“Bazen alıp başını gitmek ister insan. Uzaklara, çok uzaklara… Görürüm ki sen de alıp başını gitmek istersin buralardan. O vakit ben de seni yanımda götüreyim derim…” Delal iliklerine kadar sarsıldı. Sonra ani bir öfke hissetti içinde. “Doğrudur,” diye bağırdı. “Uzaklara, hem de çok uzaklara gitmek isterim… Fakat Şiyar’ımın olmadığı bir yere de gitmek istemem.” Mamo sakinliğini hiç elden bırakmadı. “İstersen acele hüküm verme,” dedi. “Yarın sabaha kadar vaktimiz vardır. Bilesin ki benim oğlum da senin gibi yaralıdır. Bu kötü günlerinizde birbirinize yoldaş olursunuz kızım. Baran’ım elbette iyileşecek, bir gün ayağa kalkacaktır. O zaman da senin yaralarını o iyi edecektir…” Düğün günü güzeller güzeli Delal, gelin alayıyla damat evine vardığında hayatının en mutlu gününü yaşıyordu, ta ki Şiyar’ının atı Cengâver bir başına ortaya çıkıncaya kadar… Nasıl olmuştu da mutluluk bu kadar çabuk uçup gitmişti ellerinin arasından? Nasıl olmuştu en güzel günü kara güne dönüşüvermişti? Şimdi nasıl Şiyar’ın kardeşi Diyar’a eş olacaktı? Töreye nasıl karşı gelecekti? Sürdü Cengâver’i ölüme, ama kader ona başka bir yol çizdi. Önce Mamo’yu gönderdi, sonra da umudu… 1950’lerde sınır kaçakçılığını önlemek için tüm sınır mayınlanmış, yaşanan kayıplarla hayatlar değişmişti. Tıpkı Delal ile Şiyar’ınki gibi. Onların gerçek yaşamlarından yola çıkarak kaleme aldığı bu kitapla Sinan Akyüz, bize her ne olursa olsun umut etmekten vazgeçmememiz gerektiğini hatırlatıyor. Sevginin ve cesaretin gücüyle… İncir Kuşları, Piruze, Aşk Başka Evde gibi çok okunan kitapların yazarından yine soluk soluğa okuyacağınız bir roman…
(Tanıtım Bülteninden)
“Bazen alıp başını gitmek ister insan. Uzaklara, çok uzaklara… Görürüm ki sen de alıp başını gitmek istersin buralardan. O vakit ben de seni yanımda götüreyim derim…” Delal iliklerine kadar sarsıldı. Sonra ani bir öfke hissetti içinde. “Doğrudur,” ... tümünü göster
"Karanlık sırların gömüldüğü dipsiz bir kuyu gibi..."
Yüreğimin koridorlarında dolaşan bir canavar...
Onu tanımıyorum.
Göremiyorum.
Ama hissediyorum.
Orada...
Amansız şeytani hain...
Doro, küçük kardeşinin ölümünden beri kâbuslarla ve halüsinasyonlarla yaşamaktadır. Kötü anıları geride bırakmak adına annesiyle birlikte başka bir şehre yerleştiğinde hayatında temiz bir sayfa açacağını düşünür ama nereye giderse gitsin geçmiş, bir hayalet gibi onu takip etmektedir. Ve bir gece, haftalar önce intihar ettiğinden herkesin emin olduğu bir gençle karşı karşıya geldiğinde Doro gördüklerinin bir hayal olup olmadığını anlayabilmek için tehlikeli bir arayışın içine girer. Dahası, keşfettiği şeyin gerçek olduğunu herkesten önce kendisine kanıtlaması gerekecektir...
"Karanlık sırların gömüldüğü dipsiz bir kuyu gibi..."
Yüreğimin koridorlarında dolaşan bir canavar...
Onu tanımıyorum.
Göremiyorum.
Ama hissediyorum.
Orada...
Amansız şeytani hain...
Doro, küçük kardeşinin ölümünden beri kâbu... tümünü göster
"Aslında her şey kontrolüm altındaydı!"
"Evet Kainatta benim kadar rezil aşk acıları yaşayan pek çok, hatalarından ders almayan pek az kadın vardı. Sürünüp sürünüp ölmüyor, inadına aşık oluyordum yani... Bununla gurur/anabilirdim, değil mi? İnsan, akıllanmayan bir hayvandı ve Bilun Yılmaz, hayvanın önde gideniydi!"
Bilun Yılmazın herkesi kıskandıran, peri masallarından hallice, muhteşem bir hayatı vardı. Yakışıklı ve ünlü bir sevgilisi, genç yaşında edindiği parlak bir kariyeri, muhteşem dostları, birbirinden ünlü modacıların tasarımlarıyla dolu bir giyinme odası ve Nişantaşında güzel bir evi... Ama hiçbir şey sandığı kadar uzun sürmeyecekti. Tam da en mutlu olduğu günde, hayatının enji büyük kazıklarından birini yiyecek ve bu kazığın üstüne yiyeceği kazıklan; hayal bile edemeyecekti. Bakalım Bilun her şeyin üstesinden nasıl gelecektik
"Türkiye Bridget Jones ile tanıştı, çok sevdi. Facebook ile tanıştı, çok sevdi. Twitterı tanıdı, çok sevdi. Kızlar oğlanlar blog yazmaya başladı, herkes çok sevdi. Sonra bloglar kitap oldu, kitap dediğimiz şey değişti. Bunların hepsi doğal süreç... Ancaaak, Samimi olmam tazınınım, diye kendini yırtan samimiyetsiz yazarcıkların ürünü, her satırında yazarın ve yayıncının çlink çlink dolar-lira sayan gözbebeklerini görebildiğimiz sözde kitaplar türedi. İtirazım yok gerçi. Bırakınız yazsınlar, bırakınız okusunlar. Ama iyi yazılmış, gerçek anlamda samimi bir kitap okumak istiyorsanız... Gülerken gözlerinizden yaşlar gelmesinde sıkıntı yoksa... Zekice kurgulardan hoşlanıyorsanız... Bu devrin ve bu toprakların hikayelerini tercih ediyorsanız, Arzumun yeni kitabı Süper Zeki Bir Kadının Über Salak Hikayesini öneririm. Gerçekten de Süper Zeki Bir Kadının elinden çıkan, Über Bir Hikaye!!! Salak mı? Asla :)"
Hande Sarman
Habertürk
"Aslında her şey kontrolüm altındaydı!"
