Olayların başlangıç noktası Hindistan'dır.Ve roman zaten Hindistan diye başlamaktadır.Rahibe Ursula şüpheli bir şekilde ölü bulunur.Manastırın içerisinde bulunan bu ölüyü incelemek herzamanki gibi ölüler kraliçesi olan Maura'nın işi olacaktır.Yalnız ilginç bir durum vardır.Ölen rahibe kısa bir süre önce doğurmuştur.Hepimiz biliriz ki rahibeler asla ilişkiye girmez.Çok karmaşık gelişecek olaylar bu şekilde başlamaktadır.Ayrıca bu olayların vuku bulduğu sırada başka bir ceset daha bulunur.Bu olaylardan bağımsız gibi görünsede ilerde çok bağlantılı olan bu ceset inanılmaz derece korkunçtur.Bir bayana ait olduğu düşünülen cesedin parmakları ve ayakları kesilmiş aynı zamanda yüz derisi de soyulmuştur.Anlaşıldığı gibi cesedin kime ait olduğu bilinmemesi için yapılmış bir cinayettir bu.Yapılacak incelemelerden sonra cesedin cüzzamlı olduğu ortaya çıkacaktır.Jane ve ekibinin işi yine oldukça zor ve karışıktır.Aynı zaman da Jane ruhsal olrak da zor durumlar yaşamaktadır.Bir yandan hamile olduğunu öğrenmiştir.Ama bunu Gabriel'söylemek istemez.Onu bir o kadar da özlemiştir.O ise başka bir soruşturmayı yürütmek için başka bir şehirde bulunmaktadır.
Olayların başlangıç noktası Hindistan'dır.Ve roman zaten Hindistan diye başlamaktadır.Rahibe Ursula şüpheli bir şekilde ölü bulunur.Manastırın içerisinde bulunan bu ölüyü incelemek herzamanki gibi ölüler kraliçesi olan Maura'nın işi olacakt... tümünü göster
Franz Kafkanın 1915 yılında yayımlanan Dönüşüm adlı romanı, yazarın, anlatım sanatının doruğa ulaştığı bir yapıtıdır. Küçük burjuva çevrelerindeki tiksindirici aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen bu roman, aynı zamanda toplumun kalıplaşmış, işlevini çoktan yitirmiş akışına bilinç düzeyinde başkaldıran bireyin tragedyasını çarpıcı biçimde dile getirir. Romanın kahramanı Gregor Samsanın başkalaşması, bir böceğe dönüşmesi, salt bir çarkın kaskatı dişlisi, eleştirmeyen, ama yalnızca boyun eğen bir toplum teki olmaktan çıkma anlamını taşır; böylece böcekleşenin yazgısı, elbet toplumca dışlanmaktadır. Kafkanın en kalıcı yapıtları arasında yer alan ve Nobel ödülü sahibi Elias Canettinin En yüksek düzeydeki anlatım sanatının tipik örneği olarak nitelediği Dönüşümü Ahmet Cemalin çevirisiyle sunuyoruz.\n\n-Kitap ruhumuzun buz kesmiş sularını kıracak bir balta olmalıdır.
-İnanç, giyotine benzer; onun kadar ağırdır, onun kadar hafiftir.
-Yaşarken yaşamıyla uzlaşamayan birinin, bir eliyle, yazgısının tepesine çöken umutsuzluğu biraz uzaklaştırması gerekir.. Ama bir eliyle de, yıkıntılar arasında gördüklerini not alabilir.
