sabahhattin aliyi bir yere koyamıyorum romanı okurken bir çok şeye sinirlendim böyle nedenini bilmediğim bir gerilim oluyor bu yazarın kitaplarında , kitapları herkes tarafından abartıldığı göz önünde durduğu için mi yoksa benim ruhuma hitap etmediği için mi bilmiyorum etkilenmiyorum bu kitabı da sevdiğim söylenemez büyük ihtimalle
Kuyucaklı Yusufta Ailesinin ölümünü gören ve yetkililer gelene kadar onların başında bekleyen Yusuf'un; kaymakamın evine taşınmasıyla devam eden ve peşini bırakmayan üzücü olayların kurgulandığı, aşkının ve çaresizliğinin hikayesi anlatılıyor.
Genel olarak beğensem de beni rahatsız eden bazı bölümleri vardı. Özellikle verilen selâyı dinlerken, Yusufun düşündükleri hakkında yazılanlar bunların başında geliyor.
Kitabın başlarında cevval, korkusuz, atılgan olan Yusuf; yaşı hâlâ genç olmasına rağmen, neden durgun, hayattan bezmiş, silik bir tip haline geldi anlamadım? Hikâye güzel fakat Yusuf'un bu tutuk davranışlarını okurken beni de bir bezginlik sardı. "Aman kim okuyacak şimdi?" diye hissetmeye başlıyordum ki Yusuf atak yapmaya karar verdi fakat yine sonunu getirmedi. Aynı duyguyu fazlasıyla Kürk Mantolu Madonna'nın Raif efendisi için de hissetmiştim. Karakterlerin sevgilileri için besledikleri aşka, tutkuya davranışları yakışmamış. Sabahattin Ali'nin "erkek kahramanları için biçtiği kalıp olabilir mi?" diye düşünmüyor değilim. Fakat her şeye rağmen Kuyucaklı Yusuf'un insanda tesir bırakan eserlerden olduğunu söyleyebilirim.
Kitap akılda kalıcı, akıcı, MEB den onaylı ve 100 temel eserde de yer alıyor.
Tüm kitap okumayı severler tarafından çok çok sevilen, beğenilen yazarın okuduğum ikinci kitabı. İlk çok merak ederek " Kürk Mantolu Madonna" 'yı okumuştum . Bu kitabı da hediye olarak gelen bir kitap. Ancak zevkler ve renkler tartışılmaz ki sanırım bir daha okumayı düşünmüyorum. Anlatım dili bana göre ağır ve detaylı betimlemeler içerdiği için beni sarmadı. Edebiyat , evet ama yok ben sevemedim maalesef. Kitabın konusu dram ile başladı dram ile sonlandı. Olay akışı da yine hüzün ve acı içerdiğinden keyifle okudum diyemeyecegim. Sanırım ben mutsuzluk içeren kitapları sevmiyorum.
Sabahattin Ali'nin "Kürk Mantolu Madonna'sını okumuş biri olarak, Kuyucaklı Yusuf -bence- ondan çok daha başarılı ve etkileyici bir roman olduğunu söyleyebilirim. Roman sürükleyici ve yalın bir dile sahip. İnsanı kendine çekiyor ve merak duygusunu kamçılıyor.
Sessiz, malla mülkle ilgisi olmayan, makama mevkiye önem vermeyen, dalavere peşinde koşmayan, kendi içinde bir mücadelesi olan Yusuf karakteri beni çok etkiledi diyebilirim. O nasıl bir tip öyle, nasıl farklı bir karakter öyle. Doğduğunda yüreği nasılsa, aynı yüreğe sahip olarak ölecek bir karaktere sahiptir Kuyucaklı Yusuf. Kişileriyle, kurumlarıyla tam manasıyla çürümüş bir kurgu dünyasına doğar Yusuf. Kaymakam, kızı ve Yusuf dışında bir tane doğru dürüst insani bir karakter yoktur bu ortamda. Muazzez'in annesi bile kızına yabancıdır...