"Evet Kainatta benim kadar rezil aşk acıları yaşayan pek çok, hatalarından ders almayan pek az kadın vardı. Sürünüp sürünüp ölmüyor, inadına aşık oluyordum yani... Bununla gurur/anabilirdim, d... tümünü göster
Birden fazla duyguyu bir arada ama farklı bir bakış açısıyla anlatmayı başaran yazar, Akıl Tutulması romanıyla okuru âdeta bir bulmacanın içine davet ediyor.
Bağımsız karakterlerin kesişen yolları, aklın sınırlarını zorlayacak gerçekçi bir kurgu ve tahmin edilmesi mümkün olmayan bir final…
Gerçeğin peşinden gitmek hiç bu kadar sürükleyici olmamıştı.
Hayatın içinde insanlara kendini göstermeden sallanan adalet terazisi, görevini mükemmel şekilde yerine getirmeye devam ediyordu. Sebepleri göremediğimizde, adına tesadüf diyorduk. Oysa beynimiz, tüm bağlantıları görebilecek kadar gelişmiş değildi. İyiliğin ve kötülüğün savaşında hayat, kendi dengesini çoktan kurmuştu. Kesişen kaderler bile bir sonuca hizmet etmek için vardı. İnsana iyi niyetini de kötü niyetini de karşısında bekleyen bir ayna gibi geri veren, en zekilerimizin bile anlamlandıramadığı üstün bir güç. Belki de tesadüf dediğimiz şey, Tanrı’nın yeryüzündeki gizli kalma şekliydi.
Birden fazla duyguyu bir arada ama farklı bir bakış açısıyla anlatmayı başaran yazar, Akıl Tutulması romanıyla okuru âdeta bir bulmacanın içine davet ediyor.
Bağımsız karakterlerin kesişen yolları, aklın sınırlarını zorlayacak gerçekçi bir kurgu ... tümünü göster
Stefan Zweig Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Briefeiner Unbekannten) adlı uzun öyküsünü 1920’li yılların ilk yarısında kaleme aldı. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu’nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiş olduğu erkek için kaleme aldığı bu mektubun “gönderen”inin adı yoktur. Mektubun başında tek bir hitap vardır: “Sana, beni asla tanımamış olan sana”. Kadın büyük tutkusunu hep bir “bilinmeyen” olarak, yani tek başına yaşamaya razıdır, bu aşk öyküsünde “taraflar” değil, sadece tek bir “taraf” vardır. Böylesine, gerçek anlamda aşk denilebilir mi? Zweig okurunu, bir kez daha, insan psikolojisinde eşine pek rastlanmayan bir yolculuğa davet ediyor. Bu yeni yolculuğun sonunda “mutlak aşk” kavramının şimdiye kadar bilinmeyen kıyılarına varmayı amaçlamış olması da bir ihtimal!
Stefan Zweig Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Briefeiner Unbekannten) adlı uzun öyküsünü 1920’li yılların ilk yarısında kaleme aldı. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu’nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayat... tümünü göster
Nasıl herkese duyuruyum da sesimi diyeyim: Bu anlattığınız ben değilim. ben bu anlattığınız değilim. Yusufu ben nasıl yerim? Ben Yusufu nasıl yerim? Sözünün bu kısmına gelince kurt. nemli gözlerinden boncuk gibi yaşlar dökülmeye başladı. Gri tüylerle kaplı göğsü. ön ayakları ıslandı. Bir ah çekti derinden derine. Islak burnu daha ıslandı. Ve devam etti:Ben şimdi adımı nasıl temize çıkarayım. alnıma sürülen bu kapkara lekeyi neyle. nasıl yıkayayım? Öyle bir leke kideğil bana. yeter kıyametin kopacağıüne değin gelip geçecek tüm torunlarıma.Tek muradım. bütün yaratılmışların sahibi olan Tanrım. bu ayıpla yaşatamazsın beni. Ya alsın yeni doğmuş bütün kurt yavrularıyla birlikte canımı. kurt neslinin dalı yaprağı burada kesilsin. ya da adım temize çıksın.
Nasıl herkese duyuruyum da sesimi diyeyim: Bu anlattığınız ben değilim. ben bu anlattığınız değilim. Yusufu ben nasıl yerim? Ben Yusufu nasıl yerim? Sözünün bu kısmına gelince kurt. nemli gözlerinden boncuk gibi yaşlar dökülmeye başladı. Gri tüylerle... tümünü göster
Areser şu anda kitap okumuyor.