Unutulmaz Öpücük (Fairleigh Sisters #1)

En Son Değerlendirmeler

7 puan

Konunun esprili anlatimi, kediler, psikopat Lottie ve capkin Cookie cok hostu. Diana ve Thane'in hikayesi icin ikinci kitap olur diye dusunmustum yazar iki arada onlari da aradan cikarivermis. Ayrica Lottie'nin hikayesini de cok merak ediyorum.

10 puan

baştan sona kalite akıyor kitaptan...eğer listenizdeyse hemen alın, eğer kitaplığınızdaysa hemen okuyun...

9 puan

Konusu değişik olmamakla birlikte; çok sıcacık, sarıp sarmalayan, tebessüm ettiren çok ama çok şirin bir kitaptı. Editör ve çevirmen birlikte okunası bir kitaba imza atmışlar. Karakterler ve yan karakterler de çok uyumuydu.

8 puan

Terasa Medeirous'un anlatım gücünü çok seviyorum.. Güllerin Fısıltısı kitabından sonra bence bu hikaye okuduğum en duygusal hikayesi idi.
Fakat romanın anlatımından mı ? Çeviriden mi bilemiyorum ama hikayeye başlarda bir türlü giremedim.
Bazı okur yorumlarından okuduğum kadarı ile kahramanların birbirlerine özellikle karı-koca oldukları bölümlerde siz demelerini yadırgamışlar ama benim hiç tuhafıma gitmediği gibi hoşuma gitti.

Hala daha hissetmenin duyumsamaktan daha çok sıcak olduğunda ısrarcıyım...Çevirmenlerin bu kelimedeki ısrarlarını anlayabilmiş değilim.

Kitabın konusunu çok beğendim. Yer yer mizah, romantik, duygusallığın ön plana çıktığı sahneleri vardı. Bazıları Sıcak Sever,Bazıları Ateşli Sever kitapları yazarın daha çok hafif duygusal bulduğum kitapları idi.. Asıl favorim Güllerin Fısıltısı Unutulmaz Öpücük'de bu kuralımı bozamadı..Hikayenin sonlarına doğru duygusallığın ve romantizmin zirve yaptığı sahneler vardı . Bir de roman da başka bir çiftimiz daha vardı o çiftin hikayesi de güzeldi.

Bazı yerlerini özellikle başlarını durağan bulsam da sonradan hikaye beni içine çektikten sonra okurken oldukça zevk alarak okudum.Bu roman bana nedense Elizbeth Boyle'nin Mektubumu Aldın mı? kitabını çok anımsattı

Romanımızın kadın karakteri Laura Fairleigh anne ve babasını kaybettikten sonra Elanor Harlow'un koruması ile kendine ve kardeşlerine bir yuva olan Arden Malikanesini elinde tutabilmek için evlenmesi gerekiyordu. Yedi yıl birlikte yaşadığı Elanor Harlow'un sabık oğlu Devonbrooke Dükü Sterling Harlow'a annesinin ölümünü bildiren mektubu yazarken onun malikane ile ilgilenebileceğini aklından bile geçirmemişti.

Sterling Harlow sevgi dolu bir çocuktan alaycı taş kalpli bir adama nasıl dönüştü? O hep pencere önünde annesinin kendisini geri almasını bekleyen bir çocuk idi aslında. Babasının kumar borcu yüzünden varisi olmayan amcasına adeta satılarak verilmesi onun kalbini taşlaştırmıştı adeta. Yedi yaşında iken kendisini satan anne ve babasını görmeyi red etti. Annesinin mektuplarını okumadı bile. Zengin bir asilzade olmanın tüm nimetlerinden faydalanırken yüreği çölde kalan susuz biri gibi adeta sevgiye açtı. Bu eksikliğini alaycılık,taş kalplilik ve ona deli divane olan kadınlarıı yürkelerini çalarak kapatmaya çalışıyordu. Bu sert zırhı bir papaz kızının da delmesi manidardı..

Annesinin ölümünü haber aldıktan sonra çocukluğunun geçtiği Arden Malikanesi'ne gitmeye karar veren Sterling yolda geçireceği ufak bir kaza sonucunda hafızasını kaybedeceğini hesaba katmamıştı..Malikaneyi elinde tutabilmek bir an önce evlenmesi gerektiğini düşünen Laura ilk defa kendisi için birini ister. O da kendinden geçmiş halde yatan genç bir adamı..7.Devonbrooke Dükü Sterling Harlow...

