Anlatımı bana biraz farklı geldi,yazarın okuduğum ilk kitabı.tamamen hayal ürünü bir anlatım,bazı yerleri çok abartılı.tarzım değildi onu anladım.
Dilindeki bütünlüğe rağmen anlaşılmasında bir zorluk var, üstelik de kurgudaki zayıflığı ve derinleşme sorununun üzerini örtememiş bence
Konu ilginç gibi görünsede çok fazla eski dil kullanılmış, kelimelerin tek tek anlamlarına bakarak okumak zevkini kaçırıyor ben beğenmedim .
kitap sonuna gelince anlaşılıyor.Biraz kopuk kpouk ama sonunda kitap ne güzelmiş be diyorsunuz..
Kitap biraz dağınık gibi gidiyor, ama sonunda herşey yerine oturuyor. Üstad, bence yine harikalar yaratmış. Diğer kitaplarına göre biraz daha eğlenceli bir kitap olmuş. Bir sonraki eserini de sabırsızla bekliyorum. Ayrıca, son kısımda ki tarihsel anlatım beni bitirdi. Süperdi tek kelimeyle.
Kitabı sonuna kadar okumasam hiçbir şey anlamazdım. Çok kopuk anlatmış, konudan konuya atlamış izlenimi var. Eski dil kullanması da cabası. Kitabın sonunda neyin ne olduğu anlaşılıyor fakat sabrımı da zorlamadı değil. Bir daha İhsan Oktay Anar'ın kitabını okur muyum, hayır. 10/5 verebilirim o da sonunu bağladı diye..
okuduğum ilk kitabıydı hakikaten farklı bir yazar satır aralarında ince göndermeler var okurken insanı gülümsetiyor ve kendine bağlıyor ya sonra sonra diye diye sonuna geliyor bir de burada şaşırıyorsunuz ben çok sevdim galiba diğer kitaplarını alacağım
Konusu ve kahramanlarını çok sevdim. Yine yazar yapmış yapacağını.
Yalnız son birk kitabında da yazım dili ve kurguları aynı gibi. Bu biraz okumamı yavaşlattı.
Ama onun dışında kapk tasarımı, konu içindeki geçişleri iyiydi..
En karışık İhsan Oktay Anar romanı buydu heralde. Mutlaka kaçırdığım tam anlamadığım yerler olmuştur, tekrar tekrar okumak gerekir özellikle son kısımlarını..
itap bir tarafa da kitabın giriş kısmı harikaydı. Böyle bir yazı yazmayı hayal ederdim, artık vazgeçmek zorundayım o yazıdan. İhsan Oktay Anar kafamdakinin aynısını benim asla yazamayacağım kadar güzel yazmış bu kitabın girizgah bölümünde.
Kitaba gelirsek; İhsan Oktay' ın üslubuna laf edecek halim yok. Çok özgün, çok akıcı ama daha okuduğum ikinci İhsan Oktay kitabında sıkıldım ben, aynı şey. Ve her ne kadar tek başına değerlendirildiğinde çok sağlam bir kitap olsa da Puslu Kıtalar Atlası ile kıyaslandığında hem hikaye hem de karakterler bakımından o kitabın gerisinde bana göre. Ama tekrar söylüyorum kitap tek başına düşünüldüğünde zaten çok iyi, ben bir kitaba oy verirken kendimce onu kendi kategorisinde değerlendirerek yapıyorum bunu. Genel bir değerlendirme yaparsam 6-7 yıldız verdiğim kitapların yanında bu kitap kesinlikle 8-9 yıldızı hak eder ama o zaman Puslu Kıtalar Atlası' na 12 yıldız vermem gerekir ;)
uzun ihsan efendi'nin anlatım diline bayılsam, dünya tarihini kendi üslubunca anlattığı satırlarda kendimden geçsem de, maalesef bu roman asla bir puslu kıtalar atlası kalibresinde değil...
Sıkı tartışmaları göze almaktan oldukça uzak kalmış duruyor, bu kitabında popülerleşme kaygısı öne çıkmış gibi...
OKUDUĞUM EN İLGİNÇ ANLATIMLI ,EN ANLAMADIĞIM KELİMELERE SAHİP Kİ SÖZLÜKLE OKUDUM ,OLMASINA RAĞMEN ÇOK BEĞENEREK BİTİRDİĞİM BİR KİTAP. ÜSTELİK KOMİK.
Dili üzerine söylenecekler belli; Osmanlıca ağırlıklı, bilgi yüklü, "okuru merak ettirme" özellikleriyle yüklü.. "Güzel", "zor", "karışık" denebilecek özellikler, bunlara laf edemem, edebi olduğu ortada. Önemli mi bilmem, ama söyleyeklerini başında söyleseydi, kitabı nasıl olurdu? diye de aklıma geldi.
