Değerlendirmeyi oldukça geç yazıyorum. Bu aralar nette dolaşıp bazı vakit geçirmelik şeylere vakit ayıramıyorum.
Küçüklüğümden bu yana benden her zaman tam not almıştır. Biliyorum, biliyorum! Kült olmuş bir eser neden tam not almasın ki?.. Hani sevdiğiniz ve 'en iyiler' listenizin başlarında yer alan filmler vardır ya bu kitap da onun gibi bende. Dönemin en harika 'hayalgücü' olarak algılıyorum ve yine günümüzde dahi aynı hislerini ve heyecanlarını yansıtmakta olduğu düşünüyorum. O yüzden seviyorum bu kitabı.
surukleyici bir kitabdir bir insanin kendi basina nasil gecimini sagliyacagini anlatan kitapdir mutlaka okunmali
Yazılan ilk romanlardan olması sebebiyle mi, yoksa çeviriden dolayı mı, bilmiyorum ama, anlatımında bir problem vardı sanki. Olay örgüsü çok hızlı gelişti. Tabii hep bahsedilen bu kitabı merakla okudum.
Müthiş bir klasik.Issız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız şeyler dedirten bir kitap.Bir adadaki insanın hayatla mücadelesi.Devasa bir yapıt.Okumalısınız.
Beyaz zambaklar ülkesinde adlı kitapta yapılan övgü dolu göndermelerle geldi aklıma tekrar:Yazın tarihinde farklı bir kitap.
Mükemmel diyebileceğim bir kitap. Bazen düşünüyorum, keşke Robinson Crusoe gibi bir adaya düşsem, insanlardan ve medeniyetten uzak yaşasam...
Çok ama çok iyi bir kitap.İlk okuduğumda sevmiştim kitabı ama kitabın değerini şimdi şimdi anlıyorum. Okuduğunuzda üzerine pek düşünmeyeceğiniz, sürükleyici bir macera romanı hissine kapılabilirsiniz en başta tıpkı benim kapıldığım gibi, ama üzerine biraz düşünürseniz ne kadar dolu bir eser olduğunu anlarsınız.
Tek başına adada kalan bir adamın hayatta kalmak için vahşileri öldürmesi, sonrasında yaptığının ne kadar doğru olup olmadığı konusunda kendisiyle tartışması, kendisini sorgulaması; diğer yandan inanca bakış açısı, tanrı sorgulaması, ve aslında biraz mecburiyetten tanrıya inanması, ona dua etmesi... Üzerinden çok zaman geçti, toparlayıp da yazıya aktaramıyorum tam olarak ama yazarın, benzer bir olayı -kitaptaki kadar uzun sürmemiş olsa da- yaşamış bir adamdan etkilenerek kitabı yazmış olmasına ilişkin anlatılan bir rivayete ve gazeteci olması sebebiyle de muhtemelen o adamın yaşadığı olayları araştırmış olma ihtimaline dayanarak ben, yazarın; ''şu adamın başımdan geçenleri anatayım, çok sürekleyici olur'' diye düşünmek yerine, tek başına adada kaldığı süre boyunca acaba ne yaptı, neler düşündü diye merak etmesi sebebiyle bu kitabı yazdığını düşünüyorum. Kaldı ki her ne kadar henüz okumamış olsam da isminden anlaşıldığı kadarıarıyla ^Robinson Crusoe’ nun Yaşamı ve Olağanüstü Serüvenleri Boyunca Ciddi Düşünceleri^ kitabı da benim söylediklerimi destekliyor sanki.
Evet güzel, sürükleyici bir roman ama ötesinde siyasi ve felsefik izler taşıyan bir kitap Robenson Crusoe.
Küçüklüğümde irili ufaklı çeşitli kitaplardan bu serüveni okumuştum, Ancak kitabın orijinal halinin tam çevirisini -şimdiye kadar- okuma fırsatım olmamıştı. Çeşitli görsel uyarlamalarıyla da bildiğimiz Robinson Cruose'yu tam ve orijinalinden çeviriyle okumak ayrı bir zevk. Aslında Robinson Crouse üç kitaplık bir seriymiş. Yapı Kredi Yayınları ilk iki kitabın tam çevirisini tek bir kitapta sunmuş, güzel de olmuş. Eserin tam çevirisini okuduğunuzda, eserin aslında sanıldığı gibi -salt- çocuk kitabı olmadığını anlıyorsunuz. Salt bir macera kitabı değil, belirli derinliği olan tespitler, dinsel ve öğüt verici analizler de içeriyor. Birinci kitap (bölüm) bildiğimiz malum ıssız adayla ilgili, ikinci kitap (bölüm) Robinson'un deniz yolculuklarını, Uzak Doğu serüvenlerini ve Rusya üzerinden tekrar ülkesine dönmesini anlatıyor. Özellikle ikinci kitap +13 (belki +16)'ü hakediyor. Et doğrar gibi yerli halk öldürme serüvenleri (ki bunlar sömürgeci mantığının anlaşılmasını sağlıyor) can sıkıyor… Robinson'un tüm serüvenlerini merak ediyorsanız ve ayrıntılardan sıkılan (ki ben sıkıldım) biri değilseniz, tam çeviri halini okuyabilirsiniz.