Kitabın adı ilgimi çekince ve bir çok dalda da ödül alan bir ilk roman olunca okumak istedim. Kitabın konusu tamamen aile dramı tarzı yazılmış, yer yer benzer yaşantıları da sık sık çevremizde rastlayabileceğimiz olayları anlatan bir nevi kişisel gelişim romanı diyebilirim. Çekirdek bir aile ve bu ailenin iletişim eksiliği başta olmak üzere , anne ve babanın kendi yaşayamadıkları hayallerini ve ideallerini çocuklarının üzerinde( ki onların ne istediğini sorgulamaksızın) uygulamaya, hatta yaptırım şeklinde zorlamasını akıcı bir üslup ile anlatılmış. Güzel bir romandı.
Bir oturuşta bitirdim ve boğazımda düğüm oldu bu kitap. Okuması benim için çok zor bir kitaptı. Kötü olduğundan değil, sadece kitabı tam olarak hissettim ve o insanların duyguları altında eziliyormuş gibi hissettim.
Karakter analizlerinin bu kadar güçlü kaleme alınması bu kitabı hüzünlü yapan asıl unsur ve hayatı zorluklar ile geçmiş insanlar bu kitabı okurken her karakterden bir parça bulacaktır diye düşünüyorum. Ailelerin çocuklar üzerindeki etkileri, toplumun dışlanmış üzerindeki etkileri, söylenmeyen, asılı kalan sözcükler, bir trajedi ama asıl trajedik olan Lydia'nın ölümü bile değil.
Beklediğimden daha çok dokunan ve iyi yazılmış bir kitaptı. Çok anlamlıydı ve hüzün doluydu. Sonu daha iyi olabilir miydi? Belki, yine de yazar anlatmak istediği duyguyu o kadar güzel yaymış ki tüm kitaba, varsın sonu da tatmin edici olmasın.
Pişmanlık, hayal kırıklığı, ölüm ve geride kalanları sürekli düşünen ve düşündükçe hayatı daha çok sorgulayan, anlamaya çalışan biri olarak sadece şunu diyebilirim. ''İstemediğin sürece asla gülümseme.''
Anlatimi , kurgusu okuyucuya yasananlari hissettirmesi bakimindan cok basariliydi. Ukde kalmis istekler, arada kalip beklentiler uzerinden bir hayat kurmak,farkliligin ve kalabaliga karismanin ne kadar zor oldugu ancak bu kadar guzel anlatilabilirdi. Reklami bolca yapilan ama ici bos kitaplardandir diye dusunmustum alirken ama bekledigimden cok cok daha sasirdim ve begendim..
Roman bir intiharın nedenlerini işlemesiyle bana Ölmek İçin 13 Sebep romanını hatırlattı. Aldığı ödüller nedeniyle daha iyi olacağını düşünmeme rağmen hayal kırıklığı yarattı.
Konusuna gelirsek Lydia isimli ana karakterimiz Çinli babası, tam bir Amerikan It Girl'ü olmaya çalışan annesi ve biri erkek biri kız olmak üzere 2 kardeşiyle yaşayan 15 yaşında bir genç kız. Roman annesiyle babasının tanışma hikayesiyle başlayıp Lydia'nın intiharından sonra ailesinin yaşadıklarını anlatıyor.
Babası James Çinli olduğu için her zaman dışlandığını düşünen çocuklarını sürekli popüler olmaya teşvik eden bir baba. Anneleri ise geçmişte doktor olmak istemiş ancak ilk kez dersine gelen hocasının odasına gidip sonra koynuna giren, annesinin tüm ısrarlarına rağmen Çinli kocayla evlencem en farklı ben olcam diye direten bir Amerikan sarışını. Daha sonra bu anne 2 çocuğu ve kocasını terk edip ben doktor olcam diye evi terk ediyor. Keşke anne intihar etseydi de aile rahatlasaydı. Bu nasıl bir ilgi açlığı nasıl bir salaklık. Bari boşan git kocan hayatına devam etsin. Ama o da yok illa kenarda yedekte ailem bulunsun diyen bir kadın. Sonra hamile olduğunu öğrenip eğitimini ikinci kez yarım bırakıyor ve yedek ailesine geri dönüyor. Daha sonra bu psikopat anne kızı Lydia'ya daha küçüklükten doktor olacan bilim insanı olacan diye baskı yapmaya başlıyor. Lydia ise aman herkes beni çok seviyor herkes beni çok düşünüyor diye intihar ediyor. Tam bir anasının kızı.
Sonuç olarak bu kitap bu kadar ödül aldıysa Ölmek İçin 13 Sebep nobel edebiyat ödülü almalı. Kimseye tavsiye etmiyorum.
Başlarken "eyvah hiç ilerlemiycek bu kitap sanırım" dedim, ortalarına gelince güzelleşti ama sonrası yine ilerlemeyecek modunda okudum...
Aslında konusu güzel. Bir ailede evin kızının esrarengiz ölümü ile başlıyor hikaye.
Ve anlıyoruz ki aile de herkesin birbirine ihtiyacı varken kimse kimseyle ilgilenmiyormuş gibi davranıyor, sorunlarını yok sayıyorlar vb...
Sonrasında hüsran tabi...
Ailede konuşabilmek, anlayabilmek birbirimizi önemli ve kitabın kapağını kapattığınızda kendi ailenizi ve yaşamınızı sorguluyorsunuz...
