Kabzasında bir haç olan bıçakla öldürülmüş bir adam... Üstelik yanı başında bir Kutsal Kitap açık bırakılmış, satırlardan birinin altı adamın kanıyla çizilmiş ve kitabın kenarına bir azizin adı düşülmüş...Kavimde olaylar böyle başlıyor işte. Komiser Nevzat, yardımcısı Ali ve Zeynep de olayı çözmek için hemen harekete geçiyorlar. Ahmet Ümitin beklenen yeni romanında gizemli olaylar çerçevesinde işlenen cinayetleri aydınlatmaya çalışıyor kahramanlarımız. Hıristiyanlık, Süryanîlik, Arap Alevîliği gibi dinî konuların da rol oynadığı, İstanbuldan Mardine uzanan, devletin derinliklerinde kurulmuş yanlış düzene çarpıp geri tepen ilginç bir soruşturma bu. İşlenen cinayetler gizemli ve çarpıcı, ama kahramanlarımızın soruşturma sırasında karşılarına çıkan gerçekler daha da çarpıcı. Çok heyecanlı, gerilimli bir polisiyeyle karşı karşıyayız, orası kesin. Ama bu polisiye bize Türkiyenin yakın geçmişi ve bugünüyle ilgili de çok şey söylüyor. Yani, Ahmet Ümit yine çok katmanlı ve çok sesli bir romana imza atıyor. Kavim, hem polisiye severleri hem de tüm roman severleri mutlu edeceğe benziyor.
Kabzasında bir haç olan bıçakla öldürülmüş bir adam... Üstelik yanı başında bir Kutsal Kitap açık bırakılmış, satırlardan birinin altı adamın kanıyla çizilmiş ve kitabın kenarına bir azizin adı düşülmüş...Kavimde olaylar böyle başlıyor işte. Komiser ... tümünü göster
Mo sustu. Dalgın dalgın önüne baktı, sanki kendi düşünceleri içinde kaybolmuştu. "Ne oldu?" diye fısıldadı Meggie. "Neler oldu Mo?" Babası, Meggie'nin yüzüne baktı. "Kitabın içinden çıktılar," dedi. "Birdenbire koridora açılan kapının önünde belirdiler, dışarıdan gelmiş gibi. Bize doğru döndüklerinde, sanki birisi katlanmış bir kağıdı açıyormuş gibi hışırtılar geldi. İsimleri hâlâ dudaklarımdaydı: Basta, Toz Parmak, Capricorn."
Mo sustu. Dalgın dalgın önüne baktı, sanki kendi düşünceleri içinde kaybolmuştu. "Ne oldu?" diye fısıldadı Meggie. "Neler oldu Mo?" Babası, Meggie'nin yüzüne baktı. "Kitabın içinden çıktılar," dedi. "Birdenbire... tümünü göster
Ahmet Ümitin ilk baskısı on yıl önce yapılan öykülerinden oluşan Çıplak Ayaklıydı Gece, daha sonra TV dizisi olarak ekranlara yansıyan iki polisin serüvenlerinden oluşur. Televizyonda Haluk Bilginerin canlandırdığı Başkomiser Nevzat ve Uğur Yücelin canlandırdığı yardımcısı Ali, birbirlerini tamamlayan iki polis olarak çok sayıda cinayeti çözer.Çıplak Ayaklıydı Gece, dil ve üslup açısından da son derece kıvrak, tipik bir Ahmet Ümit anlatısıdır.
