Sarah Jio'nun diğer kitaplarına kıyasla benim için bu biraz sönük kaldı. Yine çok güzel kurgulamış ama sonu biraz oldu bittiye geldi bana göre. Tahmin edemiyorsunuz ama sizi 12den de vurmuyor.
Yazar bu kitabi sadece yazmak için yazmış sanki :/ diğer kitaplarına göre kötüydü ne yazık ki.
http://illekitap.blogspot.com.tr/2014/05/sarah-jio-son-kamelya.html
Ve bir Sarah Jio kitabı daha bitti :)) bu kadının kalemini çoook seviyorum. Okurken sıkmıyor ve bir çırpıda bitiyor kitapları :))
Hep aynı tarz... geçmişte yaşanan olaylar, günümüze yansıyan izleri ve birbirini çok seven bir çiftin kendisini bu olay örgüsünde bulması :)) kitaplarındaki en çok hoşuma giden kısımda bu günümüz çiftleri arasındaki ilişkiler :)) bayılıyorum :D
Geçmiş kurgusunda beni oldukça şaşırtdan detaylar vardı ama günümüz çifti... çok sevdim bayıldım hatta ama en çok hoşuma giden kısım ise kitabın son iki-üç bölümüydü... O üç küçük çocuğu tekrardan görmek :))
Sarah Jio'nın her kitabını okuyan okurların bir tane favori kitabı vardı benim ki Böğürtlen Kışı'ydı ve şimdi 2. sırada Son Kamelya geliyor.
Şimdi size kitabı anlatsam bilemiyorum. Aklıma gelen yerleri söyleyesim var ama fazlasıyla kitap içeriği olacak o yüzden susmayı tercih ediyorum :)) Ama söylemeliyim ki Flora ve Desmond ile Rex ve Addison çiflerini çok sevdim :) hemde çooook :) ama Bayan Dilloway'e de çok üzüldüm. Onca zaman aşkını kalbinde tutmak zorundasın... kendini açamazsın, çekip gidemezsin... gözünün önünde aşık olduğun adamın başka bir kadına aşkını izlemek zorundasın, onun mutsuz olduğu zamanları, üzüldüğü zamanları izlemek zorundasın... Çok zor...
Her neyse... çok fazla konuşamayacağım dediğim gibi yoksa kitap içeriğine gireceğim :)
Ama...
Ama...
İki yerde çok sevdiğim iki söz var onları sizlerle paylaşacağım :))
"Fark ettim ki insan çoğu şeyle mücadele edebilir, ama seveceği kişiye asla karar veremez. Kalbin seçtiği kişiyi, istese de değiştiremez. Korkarım, bu hayatımda yaşadığım en büyük felaket olacak."
***
"Bunu çok düşündüm ve insanların da gökyüzündeki yıldızlara benzediğine kanaat getirdim. Bazıları milyonlarca yıl, belli belirsiz parlar.Onlar hep orada olmasına rağmen bunu fark etmezsin bile. Tuvaldeki bir nokta misali birleşirler. Ama diğerleri öyle bir parlar ki gökyüzünü aydınlatırlar. Onları fark etmeden, hayranlık duymadan edemezsin. Bunların ömrü uzun sürmez. Süremez.Enerjilerini çabuk tüketirler. Annem de onlarda biriydi."
Bir evlat annesini ancak bu kadar güzel ifade edebilir. Aslında anne hasreti çeken bir evlat anca bu kadar iyi ifade edebilir...
Çok uzatmadan yorumumu bitiriyorum. Püsküllü ayracı konuya son derece uygun kapak tasarımıyla Arkadya Yayınları yine dört dörtlük bir iş çıkarmış. Dilerim Sarah Jio kitaplarını bizlerle buluşturmaya devam ederler, heyecanla bekleyeceğiz sıradaki kitabı ve...
Sizlere bu kitabı tavsiye edeceğim. Okuyun, okutun sonra tekrar okuyun arkadaş =)
Yazarın popülerliği arttıkça yazdıklarının kalitesi düşmeye başlamış gibi hissettim.. Son iki kitabında aynı şeyi düşünüyorum ve bana göre son kamelya en vasat kitabıydı.
Sarah Jio'nın en az beğendiğim kitabı bu kitap oldu. Bazı yerler yarım kalmış. Bazı yerlerde de okurken yer yer kopukluklar vardı. Yine de okunabilir. Konusu ilginç.
Sarah Jio denince benim için akan sular durur.Çok seviyorum bu yazarı ancak bu kitabı benim için biraz hayal kırıklığı oldu.Kitap güzeldi ancak diğer eserleriyle karşılaştırınca biraz daha vasattı.Özellikle Flora ve Desmond arasında aşk çok yüzeyseldi.Desmond kitapta varla yok arasındaydı.Benim için bir yağmur sonrası değildi açıkçası.Bunun dışında akıcı bir kitap.Yazarı takip etmeye devam edeceğim ama umarım bir daha hayal kırıklığına uğramam.Yazarı ilk defa okuyacakların kitabı daha çok beğeneceğine eminim.
