yine Kambur'umuzun kontrbasa duyduğu ilgi aklıma Süskind'in Kontrbas'ını getirdi. Oradaki huysuz müzisyen ile buradaki Kambur arasında bir bağ kurabildim yine ama, dediğim gibi, Kambur hep çok eğretiydi. Sanki bir kişiliği yoktu ve cümleler onun üzerine iğneyle tutturulmuştu. Kambur benim için somutlaşamadı ve hatta oluşamadı.
Bence acemiliğini belli eden, -başta da söylediğim gibi- gereksiz ve yetersiz bir kitaptı.