\n\nİlk kez 1915 yılında yayımlanan Dönüşüm, üzerinden neredeyse bir asır geçmesine rağmen hâlâ tüm dünyada en çok okunan kitaplar arasındadır.Yabancı ve alışılmadık bir olayın öyküye girmesiyle birlikte tamamıyla alışılmış, hatta basit diyebileceğimiz bir çevre birdenbire yeni bir ışık altında gerçek yapısıyla ortaya çıkar. Bir pazarlamacı ve ailesinin hiç de çekici olmayan monoton yaşamı bilinen yöntemlerle anlatılsa farklı ve ilginç bir şey ortaya çıkmaz. Ancak bu pazarlamacı bir sabah uykudan uyandığında kendisini bir böceğe dönüşmüş bulduğunda o ve ailesinin varlıklarının sorunsalı üzerindeki perde birdenbire kalkar.Burada normal yaşamın üzerindeki maskenin normal olmayan bir biçimde düşmesi anlatılmaktadır. İnsan kılığında bir canavar değildir karşımıza çıkan, aksine hayvan kılığında bir insandır.\n\nSıradan bir pazarlamacı olan Gregor Samsa, bir sabah sıkıntılı rüyalardan uyandığında kendini tuhaf, devasa bir böcek olarak bulur. İnce titrek bacakları, çirkin, boğum boğum karnının iki yanında, denetimden çıkmış gibi sağa sola sallanmaktadır. Batı edebiyatının ve modernizmin kilometre taşlarından biri olan Dönüşüm, asıl şimdi, yirmi birinci yüzyılın başında, modern insanın derinden yaşadığı yabancılaşmadan kaçmanın imkânsızlığını, yaklaşık seksen yıl önce haber vermiş gibidir. Koruyucu bir böcek kabuğunun içine sığınmak, kendini her türlü iletişime, saçma olanın bu ete kemiğe bürünmüş biçimi karşısında bile hâlâ rutin hayatı, görevleri hatırlatan dış seslere kapamak, kısacası oyundan çıkmak, bir kurtuluş olduğu kadar, hayatın anlamına uzak düşmenin cezasıdır da. Dönüşüm: Yabancılaşmanın ağırlığı.\n\n\n\nBir sabah tedirgin, düşlerinden uyanan Gregor Samsa, dev bir böceğe dönüşmüş halde buldu kendini. Bir zırh gibi sertleşmiş sırtının üzerinde yatıyor, başını biraz kaldırdığında yay şeklinde katı bölmelere ayrılmış, bir kümbet yapmış kahverengi karnını görüyordu. Karnının üstündeki yorgan, her an kayıp yere düşmeye hazır halde güçlükle tutunabilmekteydi. Vücudunun diğer kısımlarına göre acınacak kadar cılız, bir sürü bacakçık, ne yapacaklarını şaşırmış, gözlerinin önünde sürekli çakıp sönüyordu.
\n\nBabasının iflasından sonra ailesinin geçimini üstlenen Gregor Samsa, bir sabah yatağında böceğe dönüşmüş olarak uyanır. Bir böceğin gövdesine sahip olmasına rağmen düşünceleriyle bir insan olan Samsa, umutsuzlukla ailesinden ilgi bekler. Kafkanın olağandışı ile olağanı ustalıkla kaynaştırdığı bu romanında, küçük burjuva yaşantısına bir eleştiri de getiriyor.\n\nFranz Kafka : ( 3 Temmuz 1883, Prag - 3 Haziran 1924, Kierling) Taşralı Çek proletaryasından gelip zengin bir tüccar konumuna yükselmiş bir baba ile zengin ve aydın bir Alman Yahudisi annenin çocuğu olan Franz Kafka, içedönük ve huzursuz kişiliğini büyük ölçüde annesine borçluydu. Çeşitli ailevi ve toplumsal sebepler yüzünden çevresine yabancılaşarak büyüdü. Ailesinin Pragdaki Alman toplumuyla kaynaşma çabaları sonucunda Alman okullarında okudu. Çek kökenli bir aileden geldiği halde Almancayı anadili olarak kullandığı için tam bir Çek sayılmayan Franzı, Almanlar da tam anlamıyla kendilerinden görmediler.Babasının zoruyla 1906da tamamlayacağı hukuk eğitimine başladı. Eğitimi tamamladıktan sonra bir sigorta şirketine girdi. Max Brod ile tanışıp, Prag edebiyat çevresine katıldı. Sigorta şirketinde çalışmasıyla yabancılaşma duygusu iyice gelişen Kafka, 1912de Felice Bauer ile tanıştı. 1914 ve 1917de iki kez Felice ile nişanlanmasına rağmen yazmaktan alıkoyacağı düşüncesiyle bir türlü evlenemedi. Bu ilişkiden geriye 500ü aşkın mektup kalmıştır.I. Dünya Savaşı sırasında fiziksel yetersizlik nedeniyle askere alınmadı.1917 yılında vereme yakalandığı anlaşıldı.1920de yapıtlarını Çekçeye çevirmek isteyen Milena Jesenka ile tanıştı. Kendisinden 12 yaş küçük ve evli olan Milenayla -birleşmelerinin umutsuz olduğunu bildiği halde - yıllarca mektuplaştı.Sağlık sorunlarının artması üzerine emekliliğini istedi, son yıllarında 20 yaşındaki Dora Diamant ile mutluluğa takıldı.1924de Viyana yakınlarında Kierling Senatoryumuna kaldırıldı ve oradan çıkamadı. Praga gömüldü.Nazilerin Çekoslavakyayı işgali sırasında üç kız kardeşi de toplama kamplarında öldürüldü, Kafka ile ilgili bir çok belge yok edildi.20 yıl süren dostluklarının sonunda Kafka bütün yazdıklarını ölümünden sonra yakması için Max Broda vermişti. Ama Brod, dostuna ihanet ederek bu yapıtları bastırdı.1935de başlayan ilk toplu basım önce engellendi sonra da yasaklandı ama zaman içinde üne ve sıkı bir satış garantisine kavuştu.