Doğu felsefesini en iyi bilenlerden olan Hesse bu felsefeyi anlatırken Siddhartha adlı bir çocuğu küçüklüğünden alıp yaşlılığına kadar getiriyor.
Hermann Hesse ile tanışmamış olan okurlar için güzel bir başlangıç kitabı olur
Her kitaba çevirmeni bir şeyler katar kendinden ancak okuduğumda beni bir süre sessizce durduran ve düşündüren bir kitaptı. Hermann Hesse'nin diline bayılıyorum.
Bir insan kendini kaç kere kaybedebilir ve tekrar bulabilir? sorusuna cevap gibidir. Kütüphanenin kitabı olmasaydı kesin başucu kitabım olurdu :) Tavsiye ederim.
Yirmi yıl önce okudum. Quizde 7 soruda 4 doğru cevap verebildim. 20 yıl önce okunmuş bir kitap için iyi bir sonuç sayılır. Demek ki beni bayağı etkilemiş.
Hayatı; öğretilerle, insan algısı cümlelerle değil de yaşayarak, görüp dokunarak, deneyimlenerek keşfetmeye çalışan, arayışta olan Siddhartha nın hikayesi.. Damağımda aromatik bir tat, ruhumda dinginlik, aklımda düşünceler bıraktı...
Bir de alıntı; "Bilgelik bir başkasına anlatılamaz; bir bilgenin başkalarına anlatmaya çalıştığı bilgelik aptalca bir şey gibi gelir kulağa.. Bilgi bir başkasına aktarılabilir,bilgelikse hayır. Bilgelik keşfedilebilir, bilgelik yaşanabilir, bilgelik el üstünde taşıyabilir insanı, bilgelikle mucizeler yaratılabilir, ama bilgelik anlatılamaz ve öğretilemez."
Icine dogru yolculuga cikan bir yolcunun hikayesi Siddartha..
Aramanın, bulmayı, görmeyi ne denli engelledigine bir kez daha sahit oldu ve gulumsedi gozlerim..
Sonsuz olan tek sey 'an'di evet..
Ve evrenin o aranilasi bilgeligi, gordugun tum detaylarin icindeki sadelikti aslinda..
Hep uzaklarda, daglarin ardinda, denizlerin derininde aranan bilgelik..
Bir zamanlar bir seyler karalamistim..Aklima getiriverdi yine kitap..
"Cehalet" biraz ironik, biraz gercekti kendime yakistirdigim..
Cehaletim uzerine bir zamanlar sunlari yazmistim..
" Icinde yasadigim zaman dilimi ve sahit oldugum onca seyin disinda, benimin disinda, benden milyonlarca yil oncesinde, simdi de yasayan, ölen milyonlarca insan, onlarin an'lari..Biriktirdigimiz tum detaylar, renkler, sarkilar, yerler, asklar, fikirler..kesfedilen ve kesfedilecek bir suru sey..ve benden sonra da kesfedilecek nicesini dusundugumde tek gercek olan su anda bildigim her seyin su andaki hali..
Ve mukemmel olan tek sey de bu..."
Evet sonsuz olan tek sey "an"
Yollari neden sevdigimi bir kez daha anladim.
Yine harikaydin Hermann Hesse...
"Hiç kimse bir başkasının yürüdüğü yolda ne kadar ilerlemiş olduğunu göremez"
Özetle;
Sonsuzdur yol, ne kısaltılacak ne de eklenecek bir şey vardır, ama yine de herkes kendi çocuksu karışını tutar yolun üstüne.
Tasavvuf: Tanrı'nın niteliğini ve evrenin oluşumunu varlık birliği anlayışıyla açıklayan dinî ve felsefi akım (Bknz. https://sozluk.gov.tr/ )
Budizm: Brahman şekilciliğine ve kast sistemine karşı çıkan, soyut metafizik tartışmaları bir yana bırakarak duyguları dizginleme, ahlâken temizlenme, insanları eşit görme, insanlara ve diğer canlılara sevgi ve şefkat duyma.. (Bknz. https://islamansiklopedisi.org.tr/budizm )
www.okunmuskutuphane.blogspot.com
Evren ve insan.. Hayat ve insan.. Birbirlerini hiç anlamamış kavramlar bütünü. İnsanlık tarihinden bu yana bu kavramlar filozofların ve tasavvuf ehlinin başlıca düşünme konusunu oluşturmuş. Biz bu evrende neredeyiz ne yapıyoruz niye varız? Düşünün düşünün. Cevabı bulabilen acaba kaç kişi vardır. Cevaplar hangi dine göre nasıl verildi bu da bir tartışma konusu. Fakat cevabı bulabilenlerden bazılarını biz, filozof, tasavvuf ehli, evliya, alim olarak tanımlıyoruz.
