Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı roman, otobiyografi ve felsefi deneme türlerinin sınırlarını genişleten; bütün bir akılcılık geleneğini sorgulayan benzersiz bir 'kült kitap'. Hikâye bir adamın, oğlu ve iki arkadaşıyla birlikte yaptığı uzun bir motorsiklet yolculuğundan oluşuyor. Yolculuklar, metalik-plastik yalnızlıkların hüküm sürdüğü, özdeki çirkinliklerin yapay bir 'stil' cilasıyla kapatılmaya çalışıldığı, 'stilize' nesneler, 'stilize' insanlar ve ilişkilerle dolu bir hayatın yaşandığı Amerikan kentlerinden, sapa dağ yollarından, uçsuz bucaksız düzlüklerden geçer, bir dağa tırmanır ve en sonunda okyanusa varırlar. Adam yolculuk boyunca bir de 'iç yolculuk' yaşamakta, başka doruklarda gezinmektedir. Kendi 'deli' geçmişine, aklın ötesine yolculuk yapmaktadır. 'Akılcılık' dediği hayaletin peşinde antik Greklerden modern bilim felsefesine kadar bütün Batı düşüncesini kat eder. Etrafındaki bütün çirkinliğin, sahteliğin sebebi olduğu söylenen teknolojiyi suçlamaz. Sorun, teknoloji üreten insanlarla ürettikleri nesneler arasındaki ilişkidedir. Bunun da temelinde gerçekliği, özen ve nesne diye uzlaşmaz karşı kutuplar koyutlayarak kavramaya çalışan Akıl anlayışındaki 'genetik bir bozukluk' yatar. Bu anlayış, Nitelik sorunuyla hesaplaşamaz. Bir sanatçının yapıtını oluşturduğu, bir tamircinin bir motorsikleti özenle tamir ettiği saf Nitelik anlarında özne ve nesne özdeştir. Bir yanda insan, bir yanda dünya/nesne yoktur. Değer yoksa olgu da olamaz. 'İyi ', gerçekliğin bir biçimi değildir, kendisidir. Pirsig'e göre dünyayı politik programlar oluşturarak düzeltemezsiniz, bunlar ancak temeldeki değerler sisteminin doğru olması durumunda işe yarar. 'Dünyayı düzeltmenin yeri önce kendi yüreğimiz, kafamız ve ellerimiz ve onlardan çıkan işitir. 'Bu yüzden de insanoğlunun yazgısını düzeltmekten değil, motosikletin nasıl onarılacağından söz eden bir kitaptır bu. 'Çünkü gerçek motosiklet, kendimiz denen motosiklettir.' (Arka Kapak)
Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı roman, otobiyografi ve felsefi deneme türlerinin sınırlarını genişleten; bütün bir akılcılık geleneğini sorgulayan benzersiz bir 'kült kitap'. Hikâye bir adamın, oğlu ve iki arkadaşıyla birlikte yaptığı uzun b... tümünü göster
Sevdaların ve devrimlerin şairi Neruda İspanya iç savaşı başladığı zaman (1936) Madritte konsolostu. Konsolosluk görevi sona erdi ve Parise yerleşti. Kendini İspanyol cumhuriyetçilerinin yiğit savaşımına adadı. İlk büyük siyasal uzun şiirini onlar için yazdı: İspanyol-Amerikan Dayanışma Topluluğunu kurdu. Bu coşkulu günlerinde, Fransa-İspanya sınır kentlerinde turneye çıkmış bulunan sanatçı Rosario de la Cerda ile karşılaştı ve ateşli bir aşk başladı. Kaptanın Dizeleri bu ateşli sevdanın ürünüdür. 1937 güzünde ülkesi Şiliye döndü ve İspanyol Devriminin şiirini yazdı: Yürekteki İspanya. Bu kitap iki büyük sevdayı, bireysel aşkla toplumsal aşkı, Kaptanın Dizeleri ve Yürekteki İspanyayı bir araya getiriyor. Kaptanın Dizeleri Nerudanın bir diğer önemli aşk yapıtı olan ve yayınevimizin yine Erdoğan Alkanın çevirisiyle sizlere sunduğu Yüz Aşk Şiirinin de anahtarı gibidir.
Sevdaların ve devrimlerin şairi Neruda İspanya iç savaşı başladığı zaman (1936) Madritte konsolostu. Konsolosluk görevi sona erdi ve Parise yerleşti. Kendini İspanyol cumhuriyetçilerinin yiğit savaşımına adadı. İlk büyük siyasal uzun şiirini onlar iç... tümünü göster
Sevdaların ve devrimlerin şairi Neruda İspanya iç savaşı başladığı zaman (1936) Madritte konsolostu. Konsolosluk görevi sona erdi ve Parise yerleşti. Kendini İspanyol cumhuriyetçilerinin yiğit savaşımına adadı. İlk büyük siyasal uzun şiirini onlar için yazdı: İspanyol-Amerikan Dayanışma Topluluğunu kurdu. Bu coşkulu günlerinde, Fransa-İspanya sınır kentlerinde turneye çıkmış bulunan sanatçı Rosario de la Cerda ile karşılaştı ve ateşli bir aşk başladı. Kaptanın Dizeleri bu ateşli sevdanın ürünüdür. 1937 güzünde ülkesi Şiliye döndü ve İspanyol Devriminin şiirini yazdı: Yürekteki İspanya. Bu kitap iki büyük sevdayı, bireysel aşkla toplumsal aşkı, Kaptanın Dizeleri ve Yürekteki İspanyayı bir araya getiriyor. Kaptanın Dizeleri Nerudanın bir diğer önemli aşk yapıtı olan ve yayınevimizin yine Erdoğan Alkanın çevirisiyle sizlere sunduğu Yüz Aşk Şiirinin de anahtarı gibidir.