İkisi de olduklarından daha değişik şartlarda karşılaştılar birbirlerini öylesine etkilediler ki karşılaşmalarından önceki hallerine dönmeleri ne yazık ki mümkün değildi..
Güzel bir hikaye idi başları hariç her satırını severek okudum..Historical severler özellikle yazarı sevenler çok sevecekler...

9 puan

Uzun zamandır okuduğum en iyi historical romace tarz kitaptı okurken karakterlerin diyologlarına baya güldüm.eğlenceli akıcı bir kitaptı.tek kırdığım not kitap sona doğru biraz monotonlaştı ama onun dışında güzel bir final oldu.

7 puan

Karakterlerin sürekli sizli bizli konuşması bana samimiyetsiz gelse de beni sürükleyen, hiç sıkmayan güzel bir kitaptı. Yan karakterleri bile okurken sıkmadı. Yeri geldi gülümsetti, yeri geldi hüzünlendirdi. Okunası kitaplardan :)

9 puan

çok eğlendim kitabı okurken...
çok da sevdim hikayesini ve karakterlerini...
yazarın GÜLLERİN FISILTISI kitabından sonra
en sevdiğim kitabı bu oldu...
serinin devamını sabırsızlıkla bekliyorum :)

7 puan

Çok beğendiğimi söyleyememem,bir türlü olayları hissedemedim gibi .Anlatım mı, konu mu bilemedim,ama biraz yavan geldiği kesin.

10 puan

Sterling Harlow yani meşhur Devonbrooke Şeytanı küçükken amcası Devonbrooke Dükü'ne satılmıştır. Dükün varisi yoktur tek bir kızı vardır. Sterling'in babasının da kumardan dolayı çok borcu olduğundan böyle bir anlaşma yapmışlardır. Annesi istemese çok üzülse de oğlunun geleceği için kabul etmiştir. Sterling çok düşkün olduğu annesinin bunu kabul etmesini hazmedememiş ve yıllarca annesi ile konuşmamıştır. Annesi senelerce mektup yazmıştır Sterling ise birini bile açıp okumamıştır. Yıllar sonra dük olduğunda ise annesinin öldüğüne dair bir mektup alır ve kendisine kalan evi almaya, uğruna oğullarını sattıkları evi görmeye gider.
Sterling annesinin evine giderken yolda bir kaza geçirir ve ormanda baygın bir şekilde bir güzel tarafından bulunur. Onu bulan güzel ise Laura Fairleigh.

Laura bir papaz kızıdır. Anne ve babasını evlerinde çıkan bir yangında kaybedince Sterling'in annesi onu ve iki kardeşini yanına almıştır. Kadın ölürken Laura yirmi bir yaşına girdiğinde eğer evli ise ev ona kalacaktır. Bu evden başka kalacak yerleri olmadığından ve kendisinden başka düşünmesi gereken kardeşleri olduğundan Laura'nın evlenmekten başka çaresi yoktur.
Yirmi bir yaşına üç haftadan az bir süre vardır ve tek istediği bir erkektir bu yüzden ormanda bulduğu yakışıklı adamın hafızasını kaybettiğini fark edince nişanlısı olduğunu söyler ve olaylar başlar.
Laura Sterling'i tam hayallerinde ki erkeğe çevirir hatta babasının mesleği olan papazlığa bile başlatacaktı. Nişanlılık döneminde ikili yakınlaşmaya birbirinden etkilenmeye başlar hatta düğünlerin de çokta mutlulardır ama birden her şey tam tersine döner kayıp hafıza yerine gelir.

