Nasıl Elimde süründü gitti belli değil. Bitirmek için büyük çaba sarf ettim resmen. Kötüydü, gereksizdi.
Normalde bir kitabın neyle ilgili olduğunu 2-3 cümle ile açıklamayı severim.. İnsan portreleri halindeki eserler bu yüzden beni zorlar.. Bu kitabın da neyle ilgili olduğunu açıklamak zor.. Kısaca "insan portreleri" der geçerim böyle romanlara.. Olayların, ana durumdan önce geçmiş olduğu, potansiyel oluşturduğu romanlardır.. Bunlarda yazarın dili ön plana çıkar işte; nasıl anlattığı, geçmiş olayları nerede nasıl sunduğu daha çok önem kazanır..
Ben romandaki dili beğendim.. Ama bazı alt örgülerden tat almadım..
Konusu çok yaratıcı değil, sıradan hayatlar ve sıradan insanlar. Yakup'un hikayesi diğerlerine göre daha akıcıydı, Leyla'nın bölümünde kitap elimde can çekişiyordu artık, sorunlu bir baba ve kızının hayatını alt üst etmesi o kadar zorlama bir konu ki. Halil'in hikayesi de bir noktada tıkandı benim için, Halil farklı bir karakter değil, gerçekçi değil.
Bir noktadan sonra hikayede de ilgi çekici bir şey kalmayınca, karakterler de itici olunca sadece bitirmek için okunmuş bir kitaba dönüştü benim için.