Sevdaların ve devrimlerin şairi Neruda İspanya iç savaşı başladığı zaman (1936) Madritte konsolostu. Konsolosluk görevi sona erdi ve Parise yerleşti. Kendini İspanyol cumhuriyetçilerinin yiğit savaşımına adadı. İlk büyük siyasal uzun şiirini onlar iç... tümünü göster
Jean-Paul Sartreın ilk romanı olan Bulantı, Alain Roquentin adlı kahramanının günlüğü biçiminde yazılmıştır. Uzun yolculuklardan sonra, on dokuzuncu yüzyılda yaşamış birinin hayatını araştırmak üzere Bouville kentine dönen Roquentin, yalnız bir insandır. Günlük tutmaya başlamasına neden olan tuhaf bir değişim geçirir. Çevresindeki nesneler karşısında bulantı duymaya başlar. Nesnelerin adları, anlamları, üzerlerindeki çizgiler kaybolmaya başar. Bu, Roquentinin daha önce üzerinde hiç kafa yormadığı bir durumla, varoluşla yüz yüze bırakır. Dünya yüzündeki bütün nesnelerin cilasını yitirdiği, ürkütücü çıplaklıkla kitleler olarak kaldığı duygusu, Roquentini bir özün olup olmadığı sorusuna götürür. Eylemlerinden arındığında, insan, niteliklerinden sıyrıldığında nesne nedir? Jean-Paul Sartreın 1931 ile 1938 yılları arasında yazdığı Bulantı, varoluşçuluğun temel kitaplarından biridir.
Jean-Paul Sartreın ilk romanı olan Bulantı, Alain Roquentin adlı kahramanının günlüğü biçiminde yazılmıştır. Uzun yolculuklardan sonra, on dokuzuncu yüzyılda yaşamış birinin hayatını araştırmak üzere Bouville kentine dönen Roquentin, yalnız bir insan... tümünü göster
Ancak öldüğünde kadın olduğu anlaşılan caz trompetçisi Joss Moodynin (Billy Tiptonın) hüzünlü ve etkileyici öyküsü. Geçmişin izini sürerken babası yerine başka bir kadınla karşılaşan Colman ve bu büyük sırrın etrafında dönen gizemli bir jazz session...
Ancak öldüğünde kadın olduğu anlaşılan caz trompetçisi Joss Moodynin (Billy Tiptonın) hüzünlü ve etkileyici öyküsü. Geçmişin izini sürerken babası yerine başka bir kadınla karşılaşan Colman ve bu büyük sırrın etrafında dönen gizemli bir jazz session.... tümünü göster
Bir Salı sabahı uyandım. Bütün gazeteler hayatta en çok sevdiğim kadının bir cinayet işlediğini yazıyordu. Bunu hiç beklemiyordum. Beynimden vurulmuşa döndüm. İç dengelerim şiddetle sarsıldı. Oysa gerçeği biliyordum ama bana kimse tek bir şey sormamıştı. Onu mahkûm etmişlerdi! Kapı çalındı. İki asker beni almaya gelmişti. İç savaş çıkmış, seferberlik ilan edilmişti. Bunu bekliyordum. Hiç şaşırmadım. Bunu uzun zamandır korku ve kuşkuyla hep bekliyordum. Hazırlandım ve o Salı sabahı evden çıktım. Genç bir öğretmen bir sabah Kuzguncuk'taki evinden apar topar alınıp, askere götürülür. O, bunun bir kabus olduğuna, arkadaşlarıysa onun iç savaşa katıldığına inanmaktadır. Oysa annesi oğlunun bir ambulansla evden götürüldüğünü anlatmaktadır. Kumral Ada Mavi Tuna, iç savaşın içimizde ve dışımızda, bireysel ve toplumsal olarak yarattığı yangınları umutsuz bir aşk üçgeni ekseninde anlatan sarsıcı bir roman. Dört dile çevrilen Kumral Ada Mavi Tuna birçok toplumsal yaramızı irdelerken unutulmaz bir aşk hikâyesi anlatıyor.
Bir Salı sabahı uyandım. Bütün gazeteler hayatta en çok sevdiğim kadının bir cinayet işlediğini yazıyordu. Bunu hiç beklemiyordum. Beynimden vurulmuşa döndüm. İç dengelerim şiddetle sarsıldı. Oysa gerçeği biliyordum ama bana kimse tek bir şey sormamı... tümünü göster