Ahmet Ümitin ilk baskısı on yıl önce yapılan öykülerinden oluşan Çıplak Ayaklıydı Gece, daha sonra TV dizisi olarak ekranlara yansıyan iki polisin serüvenlerinden oluşur. Televizyonda Haluk Bilginerin canlandırdığı Başkomiser Nevzat ve Uğur Yücelin c... tümünü göster
Günümüzden 3 300 yıl önce yapılan bir savaştır Kadeş ve iki büyük uygarlığı Mısırlılar ile Hititleri karşı karşıya getirir. Savaş sonrasında yapılan anlaşma ise tarihe bir ilk olarak geçer. Dünya çok uzun yıllar Kadeş Savaşını Mısır kaynaklarından elde edilen bilgilere göre değerlendirdi. Daha sonra elde edilen bulgular tarihin bile yanılabileceğini gösterdi. Örneğin Mısırlılar tabletlerinde savaşı kazandıklarını yazmalarına rağmen, uğrunda savaşılan bugünkü Suriye topraklarının savaş sonrasında hâlâ Hititlerin elinde olduğunu öğrendik. Ninattanın Bileziğinde ise tarihin ötesinden savaşın kederiyle örtülü bir kadın sesi ulaşıyor bize ve ölümsüz sevdasının öyküsünü taşıyor bugüne. Ninatta, sonsuz bir aşkı anlatırken Hitit dualarını, Hitit büyülerini, Hitit-Mısır yazışmalarını da aktarıyor ve okuru zevkli bir tarih yolculuğuna çıkarıyor. Ninattanın Bileziği, Türk polisiye edebiyatının usta ismi Ahmet Ümitin kaleminden, Patasanadan sonra Hititler üzerine yine çarpıcı bir epik roman.
Günümüzden 3 300 yıl önce yapılan bir savaştır Kadeş ve iki büyük uygarlığı Mısırlılar ile Hititleri karşı karşıya getirir. Savaş sonrasında yapılan anlaşma ise tarihe bir ilk olarak geçer. Dünya çok uzun yıllar Kadeş Savaşını Mısır kaynaklarından el... tümünü göster
Şeytan Ayrıntıda Gizlidir, gündelik hayatın hemen her alanında olup biten, hayatın hızlı temposu içinde baktığımız halde görmediğimiz, yaşanan ve yaşanması muhtemel cinayetleri öyküleştiriyor. Usta edebiyatçı Vedat Günyolun Türkçe tutkunu, Türkçe vurgunu olarak nitelediği Ahmet Ümitin duru bir dil ve akıcı üslupla kaleme aldığı bu bir solukta okunan öykülerde Başkomiser Nevzat ve yardımcısı Ali, bir yandan görevlerini yerine getirip cinayetleri çözerken diğer yandan da yazarın hınzır emellerine alet oluyor (!).Şeytan Ayrıntıda Gizlidirde, Türkiyenin en ünlü türkücüsü cinayet suçlamasıyla karşı karşıya kalıyor örneğin. Üstelik bu kez, adamlarından biri üstlenmiyor suçu; türkücü, yakayı ele verdiğinde, göğsünü gere gere itiraf ediyor. 1999 yılında on binlerce kişinin canından olduğu Marmara depremini orgazmik bir heyecanla karşılayan ünlü bir deprem profesörü, o dönemde bilimsel kimliğinin kaldırmayacağı kadar alaycı açıklamalarıyla pek çok kişide öfke uyandırmıştı. Ahmet Ümit, sessiz yığınlar adına yazarlığını konuşturup, sözü geçen bilim adamının kendini beğenmiş, elitist tutumundan da intikam alıyor. Kanal kanal gezip dalgasını geçen profesör, bir TV programı sırasında hazdan ölüyor.Ahmet Ümit, kendi iktidarını kullanıp herkesle alay edercesine yaşayan, okurun kolayca teşhis edebileceği medyatik tipleri eleştiri süzgecinden geçirirken, bir başka noktada daha cesaret çizgisini aşıyor. Türkiyenin tabularından biri olduğu için sinema, tiyatro vb. sanat dallarında olumsuz örneğini göremediğimiz meslek dallarından suçlular da öykü kahramanı olarak boy gösteriyor Şeytan Ayrıntıda Gizlidirdeki öykülerde: uyuşturucu işine bulaşmış bir polis, bir jinekolog, albay eşini aldatan öğretmen, arazi mafyasının orman yakmasına öfke duyan avcılar vb. Tabu olması bir yana, toplum içinde saygınlığı tartışmasız meslek dallarına mensup suçlu kahramanlarına karşı acımasız davranmıyor Ahmet Ümit. Yazarın romanlarından alışık olduğumuz, suç kadar suçluyu, onu eyleme iten nedenleri anlamaya ve okurla paylaşmaya dönük tutumu, Şeytan Ayrıntıda Gizlidirdeki öykülerinde de sürüyor. Örneğin, suçlu jinekoloğun işlediği cinayette, işine yabancılaşmanın nasıl bir rol oynayabileceğini bir çırpıda hatırlatıveriyor.Fethi Nacinin deyişiyle Ahmet Ümitin sürükleyici bir anlatımı var ve Şeytan Ayrıntıda Gizlidirdeki kısa öyküler, hiç de bu akıcılığa kurban gitmiyor. Her biri ayrı bir lezzet taşıyan öyküler sona erdiğinde okur yüzünde beliren tebessüm de bunun en güzel kanıtı.