Yaşarken aşkının her zerresini başkalarına karşı kıskanan aşıklar, sevdiği öldüğü zaman "acılar paylaştıkça azalır" deyişinde olduğu gibi acısını paylaşmak isterler. Yusuf, sevdiği öldüğünde matemini başkasıyla paylaşmayacak kadar aşıktır işte. Sevdiğinin hiçbir duygusunu yaşarken de öldüğünde de paylaşmak istemez. Sevdiğinin matemine de aşıktır bir bakıma! Yusuf, matemini ortaya vurmadan tek başına yüklenmiş ve yeni bir hayata doğru yelken açmıştır…
Roman bazı mantık hataları içerse de, bazı beğenmediğim yönleri olsa da, Sabahattin Ali, Yusuf gibi bir karakter oluşturmayı başarmış ya, o bile yeter. Romanın diğer yönleri artık beni ilgilendirmiyor.
Bir kitabı okurken,duygularımı bu kadar ele geçiren,beni etkisine alan bir kitabı çok az okumuşumdur.Kuyucaklı Yusuf da bu kitapların en başında gelen kitaplardan birisi benim için.Gerek anlatımı,gerek kitabın o ümitsiz atmosferi insanı yavaş yavaş ele geçiriyor okurken.Gerçekten çok güzel.
Yusuf insanları anlamaz,insan ilişkilerini anlamaz.Aslında bunun sebebi Yusuf'un salt erkek doğasını ve doğallığını korumasından geliyor.Ve Yusuf'a dışında ki her şey yapmacık geliyor.
"..anası onu gezmeye götürürken bir saat saçlarını düzeltmeye uşraştığı halde, ne anasının ne babasının aklına bu kafanın içi ile meşgul olmak düşüncesi gelmemişti. onlar işportaya konulan bir elma gibi onu süsleyip temizlemişler, parlatmışlar, sonra yağlı bir müşteriye okutmuşlardı. kız yetiştirmekten gaye bu değil miydi?.." s.19
Şahinde kocasını bir çınar gibi içten içe çürüttü.Aslında Şahinde karakteri Sabahattin Ali'nin annesinden "esinlenerek" analiz ederek yarattığı bir karakterdir.Sosyal tenkidlerle dolu bu eser apar topar bitmiş hissi veriyor.
Karakterler çok güzel işlenmiş.
Resmen o anda, o ilçede yaşıyorsunuz.
Kitap kendini okutturuyor, elden bırakmak mümkün olmuyor.
Kesinlikle okumalısınız.
Tavsiye ederim.
Kuyucaklı Yusuf- Çocuk yaşta yetim kalan Yusuf'un, yeni hayatına ve insanlara karşı biraz mesafeli olan, yaşadığı taşra kentine ve insanlarına yabancı kalan; Onların çevirdiği türlü oyunlarına karşı, tertemiz durabilmeyi başarmış bir insanın hayat hikayesi. ''Kürk Mantolu Madonna'' kitabını daha çok beğenmiştim ama, bu da fena değildi.
Her ne kadar 2 kaymakam tiplemesinin ikisini de olumsuz gösterse de çok hoş, etkileyici bir roman.
Kuyucakllı Yusuf cumhuriyet öncesi osmanlı toplumunun yozlugunu; halk , mülki memurlar ve asker üzerinden anlatiyor.
Yusuf un asi , umursamaz, sert ve dik başlı karakteri toplumsal olaylarin insan uzerinde ki tezahürüdur aslında.
Kürk Mantolu Madonna'ya bakarak konusunu vasat bulduğum ancak anlatımını Kürk Mantolu Madonna'dan daha akıcı bulduğum muhteşem Sabahattin Ali romanı.
kitap harika ilk sayfalarında sıkılabilirsiniz ama ondan sonra kesinlikle bırakamıycaksınız. Sebahattin ALİ'NİN diğer kitapları gibi akıcı ve mükemmel bir anlatım, güzel bir konuya sahip, kitap sevenler mutlaka okumalı.
