Babam ve üvey annem size gelmemi istemiyorlar. Buradakilerin bohem bir hayat sürdüklerini söylüyorlar... Aktris olmamdan korkuyorlar... Ama bu göl, sanki bir martıymışım gibi beni kendisine çekiyor... Bir martının denizi özlediği gibi özlüyorum burayı... Kalbim sizinle dolu.Göl kenarındaki çiftlikte bir araya gelen, farklı karakterlerdeki kahramanlarıek ortak noktası sanattır. Yazar, yönetmen ve oyunculardan oluşan gruptaki herkes farklı bir yaşam ve sanat anlayışına sahip olsa da bir martının sudan ayrılamaması gibi o noktaya bağlanmıştır.Eserlerinde geçiş dönemi Rusyasının alt üst olan yapısını, yıkılan toplumsal katmanları ustalıkla sergileyen Çehov, bu eserde ayrıca sanat anlayışını da çok net biçimde kahramanlarının ağzından anlatır.
******
(...) Bir martıyım ben. Yo, hayır, hayır... Hatırlıyor musunuz, bir martı vurmuştunuz? Rastlantı sonucu bir adam geliyor, yapacağı bir şey olmadığı için can sıkıntısından öldürüyor onu... Küçük bir öykünün konusu olabilir bu... Ama bu öyle değil... (Alnını ovuşturur.) Neler söylüyorum ben?.. Sahneden söz ediyorum. Artık değiştim ben... Şimdi gerçek bir aktrisim. Haz duyuyorum sahnede olmaktan. Heyecanla, kendimden geçerek oynuyorum ve harika buluyorum kendimi. Şimdi burada olduğum sürece hep yürüyorum, durmadan yürüyorum ve ruhsal yönden günden güne nasıl güçlendiğimi hissediyorum... Şimdi biliyorum Konstantin, anlıyorum, bizim işimizde ‒oynuyor olsak da, yazıyor olsak da‒ önemli olan ün, parlaklık, hayalini kurduğumuz şeyler değil, sabretmeyi bilmektir. Kaderine razı ol ve inan... İnanıyorum ben, artık acı duymuyorum, görevimi düşündükçe yaşamdan korkmuyorum.
Bir grup insan tiyatroya yeni bir biçim getirme hayalleri kuran genç yazar Treplevin tiyatro oyununu izlemek üzere bir çiftlik evinde toplanır. Oyun çiftlik evinin parkına kurulan bir sahnede oynanacaktır. Seyircilerin arasında Treplevin kendini beğenmiş aktris annesi İrina Nikolayevna Arkadina ve onun sevgilisi ünlü yazar Boris Alekseyeviç Trigorin de vardır. Bu iki insanın varlığı hem Treplevin büyük umutlar bağladığı oyunun yarıda kesilmesine hem de orada bulunan diğer herkesin hayatının geri dönülmez şekilde değişmesine neden olacaktır.
************
TREPLEV: Nina, nefret ettim sizden, lanetler yağdırdım; mektuplarınızı, fotoğraflarınızı yırtıp attım. Ama her an, bütün benliğimin, size sonsuza kadar bağlı ol- duğunu biliyordum. Sizi sevmemek elimde değil Nina. ] Sizi kaybedeli, yazdıklarımın yayınlanmaya başladığı i andan itibaren, hayat dayanılmaz bir şey oldu benim i için... Sanki ansızın koparıldım gençliğimden ve bazen bu dünyada doksan yıldır yaşıyormuşum gibi geliyor I bana. Size sesleniyor, ayaklarınızın altındaki toprağı I öpüyor; nereye baksam yüzünüzü, ince gülüşünüzü görüyorum, hayatımın en güzel yıllarını aydınlatan o tatlı gülüşünüzü...
******
Babam ve üvey annem size gelmemi istemiyorlar. Buradakilerin bohem bir hayat sürdüklerini söylüyorlar... Aktris olmamdan korkuyorlar... Ama bu göl, sanki bir martıymışım gibi beni kendisine çekiyor... Bir martının denizi özlediği gibi özlüyorum buray... tümünü göster
Netoçka Nezvanova Dostoyevski’nin yarım kalan ilk büyük roman denemesidir.
Edebiyat sahnesinde belirdikten çok kısa süre sonra genç Dostoyevski ağabeyine yazdığı 1846 tarihli bir mektupta “büyük bir roman” yazmak istediğini belirtiyordu ve bu niyetle Netoçka Nezvanova üzerinde çalışmaya başladı. 1849 yılında tutuklanıp Sibirya’ya gönderilmesiyle roman yarım kaldı ve Dostoyevski bir daha bu romana geri dönmedi.
Netoçka Nezvanova, fakir bir evde çilekeş annesi ve başarısız bir müzisyen olan babasıyla yaşayan Netoçka’nın acıklı çocukluk hikâyesiyle başlar, ilk gençlik ve gençlik anlatılarıyla devam eder.
