15. yaş gününü kutlamaya hazırlanan Sofie, posta kutusunda, Kimsin sen? yazılı bir kağıt bulur. Bu soruyu, diğer sorular ve günümüze kadar uzanan bir felsefe kursu takip eder.
Kendine has kurgusu ve şaşırtmacalarıyla, Jostein Gaarder, 15 yaş ve üstü gençlere sadece kuru bir felsefe tarihi sunmak değil, aynı zamanda hayatı anlamaya yönelik sorular sormanın yollarını açar. Çağımız bölümünde şöyle diyor yazar: Bütün gerçek filozofların gözleri hep açık olmalı. Hiç beyaz karga görmemiş olsak da, aramayı sürdürmeliyiz. Günün birinde, benim gibi bir şüpheci bile daha önce inanmak istemediği bir olguyu kabul etmek zorunda kalabilir. Bu olasılığın kapısını açık tutmasam, dogmatik biri olurdum. Gerçek bir filozof olmazdım o zaman.
15. yaş gününü kutlamaya hazırlanan Sofie, posta kutusunda, Kimsin sen? yazılı bir kağıt bulur. Bu soruyu, diğer sorular ve günümüze kadar uzanan bir felsefe kursu takip eder.
Kendine has kurgusu ve şaşırtmacalarıyla, Jostein Gaarder, 15 yaş ve ü... tümünü göster
DİKKAT! Tam olarak spoiler içermese de içeriyor gibi de olabilir!
Kitapta karanlık bir hava var belki de sıkıntılı bir dönemde okuduğum için böyle geldi. Ama akıcı. Okumak isteyenlere tavsiye ederim ama illa okuyun diyemem. Bu okuduğum 2. hakan bıçakçı kitabı ikisinde de kitapta bir son bulamadım. Tamam bize bırakıp düşünmemizi istiyor belki ama seçtiği konular günlük hayatta rastladığımız şeyler değil ilginç şeyler kurgulamış neymiş bunun aslı diye okuyorsunuz ama kitap sanki 20. sayfadaymışsın gibi bitiveriyor. Resmen boşuna okunmuş izlenimi bırakıyor. Tam olarak ne anlattığını anlayan varsa ulaşıp anlatırsa sevinirim :)
DİKKAT! Tam olarak spoiler içermese de içeriyor gibi de olabilir!
Kitapta karanlık bir hava var belki de sıkıntılı bir dönemde okuduğum için böyle geldi. Ama akıcı. Okumak isteyenlere tavsiye ederim ama illa okuyun diyemem. Bu okuduğum 2. hakan bı... tümünü göster
İkinci kahvem gelince kulaklıkları cebimden çıkartıp Cerene uzattım. İki beyaz kordonun ucuna bağlı minik hoparlörleri eline aldı. En hayati iki iç organımı dışarı doğru çekip uzatmıştı sanki. Beyaz kordonlar, sinirlerimle birlikte gerilirken gülümsedi. Bu gülümseme, Cerenin cephaneliğindeki en etkili siilahtı.Ne bu?Benim bestem. İki tane. Stüdyoda kaydettik. Albüm çıkartmaya hazırlanıyoruz.Stetoskopla kalbimi dinlemeye hazırlanan bir doktor gibi kulaklıkları dikkatle kulağına yerleştirdi. Kalp atışlarımın hızlandığını hissettim. Mp3 çaları çalıştırdım. Bir sigara yakıp önüme bakarak bekledim. Biraz sonra kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Sigaradan derin bir nefes çektim. Dumanı ağzımın içinde tutup Cerenin ağzından çıkan dumanları izledim. Sesim kulağındaydı. Şarkımı dinliyordu. Endere dinletirken hissettiğimden çok farklı bir duyguydu hissettiğim. Korku değil, utanç... Tarifsiz, derin ve yıpratıcı bir utanç... İlk şarkının ortalarında olmalıydı. Çok etkilendiğini açık eden samimi bir ifade vardı yüzünde. Bu o kadar içten bir bakıştı ki, utancım ikiye katlandı. Ağlayacak gibi oldum. Şarkıların nasıl ortaya çıktığını, daha doğrusu nereden çıktığını anlatmak istedim. Bir tek ona... Tüm ayrıntılarıyla...Beste yapmak için eve kapanan bir müzisyen, evden gelen tuhaf sesler, evin duvarındaki karanlık delik ve sahipsiz şarkılar... İlham perili bir evde geçen; yaratıcılık, esinlenme ve santaçı egosu üzerine bir psikolojik gerilim...Apartman Boşluğu, Hakan Bıçakçının dördüncü romanı, beşinci kitabı...
