Bir açlık oyunları değildi ama güzeldi bu tarz sevenler için güzel konusu ve akıcılığı var.
Devamına geçelim bakalım.
Daha iyi distopyalar okudum. biraz fazla ergen işi gelmişti bana. zaten devamını da getirmedim
Okur yorum ve puanlarına bakarak aldığım serinin ilk kitabı. Okumaya başladıktan sonra fark ettim ki genelde yorumlar genç ve kadın okurların yorumlarıymış. Beklentim fantastik bir seri okuyacağım iken çoğu yeni yetme kadın yazarın yapmış olduğu gibi romantik bir seri okumak oluyor.
Çok zayıf bir kurgu, onlarca benzeri olan taklit bir dünya ve bolca romantik anlatım. Genç okur hoşlanabilir ama bana para verseler vakit ayırıp okumayacağım kitap türü. Para verip serinin tamamını aldığım için okuyorum. Hayat.
Tek olumlu tarafı anlatıma biraz aksiyon katabilmiş olması yazarın. Haricinde olay 16 yaşındaki bir kızın 18 yaşındaki bir erkeğe hissettiklerine tanık olmamız. Öyle bir erkek ki kızımız her dokunuşunda elektrik çarpmışa dönüyor, ürperiyor v.s. Cesur, anlayışlı, nazik, leb demeden leblebiyi tasa koyup getiren, hem de yakışıklı, uzun boylu v.s. Tabii kızımıza da aşık. Kız da paçoz, minyon, uzun burunlu, sivri çeneli. Nerdeyse klasik Türk filmi. Ya da günümüzün Türk dizileri gibi.
Sözde fantastik kitap yazdığını zanneden genç, özellikle kadın yazarların bu esnada ikinci olarak ne yaptıklarını da merak ediyorum.
Kitaptan bir alıntıyla bitireyim; Hava soğuk ama Tobias'ın dudakları ve elleri sıcak. Başını eğip çenemin altından öpüyor. Rüzgarın gürültüsünden memnunum, böylece iç çektiğimi duyamıyor.
Vagon sarsıldığında dengem bozuluyor ve bir elimi yere koyarak kendimi koruyorum. Oysa daha değdiği anda, elimi kasığına koyduğunu anlıyorum. Elimde sertliğinin baskısını hissediyorum. Elimi çekmem gerekir ama bunu yapmak istemiyorum.
...Bacağımı aşırtıp üzerine oturuyorum. Onu öperken kalbim boğazımda atıyor. Tobias doğrulup elleriyle omuzlarımı kavrıyor. Parmakları sırtımdan belime doğru kayarken ürperiyorum.
Okuduğum en iyi serilerden biri! Beatrice ile o heyecanı yaşamak, Tobias ile o acıyı hissetmek kesinlikle tarif edilemez duygular. Eğer o gün bu kitaba başlamamış olsaydım bu kitaptan sonra okuduğum hiçbir kitaba başlamamış olurdum. Çünkü bu kitap benim kitaplara başka bir bakış açısıyla bakmamı sağladı. Çünkü bu kitap benim dönüm noktamdı.
Yazarin ilk kitabi olmasina ragmen epey esasli bir kitap olmus. Her bir sayfa merak uyandirici ve tahmin edilemez sekilde ilerliyor. Bu heyecani cidden sevdim. Gerci Tris'in annesi hakkinda daha cok sey ogrenmek isterdim. Ve Will bunu hak etmemisti ama umarim diger karakterlerin basina da ayni sey gelmez.
Benim yazacağım yorum kitaptaki öykü ile ilgili değil. Hatta bir çok kişi zırvalamış, incir çekirdeğini doldurmayan şeylerden bir sürü şey üretmiş diye düşünebilir. Kusura bakmasınlar.
Ben kitabın hikayesinin arkasındaki düşünce yapısı ile ilgili şeyler yazmak istiyorum.
Veronica Roth bir öykü çerçevesinde insanlık değerlerini sorgulamış.
Cesaret nedir?
Cesaret, adrenalin hormonunun vücutta neden olduğu uyuşturucu etkisine benzer etkiyi hissetmek için, hayatını aptalca tehlikeye atmak mıdır? Cesurların tren hareket ederken binip inmeleri gibi. Gerçek cesaret korkularına rağmen korkunu kontrol altında tutarak yapılması gerekenleri yapmaktır. Kitabın sonunda Tris acılarına, kayıplarına rağmen Fiziksel, ruhsal acılarını bastırarak, korkuların kontrol ederek yapılması gerekeni yaptı.
Bilgelik nedir?