"... Bir kere daha donup geriye baktiktan ve omrunun en korkunc senelerinin gectigi bu kasabaya yumrugunu uzatip tehdit eder gibi salladiktan sonra, atini ileriye, daglara dogru surdu ... "
Ah Yusuf, ah oksuz, bicare, saf, durust, sevgiye hasret, dibine kadar seven Yusuf... Acik soylemem gerekir ise, "Kurk Mantolu Kadin" dan cok daha fazla sevdim ben Ali"nin bu romanini .. Iliklerimde hissettim Yusuf"u, Muazzez"in beyaz teninde ask ile parlayan gozlerini ve sessiz, kaderine boyun egen babasi Salahattin Bey"i.
Sabahattin Ali"yi, yasadiklarini ve ona yasatilanlari hic unutmamaliz, O da yitip giden degerlerimizden...Mutlaka gelecek nesillere okutulmali..
Sıradan bir roman. Elbette popüler kültürün şişirdiği bir kitap olarak çok fazla satıyor. Kitapta takıldığım nokta ise olay 1903'te geçiyor ama hiç Osmanlı havası yok. Sanki 1950'lerde geçiyor roman. Kaymakamlar, candarmalar falan... Garipti.
sabahttin alinin ner zamanki zarif üslubu ve kendine hayran bırakan ruh tahlilleri. bana göre en harika 3. kitabı.
"Küçük bir kasabanın büyük hikayesi" diye kabaca özetlenebilir. Başından sonuna kadar sizi sıkmadan ve her sayfasında dönem kokan, dönemin özelliklerini, halkın durumunu ve gruplaşmasını çok iyi anlatabilmiş bir eser. Hikayesi de çok iyi bence. Türk edebiyatımızın güzel bir eseri.
Ne zaman Sabahattin Ali okusam, açıkçası geriliyorum. sıkıyor beni. bazende diyorum keşke yazar devamını yazsaydı aklımda soru işaretleri bırakarak bitti.
dönemin yaşam biçimini çok güzel anlatıyor.1900 lü yıllara gittim geldim onunla beraber.içten içe insana dokunan bir yanı var.taa derinden içini sızlatıyor yüreğini
Kitapta yer yer betimlemelerin (her ne kadar olağanüstü olsa da) uzun sürmesi biraz sıkıcı olsa da kitaptaki olay örgüsü kitabı oldukça akıcı kılıyor.
hayatımda bu kitap kadar güzel bir kitap okumadım...abartmıyorum kişiden kişiye değişir tabi ama beni 2 ay etkisi altına aldı namussuz.
Yazarın ilk romanı olan eser kuvvetli Anadolu betimlemeleri ile dikkat çekiyor. Gerek karakterler üzerinden bürokrasi ve toplumsal eleştirisiyle gerekse finalindeki başkaldırıyla kendi döneminin fark yaratan kitaplarından biri. Aslında üç cilt olarak düşünülmesi sebebiyle özellikle Kübra’nın hikayesi başta olmak üzere bazı konular havada kalıyor. Yine de uyum sağlayamayan karakterlerin öncüsü Yusuf ile romantik edebiyata daha yakın olmakla birlikte, toplumsal gerçekçiliğin ayak sesleri de kendini hissettiriyor.
bu roman bir betimlemeler romanı... Sabahattin Ali'nin betimlemeleri gerçekten bir harika.. özellikle ruhsal betimlemeleri o kadar açıklayıcı idi ki sanki okurken Yusuf'u karşımda görür gibi oldum.. İşte bu sayede de sıradan bir hikaye hiç beklenmeyecek bir akıcılık kazandı.. Yerli yerinde ve güzeldi...