Enel Hak.. "Ben Allah'ım" demiş vakti zamanında Hallac-ı Mansur. Demiş demesine de idam etmişler adamı, kendisini Allah zannediyor diye. Hallac-ı Mansur neden öyle bir laf etmiş. Anlayabilir miyiz? Zor ama anlamaya ve anlatmaya çalışalım.
Siddhartha romanımızın baş kahramanı. Çinli bir Budist. Bir gün babasının evinden evreni anlamak ve dünyanın her türlü nimetinden feragat etmek üzere yola çıkar. Maksadı kendine bir "Mir" bulmak ve ona bağlanmaktır. Evden ayrılışından itibaren tüm dünya nimetlerinden el etek çeker. Dilenir, az yer, az uyur ve acı çeker. Fakat Siddhartha'nın aradığı bu değildir. O anlamak istiyordur aslında. Evreni anlamak, onunla konuşmak, onu özümsemek... Çıktığı bu yolda her şeyden, herkesten bir ders çıkarır kendince. Bir eksiklik vardır. Ne kadar dünyadan uzak kalmaya çalışsa da içinde bir yerlerde hala bir insan taşır. Evrenle bütünleşemez bir türlü. Bunu anladığı anda sıradan dünya hayatına döner, zengin olur. Dünya nimetlerini yeniden tatmaya başlar. Ama çıktığı bu kutlu yol uzun bir aradan sonra ona tekrar seslenir. Siddhartha daveti almıştır. Dünya içinde, sıradan bir insan olarak elde ettiği her türlü nimeti bırakır ve tekrardan kutlu yoluna girer. Bir ırmağa gider, ona akıl danışır, onunla konuşur. Siddhartha evreni anlamak üzeredir artık. Bir süre sonra Siddhartha evreni, insanlığı, ezayı, cefayı her şeyi içinde hisseder. O artık evrendir ve evren O'dur. Siddhartha'nın Buda olmuştur ve insanlık onu bu adıyla tanımıştır artık. Siddhartha yani Buda artık Nirvana'ya ulaşmıştır.
Yahu bu adam ne anlatmış? Tasavvuf demiş, evren demiş, insan demiş, nirvana demiş, Enel Hak demiş, Hallac-ı Mansur demiş. Ne demiş bu adam?
Düşünmek dediğimiz yani felsefe dediğimiz şey bir yönüyle hayatı, evreni anlamaya çalışmak değil midir? Her düşünen bir insan değil midir? Aradığı cevapları bulanlara biz bir dönem Mevlana, Hallac-ı Mansur, Yunus Emre demedik mi ey insanlık. Çinliler cevabı kendi yoluyla bulana Siddhartha yani Buda demiş. Yollar, zamanlar, hayatlar, araçlar farklı ama bence tüm inanışlarda ortak bir felsefe var. Allah'ı bulmak. Bu kitabın konusu Buda belki farkında belki değil ama bence O'da Allah'ı aramıştı. Mevlana'dan tek farkı belki de bunu kendi kendisiyle, kendinden yok olarak yapmıştı. İslam felsefesinde nefsi öldürmek galiba bu oluyor. İşte İslam felsefesiyle Buda'nın buluşma noktası bu kavramdı bence. Nefsi öldürmek! Bu kitabı okurken bu kavram sonuna kadar bana eşlik etti. Bir budist değilim ama Budizm felsefesini az çok İslam felsefesi özelinde anladım galiba.
Felfesefeler, inanışlar, roman ve karmakarışık aklımla baş başa kaldınız. Biraz da manadan çıkıp maddeye yönelelim.
Hermann Hesse'nin Siddhartha kitabı başlarda "beni sarmaz, muhtemelen yarım bırakırım" gibi ön yargılarıma rağmen başından sonuna bir solukta okuduğum ve Nobel Edebiyat ödülünün yanında "Okunmuş Kütüphane'nin kitaplığında çok güzel bir yer edinme" ödülünü de almış bir roman, bir hayat hikayesi olmuştur. Kesinlikle tavsiye ettiğim ve tüm inanıştaki insanlar açısından okunması gereken bir kitap. İyi okumalar.
Diğer roman incelemelerim için http://okunmuskutuphane.blogspot.com/search/label/romanlarc