Eğitim insanı geliştirir, eğitim artan insan tevazu sahibi olmalıdır. Eğer bilgi gurur ve kibir ile birleşirse insan ruhunu sarar ve onun dondurur. Bilgelik grubunun hatası buydu. Yüzlerce yıl önce Yunus Emre bunu güzel bir şiir ile açıklamış.
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır
Haddini bilmeyen Bilgelik üyeleri içinde okumanın bir anlamı yok.
Fedakarlık nedir?
Birilerin mutlu etmek, birilerin bir şeyden korumaktır fedakarlık. Ama yapılan fedakarlığın karşısında bir şeyi elde etmek önemlidir. Tris’in anne ve babası her anne babanın yaptığını yaptılar, kendilerin evlatları için feda ettiler. Ama onların fedakarlığı sadece evlatların kurtarmak için değil, diğer insanalrı kurtaracak birini kurtarmak için yapılmış bir fedakarlıktı.
Kitabın en başında Toplulukların ortaya çıkışı tanıtılmış.
Saldırganlığı suçlayanlar Dostluk Topluluğunu
Cehaleti suçlayanlar Bilgelik Topluluğunu
İkiyüzlülüğü suçlayanlar Dürüstlük Topluluğunu
Bencilliği suçlayanlar Fedakarlık Topluluğunu
Korkaklığı suçlayanlar Cesurlar Topluluğunu
Kurmuşlar. Başta iyi niyetle başlan her yönetim gibi onlarda iyi niyetliymişler ama insanoğlunun yozlaşmış yanı her sistemi de yozlaştırdığı gibi onları da yozlaştırmış.
En sonunda gençlerin yani ergenlerin zekaları, yetenekleri ve yaptıkları seçimlerin geleceklerini belirlemede nasıl etkili olduğunun aytını çiziyor Uyumsuz kitabı. Ergenlikte yapılan seçim geleceğini nasıl şekillendirmesine bir örnek verecek olursak, eşit zekada ve ailelerinin okumaları için her türlü imkanı sağladığı iki erkek kardeş düşünelim. Kardeşlerden biri ders çalışırken öbürü dışarıda futbol oynuyor. Biri liseyi bitirip okumayı bırakırken öbürü üniversite okuyor, bir kariyer yapıyor. Lise bitiren kardeş düşük maaşlı bir iş buluyor, işten çıkarılmasa bile aldığı yeterli gelmediğinden hep ailesinin desteğine muhtaç kalıyor, okuyan kardeş üniversitede kariyer yaparken değişik topluluklara dahil olur ve daha iyi bir hayat standartı sağlarken, okumayan kardeş hem parasal sıkıntı çekiyor, yetişkin olmasına rağmen ailesine bağımlı kalıyor, hem de bulunduğu çevre dışına çıkamıyor. Kardeşler evlendikleri zaman yaşam şekilleri, eşleri, çocuklarının yaşam kaliteleri daha da farklı hale geliyor.
Tris ve onun gibi uyumsuzlar her tür yönlendirmeyi ret eden bir yapıdalar. İnsanlar genelde yaşadıkları topluluğun değerlerin sorgulamadan kabullenirler. Çocukken öğrendiklerimiz zihnimizde bir çeşit refleks haline geliyor. İçinde bulunduğumuz toplulğa uygun bir birey haline geliyoruz. Ama her toplumda aykırılar çıkar. Uyumsuz kelimesi günümüz siyasi literatürüne göre isimlendirirsek Anarşist demek daha uygun olur. Çünkü Anarşizm, her koşulda her türlü otoriteyi reddeder.
Kitapta değinilen bir başka güzel nokta ise gençlerin anne ve babaların hiç sorgulamadan kabullenmeleri. Ergenler anne ve babalarının da bir zaman ergen olduklarını, onlarında okula gidip, denklemlerle boğuştuklarını, sivilcelerinin olduğunu, ergenlik sorunları yaşadıkların düşünmezler. Annelerinin yakışıklı delikanlılara uzaktan aşık oldukların, onlarla flört ettiklerini, babalarının güzel kızların yolunu gözleyip onlara aşık oldukların düşünmezler. Gençler için anne babaları yetişkin olarak doğdular ve anne-baba formatında yaratıldılar. Gençlik, ergenlik sadece onların hayatında vardır. Tris’de Cesurluk’a gelene kadar annesinin geçmişini hiç sorgulamamıştı. Annesi hakkında çok şey bilmiyordu. O sadece Beatrice ve Caleb’ın annesiydi. Ama fedakar annesi ele avuca sımaz bir Cesur’du. Annesinin gerçeğini Tris ilk kez o zaman gördü.
Kitabı okumayanlar tavsiye ederim.