Uzun zamandır yazarın bir kitabını okumamıştım bu kitabı keşke bu kadar geç okumasaydım.
Sterling'in çocukluğunda yaşadıklarının onu sert bir adama dönüştürmesi içten içe hala acı çekmesi, sevgiye aç halleri bu kabuğundan uzun süre çıkamayışı, var olan aşkı kabullenme süreleri, bu sürede yaşadıkları, verdikleri mücadele çok güzeldi. Hem hüzünlendiren hem eğlendiren bir kitap. Her karakter öyle özgün ve güzeldi ki sevmediğim biri olmadı kitapta. Başlarken sıradan bir konusu var diye düşündüm ama kesinlikle öyle olmadı akıp gitti kitap.
Laura'nın kız kardeşine çok güldüm Sterling'i öldürme maceraları, Sterling'in kızarmış hamur tatlısından çektikleri okurken çok eğlendim. İkinci bir aşkta vardı kitapta az yer alsalar da sevdim onları da. Kitapta ne eksik ne fazla vardı ben bayıldım.

5 puan

Çeviri faciası bence :/ sırf bu yüzden okuyamıyorum...
Ayrıca olayları o kadar karıştırmışlarki, ufacık çocukların büyük büyük planlar yapması da beni benden etti... Bu arada şu kız kuzene de uyuz oldum, okuduğum kadarıyla yani..

ama beni asıl uyuz eden nokta... her şeyde sizli bizli konuşmaları yahuuu...

gerdek gecesinde bile, Leydim şimdi size dokunacağım, ahh lütfen kıpırdamayın şimdi sizi öpeceğim. falan diyecekler gibi hissettim okurken...
hem günümüz ağzıyla çevirip hem de bu kadar soğuk ve saygın mesafeli konuşturulması karakterlerin beni kitaptan soğutan nokta oldu.

Sonu güzelmiş dedi arkadaşım sırf sonunu merak ettiğim için okumak istiyorum ama ne zaman orası Allah kerim :/

10 puan

Aman Allahım bu nasıl bir kitaptı! Bayıldım, bayıldım, bayıldım! Bu kitabı önceden görmüş olmama rağmen zamanında okumuş olduğum Güllerin Fısıltısı kitabı yüzünden almayı düşünmüyordum çünkü bence o kitap cidden kötüydü. Bu kitabı da bildiğimiz historical tarzında yazılmış olduğunu düşünüyordum. Ama kitap beni öyle bir ters köşe yaptı ki ne siz sorun ne ben söyleyim. Julia Quinn'in Şahane Bir Kadının Gizli Günlüğü kitabından sonra bu kitap beni çok derinden etkiledi ve ağlattı.

Öncelikle kurgudan başlamak istiyorum. Karakterler arasındaki kimi zaman eğlenceli, kimi zaman hüzünlü diyaloglar çok zekice ve içten yazılmış. Sterling'in, annesinin son mektubunu ve Laura'nın mektubunu okurken karakterin neler hissettiğini resmen yaşadım ve içim parçalandı; böylece benim çeşmeler akmaya başladı. Sanırım o mektuplar aklıma geldikçe bir süre böyle ağladım ağlayacağım modunda olacağım.

Karakterlerin hepsine ama hepsine bayıldım ben. Yazar onların duygu ve düşüncelerini öylesine güzel aktarmış ki onların hissettiklerini çok iyi anlıyorsunuz ve onlarla dolu dolu yaşıyorsunuz.

Laura, ailesiyle yaşadıkların evin ve onların sorumluluklarını üstüne almış, ciddi gibi duran ama içinde tam bir romantik barındıran şirin mi şirin bir hanımefendi.

Sterling ise küçüklüğünde ailesinden koparıldığı ve amcası tarafından duygusuz biri olarak yetiştirilmiş olmasından dolayı sevgi denen kavramı bilmeyen, yaptığı onca şeyden dolayı insanların Devonbrooke Şeytanı olarak andığı ancak kendisi farkında olmasa da çocukluğunda her gün pencere önünde annesini bekleyip onu bir gün buralardan almasını dileyen, birinden sevgi görmeyi umutsuzca isteyen, yaşına ve yaptıklarına rağmen bence içinde hala saf bir çocuk barından muhteşem bir karakter. Ve kehribar gözlü. Bu göz renginde olan karakterlere ayrı bir sempati duyuyorum ben çünkü mavi gözden bile bulunması zor bir renk bence ve ortaya çıkan manzara inanın beni cezbediyor. Ben resmen Sterling'e aşık oldum. Kitap boyunca ona hep sarılmak ve sevgimi vermek istedim. Aklıma yaşadıkları geldikçe -mutlu veya hüzünlü- gözyaşlarımı durduramıyorum.