\n\nGregor Samsa bir sabah tedirgin düşlerden uyandığında, kendini yatağında devasa bir böceğe dönüşmüş buldu.Dönüşüm edebiyat tarihinin belki de en müthiş bu cümlesiyle başlar. Ama bunun, anlatının en dokunaksız cümlelerinden biri olduğunu satırlar ilerledikçe anlarız. Samsa beklendiği gibi panik içindedir. Ama yaşadığı panik, sanıldığı gibi böceğe dönüşmüş olmasından değil, geç kalmasındandır. Çünkü işe geç kalması, işini riske atması demektir ve o, bu riski göze alamaz. Ailesi borç yükü altında ezilmekte ve bütün aile Samsanın eline bakmaktadır. İşte Kafkanın derin sezgisiyle önceden haber verdiği asıl korkunç gerçeklik... Birey kendi bedeninden, varoluşundan kopmuş, olağanüstü durumunu bile göz ardı edebilecek kadar sosyal yaşama batmış ve kendine yabancılaşmıştır. Ancak, devasa bir böceğe dönüşünce topluma da yabancılaşır. Acı süreç, toplumun giderek onu kendi dışına itmeye çalışması, onun da var gücüyle toplumun bir yerine bağlanmak için verdiği mücadeleyle geçer.Bu, belki de hepimizin trajedisidir.Franz Kafka, Dönüşümle modern temaları klasik alegorik anlatımla eriterek dünya edebiyatında beklenmedik ufuklar ve anlatım olanakları açmıştır.\n\nYazınsal yaşamını iktidarla çalışma üzerine kuran Franz Kafkanın eserlerin de, rüyalarından alıan ve kabusa yaklaşan yerinellerle (alegori), insanın anlamadığı yasalarla yönetilen bir dünyayla ulaşma girişimindeki birey ruhunun yalnızlığı vardır.Yaşarken çok az eseri basılan Kafkanın romanlarını özellikle psikanaliz kuramına oturttuğu, bilinçaltının çalışmalarından örnek aldığı düşünülmüştür.Dönüşüm yazarın tanınmış eserlerinden biridir.\n\nKafkanın ölümsüz başyapıtıGregor Samsa bir sabah kötü bir rüyadan uyandığında, kendini yatağında korkunç bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.Daha ilk cümlesiyle bile kitabın sonunu merak ettiren bir konu... Sayfalar ilerledikçe Gregorun hayatına bir böcek olarak devam etmeye çalışmasına ve ailesinin, yakın çevresinin bu durum karşısındaki bocalamalarına tanık oluruz. Hayatın normal akışı içerisinde ortaya çıkan bu değişiklik, aslında Franz Kafkanın toplumda varolan kalıplaşmış düzene bir başkaldırısıdır. Toplumdan farklı olan insanların dışlanışını da bu yolla oldukça başarılı bir yöntemle eleştirir. Kafkanın bu başyapıtı, çok geçmeden klasikler arasında yerini almış ve Kafkanın ününü de günümüze kadar taşımıştır.\n\nFranz Kafkanın 1915 yılında yayımlanan Dönüşüm adlı anlatısı, yazarın anlatım sanatının gerçek anlamda doruklarına varmış olduğu bir yapıttır... Küçük burjuva çevrelerindeki tiksindirici aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen anlatı, aynı zamanda genelde toplumun kalıplaşmış, işlevini çoktan yitirmiş akışına bilinç düzeyinde başkaldıran bireyin tragedyasını çarpıcı biçimde dile getirir. Gregor Samsanın başkalaşma, bir böceğe dönüşmesi, salt bir çarkın kaskatı dişlisi, eleştirmeyen, ama yalnızca boyun eğen bir toplum tepki olmaktan çıkma anlamını taşır; böylece böcekleşenin yazgısı elbet toplumcu dışlanmaktır\n\n
Franz Kafkanın 1915 yılında yayımlanan Dönüşüm adlı romanı, yazarın, anlatım sanatının doruğa ulaştığı bir yapıtıdır. Küçük burjuva çevrelerindeki tiksindirici aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen bu roman, aynı zamanda toplumun ka... tümünü göster
Yazar Erdal Demirkıran, 9. kitabı olarak kaleme aldığı “Azrail’in Secde Ettiği Adam” isimli eseriyle Kur'ân-ı Kerim’in Romanını yazdı.