Şeytan Ayrıntıda Gizlidir, gündelik hayatın hemen her alanında olup biten, hayatın hızlı temposu içinde baktığımız halde görmediğimiz, yaşanan ve yaşanması muhtemel cinayetleri öyküleştiriyor. Usta edebiyatçı Vedat Günyolun Türkçe tutkunu, Türkçe vur... tümünü göster
Moskovadaki parti okuluna sadece TKP değil, ülkelerinde yasaklı olsun olmasın, başka komünist partilerden de üyeler vardır. Aynı örgüte mensup partililerin kendi aralarında yaşadıkları çatışmalar, dönemin Sovyetler Birliği Komünist Partisi yöneticileri ve Sovyet Gizli Servisinin öğrencilere yaklaşımı türünden ideallerle gerçekliğin yarattığı çelişkinin gerilimi de Kar Kokusunun temposunu belirler. Mekân, karakterler, Moskova ve parti okulu atmosferinin canlı, gerçekçi tasvirleriyle usta işi bir romandır Kar Kokusu.
******
İnsanlarla şöyle bir konuş, televizyonun düğmesini çevir, haberleri izle, sokakta yürü, alışverişe çık hemen anlarsın neler olduğunu. Üstelik yalnızca Moskovada değil, burada New Yorkta, Londrada. Her yerde aynı mutsuzluk virüsü sarmış insanları. Ama kendimizi şanslı sayabiliriz. En azından bunun farkındayız.(Arka Kapak)Sovyetler Birliği henüz yıkılmamış. Moskovada aralarında Türklerin de bulunduğu değişik ülkelerden komünistlerin bir arada eğitim gördüğü Marksizm Enstitüsündeki yaşam, Türklerden birinin öldürülmesiyle hareketlenir. Herkes korku içinde birbirinden kuşkulanmaya başlar.Ahmet Ümit, Kar Kokusunda politik faaliyetin, inanca bağlılığın, insan yazgısı üzerindeki etkilerini bir cinayet soruşturması ekseninde okura sunuyor. KGB, MİT gibi iktidarı korumakla görevli örgütlerle, TKP gibi iktidarı yıkmaya çalışan devrimci bir örgütün anlayışını karşılaştırıp, bireyin tarihsel olayların rüzgarında nasıl savrulduğunu, kendi varlığını koruyabilmek için, toplumsal olana duyduğu gereksinimi akıcı bir dille soluk soluğa anlatıyor.(Arka İç Kapak)
************
Daha fazla konuşmak içinden gelmemişti Leonidin. O yaprak kımıldamayan boğucu New York akşamında sessiz kalmayı seçmiş, içkisini yudumlayarak, karanlığa gömülen yaz güneşine dalıp gitmişti. Ama şimdi, bu buz gibi Moskova sabahının içinde ilerleyen trenin aralık penceresinden içeri dolan dipdiri kar kokusunu yeniden duyuyordu. Yıllar öncesinde bıraktığı bu duyguyu aradan geçen onca zamandan sonra neyin, hangi olayın ona armağan ettiğini kavrayamasa da, ciğerlerini kar kokusuyla doldurarak, Moskovanın aşina olduğu köşelerine, binalarına, sokaklarına sevgiyle bakıyordu.
******
Moskovadaki parti okuluna sadece TKP değil, ülkelerinde yasaklı olsun olmasın, başka komünist partilerden de üyeler vardır. Aynı örgüte mensup partililerin kendi aralarında yaşadıkları çatışmalar, dönemin Sovyetler Birliği Komünist Partisi yöneticile... tümünü göster