İkinci kahvem gelince kulaklıkları cebimden çıkartıp Cerene uzattım. İki beyaz kordonun ucuna bağlı minik hoparlörleri eline aldı. En hayati iki iç organımı dışarı doğru çekip uzatmıştı sanki. Beyaz kordonlar, sinirlerimle birlikte gerilirken gülümse... tümünü göster
İkinci kahvem gelince kulaklıkları cebimden çıkartıp Cerene uzattım. İki beyaz kordonun ucuna bağlı minik hoparlörleri eline aldı. En hayati iki iç organımı dışarı doğru çekip uzatmıştı sanki. Beyaz kordonlar, sinirlerimle birlikte gerilirken gülümsedi. Bu gülümseme, Cerenin cephaneliğindeki en etkili siilahtı.Ne bu?Benim bestem. İki tane. Stüdyoda kaydettik. Albüm çıkartmaya hazırlanıyoruz.Stetoskopla kalbimi dinlemeye hazırlanan bir doktor gibi kulaklıkları dikkatle kulağına yerleştirdi. Kalp atışlarımın hızlandığını hissettim. Mp3 çaları çalıştırdım. Bir sigara yakıp önüme bakarak bekledim. Biraz sonra kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Sigaradan derin bir nefes çektim. Dumanı ağzımın içinde tutup Cerenin ağzından çıkan dumanları izledim. Sesim kulağındaydı. Şarkımı dinliyordu. Endere dinletirken hissettiğimden çok farklı bir duyguydu hissettiğim. Korku değil, utanç... Tarifsiz, derin ve yıpratıcı bir utanç... İlk şarkının ortalarında olmalıydı. Çok etkilendiğini açık eden samimi bir ifade vardı yüzünde. Bu o kadar içten bir bakıştı ki, utancım ikiye katlandı. Ağlayacak gibi oldum. Şarkıların nasıl ortaya çıktığını, daha doğrusu nereden çıktığını anlatmak istedim. Bir tek ona... Tüm ayrıntılarıyla...Beste yapmak için eve kapanan bir müzisyen, evden gelen tuhaf sesler, evin duvarındaki karanlık delik ve sahipsiz şarkılar... İlham perili bir evde geçen; yaratıcılık, esinlenme ve santaçı egosu üzerine bir psikolojik gerilim...Apartman Boşluğu, Hakan Bıçakçının dördüncü romanı, beşinci kitabı...
İkinci kahvem gelince kulaklıkları cebimden çıkartıp Cerene uzattım. İki beyaz kordonun ucuna bağlı minik hoparlörleri eline aldı. En hayati iki iç organımı dışarı doğru çekip uzatmıştı sanki. Beyaz kordonlar, sinirlerimle birlikte gerilirken gülümse... tümünü göster
Okuduğum ilk iskender pala kitabı, genel olarak güzeldi. Denizciliğe ilgili olduğum için özellikle hırız reyis bölümlerini beğenerek okudum.
Okuduğum ilk iskender pala kitabı, genel olarak güzeldi. Denizciliğe ilgili olduğum için özellikle hırız reyis bölümlerini beğenerek okudum.