Kur'ân-ı Kerim’i roman diliyle anlatması bakımından yepyeni bir tarz olarak tarihe geçecek olan bir eserdir Azrail’in Secde Ettiği Adam.
- Allah, insanı egosunu tatmin etmek için mi yarattı ya da neden yarattı?
- Allah, yoktan mı var eder?
- Ateizm bir hastalık mıdır?
- Big-Bang Teorisi yüzyılın balonu olabilir mi?
- Geleneksel manada anlatıldığı ya da tasvir edildiği gibi bir ‘ruh’ var mıdır?
- İbadetler emir midir, şayet emirse insan buna nasıl karşı koyabilir?
- Kutuplarda namaz ve oruç mevzusu Kur'ân’da var mıdır? Eğer yoksa her şeyin eksiksiz olarak anlatıldığı ayetle sabit olan Kur'ân’da bu detay atlanmış mıdır?
- Kabir Azabı diye bir şey var mıdır? Kur'ân’dan bu konuya ilişkin olarak kaynak gösterilen ayetler başka anlamlara da gelebilir mi? Şayet geliyorsa bu anlamlar nelerdir?..
gibi sormaktan, sorgulamaktan çekindiğimiz daha birçok soruya cesurca cevaplar veren kitap, 11 aylık titiz bir çalışmanın neticesinde, sadece Kur'ân-ı Kerim’in ışığında ve işinin ehli olan ciddi bir ekibin gözetiminde yayına hazırlanmıştır.
Yazar Erdal Demirkıran, 9. kitabı olarak kaleme aldığı “Azrail’in Secde Ettiği Adam” isimli eseriyle Kur'ân-ı Kerim’in Romanını yazdı.
Kur'ân-ı Kerim’i roman diliyle anlatması bakımından yepyeni bir tarz olarak tarihe geçecek olan bir es... tümünü göster
Yazar Erdal Demirkıran, 9. kitabı olarak kaleme aldığı “Azrail’in Secde Ettiği Adam” isimli eseriyle Kur'ân-ı Kerim’in Romanını yazdı.
Kur'ân-ı Kerim’i roman diliyle anlatması bakımından yepyeni bir tarz olarak tarihe geçecek olan bir eserdir Azrail’in Secde Ettiği Adam.
- Allah, insanı egosunu tatmin etmek için mi yarattı ya da neden yarattı?
- Allah, yoktan mı var eder?
- Ateizm bir hastalık mıdır?
- Big-Bang Teorisi yüzyılın balonu olabilir mi?
- Geleneksel manada anlatıldığı ya da tasvir edildiği gibi bir ‘ruh’ var mıdır?
- İbadetler emir midir, şayet emirse insan buna nasıl karşı koyabilir?
- Kutuplarda namaz ve oruç mevzusu Kur'ân’da var mıdır? Eğer yoksa her şeyin eksiksiz olarak anlatıldığı ayetle sabit olan Kur'ân’da bu detay atlanmış mıdır?