Saraj Jio olduğu için sanırım inanılmaz akıcıydı, hızlıca bitti. Konu güzeldi ama bir Yağmur Sonrası ya da Böğürtlen Kışı değildi.
Sarah yine döktürmüş. Alışkın olduğumuz şekilde; farklı zamanlar, farklı kişiler, aynı mekanlar ve birbirine değen hayatlar.
Ne zaman Sarah Jio kitabı okusam gerçek bir roman okumuş gibi hissediyorum. Bu kitabı da harikaydı.
Addison'ın yani Amanda'nın Miles'a sahip çıkması çok dokunaklıydı. En çok Miles'a ve Anna'ya üzüldüm sanırım.
Çok akıcı bir anlatımı var ve her sayfa sizi biraz daha meraklandırıyor. Az çok tahmin etmiştim sonunu ama yinede okutuyor kendini :)
Tavsiye ederim.
***
"Önce küçük bir tohum düşer kalbin ortasına, sonra aşkla yeşerir. Kulak verin, umudun sesini duyabiliyor musunuz?"
Kitap gerçekten hoşuma gitti. Katili gizemli biri yapmadığı için yazarı kutluyorum. Polisiye romanlarını sevmiyorum katili hep son sayfada tahmin edilmeyen yapmak çokta zor bir iş değil. Sebep ise çok sıradan oluyordu. Neyse tavsiye ederim. Hem çiçekler hakkında bilgi sahibi oluyorsunuz. Bilgilendirici:)
Konusu oldukça ilginç, dili her zamanki gibi akıcı, oldukça da sürükleyici. Her zamanki gibi sıkıntımız kitabımızın sonunda. Bu kadar gizem yaratmaya çalışıyor, onca emek kitabın sonunda saçma sapan bir katil, nedensiz kaybolan iki aşık yüzünden heba oluyor. Kitapta gereksiz karakterler, yazılması gereksiz olaylar ayrıntılar söz konusu. Desmond'un durumu babası ile olan sorunu gereksizdi bana göre...
Kitap için aşk romanı mı? Polisiye mi ? desem ikisi de doğru olmaz sanırım. Bir şekilde hikayenin içinde kayboluyorsunuz ama ben artık hep aynı şeyleri okuyormuşum gibi hissediyorum. Yazar geçmiş gelecek iki kadın üzerinden konular yaratıp yazmaya devam ediyor. Tarzını mı değiştirmeli bilemiyorum zira kendini tekrarlıyor. Kitapta uç diyebileceğimiz tesadüfler çok fazla sonu bir çırpıda bağlanmış. Flora ve Anna hakkında daha fazla şeyler öğrenmek isterdim..
Sarah Jio'ya ait, okuduğum en dolu dolu kitaptı. Yine de başınızı olumlu anlamda sallayınız! :)
Sarah jionun her kitabi gibi bu kitabi da cok guzel ve gizemli ,daha ilk sayfalarda etkilemeye basliyor.
Kitap iyi başladı güzel devam etti fakat finalde kötü bağladı Kitabın daha önceki bölümlerinde 60 lı yıllarda öldüğü söylenen kardeşler finalde 2000 yılına geldiler bu kötüydü ama genel itibariyle sıkmadan merak uyandıran sürükleyici bir romandı!
2000 yılında New York'ta yaşayan Addison'ın kocası Rex ile mutlu bir evliliği vardır. Gerçek adı Amanda'dır fakat kocası gerçekte kim olduğunu bilmez. Bunu bilen ve istediği parayı vermezse kocasına söylemekle tehdit eden Sean hayatına girer. On beş yaşındayken annesi ölmüştür. Babası içki içmeye başlayıp kendisini dövünce teyzesinin yanına gitmek zorunda kalmıştır ve orada Sean ile tanışmıştır. Addison korktuğundan Rex ile İngiltere'ye gitmeye karar verir. Kocasının ailesi İngiltere'nin kırsal kesiminde bulunan tarihi bir köşk olan Livingston köşkünü almıştır. Yazar olan kocasının yazdığı kitap o bölgede geçer bu yüzden bunun yaptığı araştırma için harika olacağını düşünmüşlerdir. Addison'ın peyzaj tasarımı ile ilgili işleri yoğun olmasına rağmen Sean'ın bulamayacağını düşünerek gitmek ister. Köşke gider gitmez tuhaf bir şey olduğunu hissederler. Köşkün bazı odaları kitlidir ve sert kahya bayan Dilloway bilgi vermeye hevesli değildir.
Addison okumak için aldığı kitabın içinde Middlebury Pembesinin ve köşkün giriş salonunda çekilmiş üniformalı bir askerin resmini bulur. Kitap eski dadı Flora'ya aittir.