Yarım kalan bir romanın parçaları olan bu üç hikâyedeki temalar, Dostoyevski’nin sonraki yıllarda vereceği büyük eserlerin habercisi gibidir.
“Netoçka Nezvanova, Dostoyevski’nin büyük romanlarındaki ideolojinin ve tekniklerin geliştirildiği bir laboratuvardır.”
KONSTANTIN MOCHULSKY
Netoçka Nezvanova Dostoyevski’nin yarım kalan ilk büyük roman denemesidir.
Edebiyat sahnesinde belirdikten çok kısa süre sonra genç Dostoyevski ağabeyine yazdığı 1846 tarihli bir mektupta “büyük bir roman” yazmak istediğini belirtiyordu ve bu niye... tümünü göster
Netoçka Nezvanova Dostoyevski’nin yarım kalan ilk büyük roman denemesidir.
Edebiyat sahnesinde belirdikten çok kısa süre sonra genç Dostoyevski ağabeyine yazdığı 1846 tarihli bir mektupta “büyük bir roman” yazmak istediğini belirtiyordu ve bu niyetle Netoçka Nezvanova üzerinde çalışmaya başladı. 1849 yılında tutuklanıp Sibirya’ya gönderilmesiyle roman yarım kaldı ve Dostoyevski bir daha bu romana geri dönmedi.
Netoçka Nezvanova, fakir bir evde çilekeş annesi ve başarısız bir müzisyen olan babasıyla yaşayan Netoçka’nın acıklı çocukluk hikâyesiyle başlar, ilk gençlik ve gençlik anlatılarıyla devam eder.
Yarım kalan bir romanın parçaları olan bu üç hikâyedeki temalar, Dostoyevski’nin sonraki yıllarda vereceği büyük eserlerin habercisi gibidir.
“Netoçka Nezvanova, Dostoyevski’nin büyük romanlarındaki ideolojinin ve tekniklerin geliştirildiği bir laboratuvardır.”
KONSTANTIN MOCHULSKY
Netoçka Nezvanova Dostoyevski’nin yarım kalan ilk büyük roman denemesidir.
Edebiyat sahnesinde belirdikten çok kısa süre sonra genç Dostoyevski ağabeyine yazdığı 1846 tarihli bir mektupta “büyük bir roman” yazmak istediğini belirtiyordu ve bu niye... tümünü göster
Hiç kimsenin kitabımı özensizce okumasını istemem doğrusu. Bu anılarımı yazarken çok üzüntülü anlar yaşadım. Arkadaşım koyunu ile birlikte beni bırakıp gideli tam altı yıl oldu. Onu burada anlatmaya çabalıyorsam, bu biraz da onu unutmamak için. Arkadaşı unutmak çok üzücü bir şey. Herkesin arkadaşı olmamıştır. Arkadaşımı unutursam, kendimi o, sayılardan başka bir şeye değer vermeyen büyükler gibi hissederim sonra.
Çölde uçağı düşen pilotun başına dikilip "Bana bir kuzu resmi çiz." diye tutturan, gezegeninde tek başına bıraktığı gül için de acı çeken, büyük insanları anlamakta zorlanan Küçük Prens... Buğday saçlı, gizemli küçük çocuk... Yaratıcı pilot-yazar Antoine de Saint Exupery ile arasındaki benzerlikler çarpıcı. Küçük Prens'in gün batımlarında hüzünlenip düşündüğü dört dikenli gülü varsa, Saint-Exupery'nin de Arjantin Postaları için çalışırken tanıştığı, Salvadorlu Consuelo adında bir sevgilisi var. Ve onunla evlenmiş. 1944 yılı Temmuz ayında Korsika'dan havalanan uçağı, Akdeniz'de kayıplara karışmadan dört gün önce Consuelo'ya: Sizi seviyorum, sizi hep koruyacağım. diye yazmış. Ama Küçük Prens'in gülünü fanus ile kapatıp korurken, o deli dolu, başına buyruk Consuelo'ya esasında pek söz geçirememiş, onu kanatları altına alamamış. Uçağın kalıntıları, 60 yıl sonra Nisan 2004'ün başlarında Marsilya açıklarında bulundu. Kaza mı, intihar mı bilinmiyor. "Gerçeği sadece yüreğinle görebilirsin." diyen yazar, bu dünyaya veda edip giden Küçük Prens gibi yok olup gitmiş. Sırlarını bilen yok. Cevdet Yalçın
Küçük Prens'i tanıyan-tanımayan, yeniden keşfetmek isteyen, ya da çizgi roman meraklısı olan her yaştaki çocuklar için, Joann Sfar'ın muhteşem çizgileriyle.
Hiç kimsenin kitabımı özensizce okumasını istemem doğrusu. Bu anılarımı yazarken çok üzüntülü anlar yaşadım. Arkadaşım koyunu ile birlikte beni bırakıp gideli tam altı yıl oldu. Onu burada anlatmaya çabalıyorsam, bu biraz da onu unutmamak için. Arkad... tümünü göster
2015'de kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?
2015'de kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?