Yalnız kitap için yorumlara baktığımda bu kitabı yerlere göklere sığdıramamışlar.. bence o kadar da değil. Yani okumazsanız da kayıp olmayacak kitaplardan...
Tam bir aile dramı. Aldığı ödüllere bakıp beklentiyi çok yüksek tutmazsanız beğeneceğiniz bir kitap..
Nasıl bir kitap mıydı? Hemen başlarında bu kitabı sevdim diyemezsiniz. Sanırım okudukça sizi yavaş yavaş içine alan, kelimeleriyle etkisi altında bırakıp, sizi derinden sarsan,kalbinize dokunan, bir kitap. Ve okuduğum kitaplar arasında, bize bir şeyler katıp düşünmemizi sağlayan, çok duygusal kitaplardan biriydi.
Kitap Lydia nın ölmesiyle başlıyor. Nath ve Hannah adlı iki çocuğu daha olan anne Marilyn ve baba Prof.James Lee'nin, Lydia'ın ölümünden sonra yaşadıkları anlatılırken, ailedeki herkesin "Acaba Lydia neden öldü?" "Ben bir şeyler yapabilir miydim" gibi kendi iç dünyalarında sorgulamasını anlatan kitap, geçmişle gelecek arasında gidip gelirken neden sorusuna cevap arıyor. Adeta bir bulmacayı çözer gibi.
Kitabı anlatacak olursam; kurgusu muhteşem. Konu o kadar güzel, incelikle işlenmiş ki sayfalar arasında gezinirken yaşanmışlığı hissedebiliyorsunuz. Lydynın ölmesiyle başlayan kitap, Lydia'nın hikayesini anlatacak gibi dururken bir bakıyorsunuz annesinin, babasının, Nath'ın ve Hannanın karma bir hikayesi ortaya çıkıyor. Yani anlıyacağınız hepsinin hikayesi.Yaşadıkları ve yaşayamayıp söyleyemedikleriyle ilgili...
Bir Çinli olan Prof.Lee, küçükken Amerika'ya gelen ailesiyle birlikte yeni yaşamlarına alışmaya çalışması, kendisini beyaz insanlara kabul ettirebilmek ve toplum içinde yer alabilmek için Amerikan Tarihi Professörü olacak kadar ileri götürmüştür. Tek istediği vardır bu toplum tarafından kabul edilmek. Günün birinde Amerikalı Marliyn'le evlenir oysa Marliynin annesinin kızı için istediği başka şeyler vardır.Marlyn 'de annesinin istediklerini ve kendi ,hayallerini istediklerini gerçekleştirme şansını James Lee ile evlenerek kaybeder. Halbuki Marliyn doktor olmak istiyordu...
Lee ailesinde her şey Lydia üzerine kuruluydu ve annesiyle babasını hayallerinin varisiydi. Lydia, annesinin onun günün birinde doktor olmasını istediği için baskı yaparken, babası da onu toplum içine karışmış görmek, kendi çektiği sıkıntıları çekmesini istemediği için ona tavsiyeler verirken, kimsenin farketmediği şey ise Lydia ailesinin mutluluğu için her şeye evet demiş bir çocuk olduğuydu. Aslında kimse ona gelipte ne istiyorsun, ne yapmak istiyorsun diye hiçbir şey sorulmamış yalnız bir çocuktur..
Nath ve Hannah, Lydia nın gölgesinde kalmış onlara da hiçbir şey sorulmamış, hiçbir şekilde desteklenmemiştir. Oysa Nath; ailesinin hayallerini gerçekleştirecek,kardeşini geride bırakacak kadar başarılıdır. Küçük Hannah ise herşeyin farkında olan ama sevildiğini hissedemeyen arada kalmış çocuktur. Bir de komşu çocuk Jack var gizemi çözülmemiş...
Konu ve karakterler o kadar güzel işlenmiş ki mükemmel başarılı bir hikaye ortaya çıkmış. Her sayfa okundukça,konu daha da sizi etkisi altına alıyor.
Tekrar nasıl bir kitaptı diye sorarsanız içi dolu bir kitaptı derim. İçinde mutlaka sizin de bir şeyler bulabileceğiniz bir kitaptı derim .İnsanları belli şekle sokmadan kalıplaştırmadan, davranıp sevmeyi öğrenmemizi gösteren, özellikle ebeveynlerin okuması gerektiğine inandığım bir kitaptı derim.. Çocuklarımızı ebeveyn olarak bizim istediğimiz kalıplara sokmak yerine, onları yetenek ve karakterlerine göre desteklememizi,sevdiğimizi sadece başarılı olduklarında değil, her daim yanında olduğumuzu hissettirerek söylemek gerektiğini anlatan yegane kitaplardan biri derim..Kesinlikle okunması gerektiğine inandığım kitaplardan biri olduğunu söylerim. Kitapta çok sevdiğim bir kaç alıntıyla bitirmek istiyorum herhalde buda kitabı özel kılan cümlelerden bazıları...
****------****
""Ailesi kendini hep bir uçurumun kenarında duruyormuş gibi hissettirmişti. Ondan öncesine kadar mutluluğun ne kadar hassas ve narin olduğunu, dikkatsiz davrandığın taktirde onu elinden düşürüp paramparça edebileceğini hiç fark etmemişti."""
"""Hatasını anladığındaysa iş işten geçmişti.Çırpınmış,ardından batmış ve sonra da boğulmuştu.""
""Henüz çok geç değil."" ""Herşey yoluna girecek.""
""Hayatta, gelecek dışında gidilecek bir yer yoktu.""