Okuduğum ilk Stefan Zweig kitabı.Kocasını aldatan Irene'in yaşadığı korku yazar tarafından gerçekten çok başarılı anlatılmış.
Irene'in yaşadığı korku ve psikolojisinin bozulması gerçekten üzücü bir durum ama şahsen kadına çok da üzülmedim. Aldatmak kadın veya erkek her türlü aşağılık ve affedilmeyecek bir davranış bence. Özellikle Irene'in durumunda ki gibi fazla mutlu olduğu için macera arayışı için yapılan ihanetler.
İnsanoğlu işte elindekinin kıymetini anlamak için kaybetmesi gerekiyor.
Stefan Zweig'den yine muhteşem bir kitap. Aldatan bir kadının yakalanma korkusuyla yaşadığı iç hesaplaşmayı anlatıyor. O kadar iyi yansıtmış ki o korkuyu içinizde hissediyorsunuz. Korku sizi içine çekiyor. Sonu da şaşırtıcıydı. Okumanızı tavsiye derim. Muhteşem.
İnsanın özellikle kaybetme korkusu karşısındaki acizliğine çok iyi bir örnek. Zweig yine her zamanki gibi insanın iç dünyasına akıcı bir üslupla ayna tutmuş.
Bir kadının hatasını itiraf edemeyip, etrafından, çocuklarından, eşinden yiyeceği etiketlerden korkmasını konu edinmiş yazar. Ne çok yorulur insan bir şeyler saklarken aslında... Cezalar bile daha iyidir bazen içinizi kemiren, peşinizden bir saniye ayrılmayan suçlarınız karşısında.İtiraf etmedikçe içten içe kemirir sizi çünkü... İşte bunu anlatmış yazar...
Stefan Zweig betimlemeleri çok güçlü bir yazar. Bu okuduğum beşinci kitabıydı ve kesinlikle karakterlerle birlikte siz de daralıyor sıkılıyor seviniyor heyecanlanıyorsunuz. Çok canlı, yaşatan bir üslubu var. Bunu da bitirdiğimde uyuşmuş haldeydim artık, Irene'e çok kızsam da onunla beraber ben de perişan oldum hissiyat olarak :D
Okuyucuyu öykünün başından sonuna kadar içinde tutmak her yazara nasip olmaz ve Zweig bunu okuduğum üç öyküsünde de (Satranç, Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dör Saat, Korku) kanıtladı.
“Korku cezadan çok daha beterdir, çünkü ceza bellidir, ağır da olsa, hafif de, hiçbir zaman belirsizliğin dehşeti kadar, o sonsuz gerilimin ürkünçlüğü kadar kötü değildir.”
İnsan psikolojisinin ''korku'' karşısında verdiği reaksiyon bundan daha iyi anlatılamazdı.
İnsan şehirleştikçe, modern toplumların normlarına uydukça bireyselleşiyor. İlk başta "bireyselleşme", "özgürlük" vb pozitif çağrışımlar yapsa da yanında yalnızlığı, tecrübelerden faydalanamamayı, dertleşememeyi, bir konuyu danışamamayı da getiriyor. İşte Zweig, modern bireyler ve çözemedikleri günlük problemler için ilaç gibi bir yazar. En basit konulardan, en etkileyici eserlerini ortaya koyarken kaleminin sadelikten, günlük olmaktan gelen bir akıcılığı, kuvveti, coşkusu var. Tereddütsüz okunabilecek bir yazar.
Sanırım Korku Zweig'ten okuduğum dördüncü kitabıydı ve şu ana kadar okuduklarımın arasında en iyisi olmuş durumda. Kadın karakterin hissettiği çaresizliği duyumsamamak elde değil. Az sayfa olmasına rağmen anlattığı konuyla oldukça doyurucu ve ders vericiydi.