Beni çok derinden etkileyen çok güzel kitaplardan bir tanesi.Kurgunun gerçekle birleşip çok akıcı bir hal aldığı bu kitap kesinlikle okumaya değer.Hatta her kitap kurdunun baş tacı olacak bir kitap.
Mükemmel bir kitap.İnsanın ne kadar derin,karmaşık bir varlık olduğunu gösteriyor.Bir çok bölümü bitirince oturup düşünmek gerekiyor.İnsanın bakış açısını çok zenginleştiriyor.Zihin açıcı bir kitap olmasının yanında sayfalar sanki polisiye roman okunuyormuşçasına su gibi akıp gidiyor.Yalom bilgeliğini ve ustalığını bir kez daha konuşturmuş.
Kitap yorumu ve diğer bilgiler için;
www.uykusuzokumalar.blogspot.com
Kitap, aynı zamanda hem Nietzsche'nin felsefesini hem psikanalizi anlamak için kullanılabilecek bir kaynak niteliğinde. Felsefe ve psikolojiye ilginiz varsa çok şey öğrenebileceğiniz, sorgulamadan okuyamayacağınız, sık sık altını çizmek istediğiniz satırlarla dolu harika bir kitap. Ben yıllar önce okuduğumda bir çok yerin altını çizmiş notlar almışım ancak biliyorum ki geçen zamanda öğrendiğim,deneyimlediğim ve yaşadıklarımla tekrar okuduğumda, belki de hiç farketmediğim başka kapıları da aralayabilirim...Böyle kitaplar herhangi bir roman gibi bir kere okuyup kaldıracağınız türden kitaplar değildir. Sorgulatan,düşündüren bunları yaptığınızda kişisel ve ruhsal gelişimlerimize fazlasıyla faydalı olabilecek kitaplardır. Önemli olan kitabı varolan tüm inançlarımızı,alışkanlıklarımızı,bildiklerimizi ve ön yargılarımızı bir kenara bırakarak olduğu gibi okumaktır. İşte bu noktada gelişime ve kendinize doğru yapacağınız yer yer acımasız ama bir o kadar doyurucu bir yolculuğa tam anlamıyla katılmış olabilirsiniz.
başıma bir şey gelmeyecekse kitabı abartıldığı kadar etkileyici bulmadığımı söylemek istiyorum. kitabın bende tek heyecan yaratan noktası Breuer'le Nietzche'nin doktor-hasta rollerinin değişmesiydi. aynı mekanlar, aynı diyaloglar, Nietzche'nin inatla ağlamaması... elime alıp okumaya üşendiğimden uzun sürede bitirdim.
Yine bir arayış hikayesi fakat başrollerde Josef Breuer ve Friedrich Nietzsche var. 1882 Viyanasında hayatla, ölümle, gerçekle, aşkla ilgili sohbetler. Birçok paragrafın altı çizilesi. Kesinlikle iz bırakan, içerde bir şeyleri uyandıran kitaplardan.
Kitabın başları beni biraz sıksa da asıl kendini sonlara doğru kendini gösterdiğine inanıyorum.Sonu çok güzeldi.Eğer biraz felsefe okumaktan hoşlanıyorsanız hemen okuyun bence :)
http://pamuk-sekeer.blogspot.com/2013/08/ne-okudum-nietzsche-agladgnda.html
İnsan bazen dibe vurmadan yukarı çıkamıyor. Bu kitap da işte dibe vurduranlardan.. ama mutlaka yukarı çıkmak lazım.
bir psikiyatriste gitme ihtiyacı duyulduğunda raftan alıp rahatça oturup, okunmaya başlayıp çok şey hatırlayıp sakinleşmeye yardım eden kitap
Çok fazla söze gerek yok aslında. Okuyun ve hayata bakış açınızı değiştirin. Herkesin ömründe en az bir sefer okuması gereken bir kitap. Hatta her yıl bile olabilir.