1940 yılında Flora New York'ta annesi ve babası ile birlikte yaşar. Evin tek çocuğu olduğundan fırınlarında çalışıp ailesine yardım eder. Hayatı boyunca bitki bilimci olmak istemiştir. Botanik bahçesinde gönüllü çalıştığını duyan ve bitkilerle ilgili olan birine ihtiyaç duyan Bay Price bir teklif ile gelir. Flora'nın ailesi zor durumdadır. Bu yüzden para için işi kabul eder. Ailesi bitki bilimci olmak için Londra Serasına gittiğini düşünürken İngiltere'de kırsalda bir köşke dadı olarak gider. Price uluslararası çiçek hırsızlığı zincirini yürütür. Middlebury Pembesi ağacının son örneğinin Livingston köşkünde olduğunu öğrenmişlerdir. Flora köşkün sahibi Lord Edward Livingston'ın çocuklarına dadılık yaptığı için kimse ondan şüphelenmeyecektir. Kamelyayı bulup haber verecektir. Ailesinin rahat yaşayabilmesi için kamelyayı bulmak zorundadır. Daha önce Pierce ile çalışmış Georgia ve çalışacağı yeri duyanlar gitmemesini söyler. Evin leydisi geçen sene ölmüştür ve orada bir şeylerin yolunda gitmediğinden herkes emindir. Flora tüm söylenenlere rağmen köşke gider ve yaramaz dört çocuğun dadısı olarak işe başlar. Evin hanımı Leydi Anna Amerikalı zengin bir ailenin kızıdır. Fakir, kendisine uymayan bir adama aşık olduğu dedikoduları vardır bu yüzden babası oradan gitmesi için köşkü kurtarmak için bir servete ihtiyaç duyan Lord Edward ile evlendirmiştir. Anna köşkte alışamamış, hiç mutlu olamamıştır. Lord hep onu mutlu etmeye çalışmış hayal bile edilemeyen her türlü ağaç, bitki, çalıyı getirmiştir. Anna kamelyaları sevdiği için her çeşit kamelyayı bulundurmuştur. Anna lord ile tartıştıkları bir sabah kendisine aşık olan evin korkunç bahçıvanı Blythe ile terasta çay içtikten sonra bahçede yürüyüş yapmaya gitmiş o gece cesedi bahçede bulunmuştur. Lord bahçıvanı hemen kovmuştur ama o gece bahçede neler olduğunu, leydinin nasıl öldüğünü kimse bilmez. Anna öldükten sonra Lord kendini her şeye kapatmıştır. Çocukları ile neredeyse hiç ilgilenmez. Anna'nın serasına hiç girmemiş olduğu gibi bırakılması talimatını vermiştir. Kahya Dilloway leydiye bahçelerine bakma sözü vermiştir. Bu yüzden Flora'dan seraya bakmasını ister. Ayrıca içinde önemli bir şey olan leydinin kolyesi de kayıptır belki onu da orada bulabileceğini düşünür. Flora eve alışmaya çalışırken arayışını sürdürür. Gemide tanıştığı ve yakınlaştığı Desmond ile evde karşılaşır. Desmond lordun küs oğludur. Köşkün geleceğini kurtaracak bir kontesle nişanlıdır fakat Flora ile tanışınca evliliğin aşk üzerine kurulması gerektiğine karar verip ayrılmıştır. İkili aşklarını yaşamaya başlar ve Flora köşk ile sevdiği adam ile ilgili bazı gerçekleri öğrenir.
Addison ve Rex köşkün sırları ile karşılaşmaya başlar. Flora'nın dadı olduğunu öğrenince araştırır ve İngiltere'de kaybolduğu haberini bulur. Onunla gemide tanıştığını söyleyen Georgia'nın gazetedeki yorumundan sonra onun Flora'ya verdiği kitaptaki yazan notun sahibi olduğunu anlar ve ulaştığı Georgia'dan Flora'nın köşke geliş amacını öğrenirler. Türünün tükenilmiş olduğuna inanılan Middlebury pembesinin en son köşkte bulunduğunu da öğrenirler. Addison Leydi Anna'nın odasına girer. Kahya leydinin odasını yaşıyormuş gibi muhafaza eder. Odada leydinin bahçedeki kamelyaları kaydettiği bir sayfası yırtılmış bir kitap bulur. Her sayfada notlar, sayısal kodlar vardır. Kasabada kadınların gizemli şekilde kaybolduğunu fark ederler. Kamelya kitabında bir çiçeğin sayfasında Lila Hertzberg'in kaçırıldığı tarih ve ismi ile doğduğu Sussex yazar. Kaybolan kadınların birbirleri ile, leydi ile ilişkisi neydi? Leydinin köşkte olanlara dair yakaladığı ipucu neydi? öğrenmeye çalışırlar. Ayrıca kahya leydinin otopsi raporunun gizli tutulmasını istemiştir. Her geçen gün yeni bir sırrı, gizemi keşfetmeye başlarlar. Livingston kardeşler sonunda annelerinin ölümü ile ilgili gerçeği, yaşananları öğrenir. Addison'da kendi geçmişi ile yüzleşir. Geçmiş dönüp dolaşıp yeniden onları bulur ve her şey yerine oturur.
Yazarın tarzı geçmiş günümüz kitaplarından. Gizemli, fazlasıyla sır dolu bir kitaptı. Olaylar hiç bitmiyor hep bir sır çıkıyor. Tek eksik yanı Desmond'ın ve ikilinin ilişkilerinin çok az olması.