* Girişindeki Abdülhamit dönemi anlatısı etkileyici.
* Baba-Oğul-Hayâlet! Din mitolojisini İhsan Oktay Anar'dan takip edip, bol gülüp bol eğlenebilirsin.
Araya serpiştirilmiş küçük hikayeler, gülümseten ya da üzerinde çokça düşündüren ayrıntılar yazarın önceki kitaplarında olduğu gibi zevk verdi.
Yalnız kitabın kurgusunu sevemedim, alelacele yazılmış, altı doldurulamamış bir hikaye izlenimi verdi. Örneğin Amat'la kıyaslayınca bu kitap İhsan Oktay Anar'a özenen bir yazarın başarısız bir denemesi gibi görünüyor.
Özetle aradan geçen uzun zamandan sonra beklentilerimi karşılayamamış, önceki kitapların gölgesinde kalmış bir kitap okumuş oldum. Buna rağmen üstadın bir sonraki kitabını merakla bekliyorum.
İhsan oktay anar'ı beğenerek okuyorum ama bu kitabı diğerlerine nazaran pek hoşuma gitmedi. Kitabın ortaları ve son kısmı çok güzel. Fakat bazı bölümleri çok karmaşık. Kitabı bir kez daha okursam muhtemelen daha çok keyif alırım.
Halife efendimizce ilan edilen cihad davetine riayet eden bu zavallı askerlerin, müslüman köylüler tarafından neden defnedilmediği belki, mezarlıklarında nesebi gayri sahih şahıslar istememelerine bağlanabilir.
Köylünün evine gelen misafir yer içer, er yada geç çekip giderdi; lakin kabristanına gelince, ebediyete kadar orada istirahat edebilirdi. Galiba zabitlerde bu fikirdeydiler ki, muhtarın evinden öfkeli bağırış çağırış sedaları işitildi. Aslında askerler pek haklı sayılmazlardı.
Çünkü ordu, bu harpte donarak ölen binlerce askerin cesedini, ancak yarım asır sonra toplayıp gömecekti.
Vatanı uğruna yaşayan birine köpek, yine vatanı uğruna ölene de köpek leşi muamelesi yapmak galiba bir devlet geleneğiydi.
(Yedinci Gün Sahife 172)
Yorumcunun notu: Tarih tekerrürden ibarettir.!
İhsan Oktay'ın diğer kitaplarını da okumuş biri olarak bu ağdalı, ciddi görünümlü fakat aslında alaycı üsluptan artık biraz sıkıldığımı hissettim.
yine de serin hikaye birader. savaşın betimlendiği kısım çok etkileyiciydi en azından.
eski dil sevenler için bitirim, kitabın son kısmı olan hayalet- oldukça güzel bir tarih portresi,, en azından o bölümü okumadan kitabı kapamayın derim. Ayrıca Türk yazarlar içinde değerlendirildiğinde bence iyi bir imgelem-bilim kurgu hikayesi sayılabilir. Esprili de bir anlatım olduğunu söylemeden geçemicem
ilk defa bir ihsan oktay anar kitabı okudum.ama bi an hiç bitmeyeck sandım o kadar sıkıldımki.hayatimda okuduğum en zor kitaptı diyebilirim.zaten çoğu yerini anlamadım.kitapları yarım bırakmayı sevmediğim için sırf bitsin diye okudum.
O tarifsiz biçem bu kitapta da doruk noktasındaydı. İlk kırk sayfası ağır bir gülle gibi ilerliyordu ki, yazar melekler üzerinden dille nasıl oynayabildiğini gösterdi. O dönümden sonra kurgu derinleşmeye başladı. Birkaç noktada elim kitapta, ağzım açık duvarları seyrettim. Bunlar güzel tepkilerdi... Oysa ''Puslu Kıtalar Atlası''nı okurken verdiğim tepkilere yakın tepkiler vermek isterdim.
Ben Ihsan Oktay Anar'in her kitabini çok severim ama bu biraz tatsiz geldi. Artik benim mi kitap okuma modum tam degildi yoksa bu roman mi beni açmadi hangisi bilemem ama heyecani ve mistisizmi biraz düsüktü gibi...
"Hayalet"ten sonra herşey başlıyor.Kurgu güzel bunu son bölümde tam olarak oturtabilmek, sonunu tahmin edememek ayrı bir merak uyandırıyor. Nitekim "Hayalet" e kadar sıksada sonrası akıp giden en önemli pişman etmeyen.
İhsan Oktay Anar farkını ortaya koymuş son 50 sayfaya kadar hiçbir şey anlamayıp son 50 sayfada hayretler içinde kalıyorsun muhteşem bir yazar