"Benden, bana kayıtsız kalınması ile benden nefret edilmesi arasında bir seçim yapmam istense, tereddütsüz, nefreti seçerim, kayıtsız kalınacak bir yanım yoktur. Ve ben söylemek isterim ki, her şey ve herkese kayıtsızım. Değilmişim gibi davrandığım durumlar, yaşıyormuşum gibi yapma zorunluluğumdandır. Bana sorulsa bir gün "Kamburunun düzelmesini mi istersin, yoksa tüm insanların kambur olmasını mı?" diye, herkesi kambur görmek olurdu dileğim. Yerden yüksekliğimin bu gülünç santimleri yüzünden, yaşama da ölüme de sizlerden daha yakınım. Daha sonraları yerimi yadırgamamak için, yükselme isteğini bir türlü anlayamam. Zaten bir portakalın doğusu batısı olduğuna inananlardan değilim dolayısıyla dünyanın da... Bana renk bile sormayın bir beyazdan ya da sarıdan ne anladığınızı bilmeden size yanıt veremem."
"Ve hiçbir şeye şaşırmıyorum, her şey bildik diyorum ya; bu da doğru değil. Ben dünyada olup biteni hayretle izlemeye ve şaşırmaya gelmişim, durmadan şaşırmaya... Ama ne söylersem söyleyeyim, ne çalarsam çalayım, bu kamburu yüklendiğim için oyunbozan oluyorum... Yine söylemek istediğim bunlar değil - Ve tüm ağıtlar gibi bu da iğrenç."
Şule Gürbüz'ün, epey yankı uyandıran ve edebiyatseverleri çarpan ilk kitabı...
"Genç bir yazarın ilk eseri' denecek, ‘juvenilia' kategorisine sokulacak hiçbir yanı yoktu Kambur'un. Olgun bir yazarın elinden çıkmış, acemiliği, sakarlığı olmayan, olgun bir metindi."
-Murat Belge-
"Benden, bana kayıtsız kalınması ile benden nefret edilmesi arasında bir seçim yapmam istense, tereddütsüz, nefreti seçerim, kayıtsız kalınacak bir yanım yoktur. Ve ben söylemek isterim ki, her şey ve herkese kayıtsızım. Değilmişim gibi davrandığım durumlar, yaşıyormuşum gibi yapma zorunluluğumdandır. Bana sorulsa bir gün "Kamburunun düzelmesini mi istersin, yoksa tüm insanların kambur olmasını mı?" diye, herkesi kambur görmek olurdu dileğim. Yerden yüksekliğimin bu gülünç santimleri yüzünden, yaşama da ölüme de sizlerden daha yakınım. Daha sonraları yerimi yadırgamamak için, yükselme isteğini bir türlü anlayamam. Zaten bir portakalın doğusu batısı olduğuna inananlardan değilim dolayısıyla dünyanın da... Bana renk bile sormayın bir beyazdan ya da sarıdan ne anladığınızı bilmeden size yanıt veremem."
"Ve hiçbir şeye şaşırmıyorum, her şey bildik diyorum ya; bu da doğru değil. Ben dünyada olup biteni hayretle izlemeye ve şaşırmaya gelmişim, durmadan şaşırmaya... Ama ne söylersem söyleyeyim, ne çalarsam çalayım, bu kamburu yüklendiğim için oyunbozan oluyorum... Yine söylemek istediğim bunlar değil - Ve tüm ağıtlar gibi bu da iğrenç."
Şule Gürbüz'ün, epey yankı uyandıran ve edebiyatseverleri çarpan ilk kitabı...
"Genç bir yazarın ilk eseri' denecek, ‘juvenilia' kategorisine sokulacak hiçbir yanı yoktu Kambur'un. Olgun bir yazarın elinden çıkmış, acemiliği, sakarlığı olmayan, olgun bir metindi."
-Murat Belge-
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, bu yazıyı yazmaya başlamadan önce kendimi sıkı bir sorguya aldım. Haksızlık edip etmediğimi düşündüm, kendimi olumlu ve düzgün bir yorum yapmaya ikna etmeye çalıştım ancak bu mümkün olmadı.