Laura'nın kardeşleri Lottie ve George da ayrı bir hayran kaldım. George, aklı başında ve karşılaştığı durumlarda ne yapması gerektiğini bilen ancak ben sorumluluk sahibiyim diyerek kendini kasmayan, içindeki çocuğu göstermekten de çekinmeyen tatlı biri.

Lottie ise ben bu kıza ne desem az olur şimdi. Dıştan tam melek ama içinde bir psikopat barındıran delinin teki :D . Bilmiyorum ben birçok kişinin aksine Lottie'ye bayıldım. Ve onun kitabını okumak için sabırsızlanıyorum.

Diğer karakterler de ayrı eğlenceli, ayrı sevilesiydi.

Ama ben yazarın yerinde olsaydım Diana-Thane arasında geçenleri ayrı bir kitap olarak yazardım. Bir oralarda elektrik aldım alamadım havası oluşu bende. Aralarındaki aşkı hissettim ancak biraz yarım kaldı be.

Benim en sevdiğim yazar Julia Quinn'dir ve Teresa bence yazdıklarıyla Julia'ya en yakın olan kişi. İkisi de sizi gülmekten krizlere sokacak zekice diyaloglar buluyorlar, aile kavramını inanılmaz güzel işliyorlar. Kalemleri çok akıcı. Aralarındaki fark ise bence Julia aşk kavramını güzel işiyor ama Teresa'nın kitaplarında aşkı daha fazla hissediyorsunuz.

Ah ah niye ben bu yazarı çok geç keşfettim ona yanarım! Geriye Lottie'nin kitabı kaldı, sonrasında Pegasus'tan bekle yeni kitabı :( .

8 puan

Teresa Medeiros’un ilk olarak Güllerin fısıltısı kitabını okumuştum. Ve bu kitabı okuduğumu yazarın adı tanıdık gelince hatırladım. Elimdeki kitaplar bitince onu yeniden okuyacağım, çünkü bir olay haricinde hiçbir şeyi hatırlamıyorum.
Kitap başlarda biraz içine girmesi zor bir dile sahip gibiydi ya da kafam dolu olduğu için ben anlamadım ama birkaç sayfa sonrası satırlar su gibi aktı. Oluşturulan karakter profilleri çok hoşuma gitti. Özellikle Lottie, kiliselerdeki melek heykellerini andıran güzel bir çocuk ama içinden okuduğu türlü türlü romanlar sayesinde cinayet senaryoları türeyip duruyor. Bu kitapta özellikle ona bayıldım ki sırada onun kitabını okuyacağım.
Laura’nın, vasisinin ölümünden sonra, oğlunun gelip evi ondan almasından önce, sayılı günleri vardır. Eğer Laura 21. Yaş gününe kadar evlenirse vasiyet gereği ev onun üzerine olacaktır. Tek sorun, evleneceği erkeği bir türlü bulamamasıdır. Ta ki, evlerinin ardındaki karanlık ormanda baygın bir adamı bulana kadar. Tabi bu adam aslında Laura’nın görmeden nefret ettiği, çocukken bu malikaneden götürüldükten sonra bir daha geri gelmeyen Devonbrooke Dükü Sterling Harlow’un ta kendisidir. Gerçi karakterlerimiz bunun uzun süre farkında olmayacaklardır çünkü Sterling aldığı darbeden dolayı hafızasını kaybetmiştir.
Karakterlerin hepsine ayrı ayrı bayıldığım nadir kitaplardan biri. Sterling burada başı çekiyor. Lottie’nin Sterling için düşündüğü cinayet yöntemleri beni okurken bayağı eğlendirdi ki bu girişimler düşünmek ile kalmıyor. Laura’nın çaresizlikten dolayı yaptığı şeyi de anlayabiliyorum aslında ona da kızamadım o yüzden. Takıldığım tek şey Diana ve Thane çiftinin fazla detaylandırılmamış olması ki kitabın en başından onların arasında geçmişte bir şeyler olduğunu hissedebiliyordunuz. Hatta yazar bu ilişkiyi öyle sonlara atmıştı ki kitap bitmek üzereyken acaba bunların da mı kitabı var diye araştırmıştım.

7 yıl, 10 ay
geri ileri