Oyle bir hayat yaşadım ki,
Cenneti de gordum, cehennemi de
Oyle bir ask yasadim ki
Tutkuyu da gordum, pes etmeyi de
Bazilari seyrederken hayati en onden
Kendime bir sahne buldum oynadim
Oyle bir rol vermisler ki
Okudum okudum anlamadim
Kendi kendime konustum bazen evimde
Hem kizdim hem guldum halime
Sonra dedim ki ' soz ver kendine '
Denizleri seviyorsan, dalgalari da seveceksin
Sevilmek istiyorsan, once sevmeyi bileceksin
Ucmayi seviyorsan, dusmeyi de bileceksin
Korkarak yasiyorsan, yalnizca hayati seyredersin
Oyle bir hayat yasadim ki, son yolculuklari erken tanidim
Oyle cok degerliymis ki zaman
Hep acele etmem bundan,
Anladim...''
Nietzsche ağladığında.
bu kitap kesinlikle hayata ve duyumlarınıza olan bakış açınızı değiştirecek. bence bir kitapta aranması gereken en büyük özellik bu, hayatınıza ne kadar dokunduğu ve ne kadar içinize işlediği.
Kitabın sonlarına gelirken yavaştan bu muymuş deme noktasına geldim. Zaten Irvin Yalom'un aynı kişi konuşurken yeni bir paragrafa geçerek kimin konuştuğunu iki de bir kaçırmama neden olan üslubu Divan'ı okuduğumda da sürerse, bir daha başka kitabını okumam odan eminim. Kitabın gelişme kısımları çok sancılı ve sıkıcı. Giriş kısımları ise daha rahat ve insanı içine alır cinsten. Ama hakkını vermek lazım, Nietzsche hakkında çok iyi bir araştırma yapılmış; bu da romanda Nietzsche gerçekten varmış hissini uyandırıyor. Mümkün olsa 8,5 veririm. Çünkü sıkıcı kısımları ve bahsettiğim yazım üslubu çok daha iyisini hakedebilecek bu kitabı aşağı çekiyor.
Kitab sizi düşünmeye itiyor.Nietzche ve Breuer arasında ya da Freud ile Breuer arasında ki konuşmalar çok hoşuma gitti. :)Nietzsche ve Breuer'in sohbetinin bitmesini hiç istemedim, ne yazık ki
bitti... Yalom un okuduğum ilk kitabıydı şimdide divan ı okumak için sabırsızlanıyorum. :)
Irvin Yalom Nietzche'yi biraz daha duysgusal göstermiş sanki bana göre, belki gerçekten öyledir. Ara ara sıkıcı, "yahu bu kitap ohunur mu ahadaş?" dedirten bölümleri olsa bile gerçekten Nietzche'yi okuruna arkadaşına anlatıyormuş edasıyla anlatması bile Irvın Yalom'un bu güzel kitabını okumaya değer.
insana ansızın ümit verirken , Nietzche'nin sözü olan ''Ümit işkencelerin en kötüsüdür , çünkü süreyi uzatır'' ı da kulaklarımız da yankılatmayı başarıyor ; Nietzche'ye biraz daha yakından bakmak için mükemmel bir yol
İnsanın bilinçaltında gizlediği, gizlemek zorunda bırakıldığı özgürlük anlayışıyla ilgili kurmaca bir kitap..
"Daha derinlere inip motivasyonlarınızın kaynağını bulun! Hiç kimsenin bir şeyi sırf başka birisi için yapmadığını göreceksiniz. İnsanın bütün eylemleri kendisine yöneliktir ,bütün hizmetleri kendisine hizmettir, bütün sevgisi kendini sevmesindendir.."
Nietzsche her ne kadar tartışmalı biri olsa da ''Öldürmeyen acı güçlendirir'' sözü için bile okunmalıdır.Nietzsche'nin hayatından bahseden Irvin Yalom yine muhteşem bir iş çıkarmış.
Kurgu da olsa tarihte ufak kaydırmalarla bir roman düzenine koyan, Nietzsche'nin başkasının gözünden anlatıldığı başarılı bir roman...
Sakin bir kafayla okunması gereken, altı çizilecek bir çok cümlenin yer aldığı, ününü hak eden bir psikolojik kitap.
nietzsche nin farklı karakterinden bahsedildiği ve onun dokturunun kişisel buhranlarınında anlatıldğı güzel bir kitap
Nietzsche gibi mükemmel bir insanı bu kitapta daha iyi tanıdım. Kendisi hakikatin bulunabilmesi için hiçbir şekilde ön yargının olmaması gerektiğini biliyordu. Bu yüzden tanrısını kafasında öldürdü, yalnızlığı seçti. Hangimiz buna cesaret edebiliriz ki ?