Öncelikle kitabı gereksiz buldum. Sanki biri -ki bu durumda yazar- oturmuş ve yaşamı boyunca -aslında buna koca bir yaşam ayırmak da haksızlık olur ya- biriktirdiği tumturaklı (?) cümleleri sıra ile bir araya getirip anlamlı bir metin oluşturmaya çalışmış. Sonucunda da bu ne başı ne sonu belli öykü çıkmış.
"Kambur" lardan konu açılınca aklım ister istemez, kambur denince ilk akla gelen efsane karaktere, Quasimodo'ya kaydı. Onunla Şule Gürbüz'ün kamburunu kıyaslamak elbette doğru olmazdı. Ancak bir o kamburun oturtulmuşluğuna, bir de diğerinin eğretiliğine takılmadan edemedim.
Yine Kambur'umuzun kontrbasa duyduğu ilgi aklıma Süskind'in Kontrbas'ını getirdi. Oradaki huysuz müzisyen ile buradaki Kambur arasında bir bağ kurabildim yine ama, dediğim gibi, Kambur hep çok eğretiydi. Sanki bir kişiliği yoktu ve cümleler onun üzerine iğneyle tutturulmuştu. Kambur benim için somutlaşamadı ve hatta oluşamadı.
Bence acemiliğini belli eden, -başta da söylediğim gibi- gereksiz ve yetersiz bir kitaptı.
Bir saatte bitirilebilecek bu eseri o bir saatte dayak yemiş gibi hissetmek isteyen herkese önerebilirim.
Etkileyici bir kara mizah. Tekrar tekrar, sindire sindire okunması gereken bir kitap..
"Bir hatadır oldu; yaşıyorsun-bunu gizleyeceğine, niye ortaya çıkarmak için didiniyorsun?"
"İradem, tutsak olduğumu anlama özgürlüğümdür"
Şu sıra okuduğum en orjinal kitap. Yazarı ilk kez okudum ve çok içim ısındı. Kitaba kimi yerlerde hınzır tebessümlerle eşlik ettim,kimi yerini yeniden okudum iyice sindireyim diye. Çok beğendim, çok tavsiye efenim.
Kambur'a, Şule Gürbüz'e nasıl bulaştım bilmiyorum, kitapları ortalıkta pek gözükmez. Sipariş etmeniz gerekir. E tabii sonuçta bir Kahraman Tazeoğlu, Elif Şafak, Ahmet Batman değil kitaplarından piramitler yapsınlar raflarda! Ya arkadaşlar bu demin saydığım isimleri okuyunca çok gülüyorum. Yazık neslimize. Ticaret amaçlı yazılmış kitaplarla beyinler doluyor, vakitler çalınıyor. Boykot edelim o insanları, Şule Gürbüz okuyalım... Kitaba gelirsek, sayfalarda boşlukları çıkarırsak, toplasanız 30-40 sayfa eder kitap. Ama o boşluklar çıkmaz. Çünkü içimize işler o boşluklar... Özellikle son sayfaları, günlükleri, müthiştir... Okuyun bu kitabı. Mutlaka!
Vikitap puani ve yayinlandigi yayin evi beni kandirdi sanirim.Kabul etmem gerekirki bir edebiyat uzmani degilim.ama bu eser bana hic hitap etmedi.bunu anlamak icin ya ruh halim ya gordugum ogrenimim mi yetmedi anlamadim.tamamen zaman kaybi
Kitabın 18 yaşında biri tarafından yazıldığına inanamıyor insan.
"Ben söyleyemediklerimim."
Çok marjinal bir kitap okudum.Altınız çizdim güldüm hüzünlendim.Yazarın ilk kitabı ama o zamanlardan belliymiş emin adımları.
Karton Cilt, 1. baskı, 92 sayfa
Şubat2019 tarihinde, İletişim Yayınları tarafından yayınlandı