Bundan önce Böğürtlen Kışı adlı romanını okumuştum yazarın.
Ondan daha sağlam geldi, ancak klişeleri atamıyor yazar.
Kitabı beğendiğimi söyleyebilirim..
Emily Wilson bir yazardır. Kocası başka bir kadın için kendisini terk edince boşanırlar. Yengesi kendisini adaya davet edince de adaya gider. Kaldığı odada bir günlük bulur. Bir yandan günlüğü okuyup gizemi çözmeye çalışırken bir yandan da orada tanıştığı Jack ile yakınlaşmaya başlar.
Günlük Esther adında bir kadına aittir. Esther Elliot'a aşıktır ve nişanlanmışlardır. Ama Esther, Elliot’u başka bir kadınla görünce ne olduğunu öğrenmeden onu terk eder. Bir daha konuşmaz üstelik evlenir. Elliot'da askere gider. Esther Elliot’u hiç unutamasa da evliliğine devam eder bir kızı vardır. . Elliot gelince Esther’e haber gönderir gece gelmezse tüm ümidini kesecektir. Esther'de dayanamayıp gider ve birlikte olurlar. Kocasına bir türlü bunu söyleyemez üstelik hamiledir. Kocası öğrenince de kendisini evden kovar. Elliot'un yanına giden Esther onu arkadaşı ile görünce birlikte olduklarına karar verir. Esther'in peşinden gittiklerin de gördükleri tek şey Esther'in arabası ile uçurumdan düştüğü olur.
Emily'nin araştırmaları onun ailesi ile ilgili bilmediklerini öğrenmesini sağlar.
Esther’in kocası Boby’nin büyükbabası olduğunu öğrenir. Esther de Emily’nin gerçek büyükannesidir.
Emily bu olaylardan sonra yeniden yazmaya başlar. Üstelik Esther hakkında bazı gerçekler daha ortaya çıkar. Ayrıca yeni bir aşka da yelken açar.
Güzel bir kitaptı evet ama birini severken bir başkasıyla evlenme, sonra sevdiğin adamı unutamama olayından sıkıldım ben artık. Bunun dışında akıcı bir kitaptı.
Dünyanın en büyük gizemlerini, en deli acılarını yaşamış gibi davranan yaşlılardan gına geldiğini düşünen kaç kişiyiz? bu kitap öyle bir kitap. gereksiz sırlar ve sürekli bir kehanet havası var. sevmedim. hikayeyide sevmedim. Sarah Jio'nun basit, yalın, adeta ilk okul çocuğuna hitap eden cümlelerinin de acilen değişmesi gerektiğini düşünmüyorum. Yazarı uzun bir süre okumayacağım.
Okuduğum diğer kitaplarına nazaran bir adım daha öndeydi. Konu ilgi çekici, bir kaç bölüm sonrasında sonunu aşağı yukarı tahmin etmenize rağmen, keyifle okunuyor. Her zamanki gibi kırık bir aşk hikayesi ile taçlandırmış.
Bence kitap kesinlikle biraz daha devam etmeliydi. Yıllarca Esther'in neler yaptığı yazılmalıydı. Ama bundan daha çok merak ettiğim şey Lana ve Eliot'un neler konuştuğu. Bence Emily büyükbabasıyla da konuşmalıydı. Sonu biraz eksik olmasına rağmen yine Sarah Jio'nun kitabı olan Böğürtlen Kışı'ndan sonra en sevdiğim kitap kesinlike Mart Menekşeleri oldu.
Kitap hakkında görüşüm;
https://gokichik.blogspot.com/2018/10/sarah-jio-mart-menekseleri.html
Eşi Joel'den boşanan Emily'nin bu durumun verdiği boşluktan kurtulmak için yengesi Bee'nib yaşadığı Bainbridge adasina kendini atar. Ama ne olduysa ondan sonra oldu. Bee'nin evinde , kaldığı odasinda bulduğu günlük, rahatlamak amaciyla adaya giden Bee'nin bir denklemin icine dusmesine neden olur. Adada tanıdığı herkes puzzle'ın bir parcasi olarak adada kaldığı surece onune cikacak.
Esrarengiz olaylar silsilesi. Okudukca kendini icine ceken bir eser. Geçmişle geleceğin iç içe geçtiği, cok kisa sürede okunabilecek, akici ve sonu itibariyle cok sasirtacak bir kitap.
Hikaye açısından çok fazla tesadüf ve kendini çok açık eden “sırlar” yüzünden kurgu fazlasıyla zayıf. Yazım dilindeki basitlik ise sıkıcı derecede. Arada hayatın ıskalanmaması ve önyargılara dair güzel cümleler var. Genel olarak etki bırakmayan, çerez niyetine okunabilecek bir kitap.