- Kabir Azabı diye bir şey var mıdır? Kur'ân’dan bu konuya ilişkin olarak kaynak gösterilen ayetler başka anlamlara da gelebilir mi? Şayet geliyorsa bu anlamlar nelerdir?..
gibi sormaktan, sorgulamaktan çekindiğimiz daha birçok soruya cesurca cevaplar veren kitap, 11 aylık titiz bir çalışmanın neticesinde, sadece Kur'ân-ı Kerim’in ışığında ve işinin ehli olan ciddi bir ekibin gözetiminde yayına hazırlanmıştır.
Yazar Erdal Demirkıran, 9. kitabı olarak kaleme aldığı “Azrail’in Secde Ettiği Adam” isimli eseriyle Kur'ân-ı Kerim’in Romanını yazdı.
Kur'ân-ı Kerim’i roman diliyle anlatması bakımından yepyeni bir tarz olarak tarihe geçecek olan bir es... tümünü göster
Yazar Erdal Demirkıran, 9. kitabı olarak kaleme aldığı “Azrail’in Secde Ettiği Adam” isimli eseriyle Kur'ân-ı Kerim’in Romanını yazdı.
Kur'ân-ı Kerim’i roman diliyle anlatması bakımından yepyeni bir tarz olarak tarihe geçecek olan bir eserdir Azrail’in Secde Ettiği Adam.
- Allah, insanı egosunu tatmin etmek için mi yarattı ya da neden yarattı?
- Allah, yoktan mı var eder?
- Ateizm bir hastalık mıdır?
- Big-Bang Teorisi yüzyılın balonu olabilir mi?
- Geleneksel manada anlatıldığı ya da tasvir edildiği gibi bir ‘ruh’ var mıdır?
- İbadetler emir midir, şayet emirse insan buna nasıl karşı koyabilir?
- Kutuplarda namaz ve oruç mevzusu Kur'ân’da var mıdır? Eğer yoksa her şeyin eksiksiz olarak anlatıldığı ayetle sabit olan Kur'ân’da bu detay atlanmış mıdır?
- Kabir Azabı diye bir şey var mıdır? Kur'ân’dan bu konuya ilişkin olarak kaynak gösterilen ayetler başka anlamlara da gelebilir mi? Şayet geliyorsa bu anlamlar nelerdir?..
gibi sormaktan, sorgulamaktan çekindiğimiz daha birçok soruya cesurca cevaplar veren kitap, 11 aylık titiz bir çalışmanın neticesinde, sadece Kur'ân-ı Kerim’in ışığında ve işinin ehli olan ciddi bir ekibin gözetiminde yayına hazırlanmıştır.
Yazar Erdal Demirkıran, 9. kitabı olarak kaleme aldığı “Azrail’in Secde Ettiği Adam” isimli eseriyle Kur'ân-ı Kerim’in Romanını yazdı.
Kur'ân-ı Kerim’i roman diliyle anlatması bakımından yepyeni bir tarz olarak tarihe geçecek olan bir es... tümünü göster
Siz hiç 150 kilo oldunuz mu? Sizin hiç yabancı bir ülkede bavulunuzu kaybettiğiniz, sabahları mısır gevreğine bira döküp hayatta kalırken günlerce tek kelime bile konuşmadığınız, dayak yedikten sonra girdiğiniz komadan bir gözünüzü kaybetmiş olarak çıkıp tekrar parklara döndüğünüz, annenizi kaybettikten sonra hapiste yatarken babanızı kaybettiğiniz oldu mu?Benim oldu.Peki ya sonra o yabancı ülkenin dilinde şakır şakır konuşup hatta seslendirme yönetmenliği bile yaptığınız, o ülkedeki filmlerde başrol oynadığınız, 70 kilo verip filinta gibi olduğunuz, yeni ve mutlu bir hayat kurduğunuz, elinizi attığınız her işi altın yumurtlayan tavuğa çevirdiğiniz, her saniyenizi gülümseyerek geçirdiğiniz, hayatta istediğiniz her şeyi elde etmeye başladığınız oldu mu?Benim oldu.Nasıl mı?Gelin anlatayım...
Siz hiç 150 kilo oldunuz mu? Sizin hiç yabancı bir ülkede bavulunuzu kaybettiğiniz, sabahları mısır gevreğine bira döküp hayatta kalırken günlerce tek kelime bile konuşmadığınız, dayak yedikten sonra girdiğiniz komadan bir gözünüzü kaybetmiş olarak ç... tümünü göster