Acaba beni cezalandırmak için babasryfa işbirliği yapması mümkün olabilir mi? Bana acımayabilir mi? diye düşündü. Bunları düşünürken kendini tutamayıp ağlamaya başladı. Gözyaşlarını göstermemek için hemen ayağa kalktı ve koşarcasına taraçaya çıktı. Artık düşünürken zihni zorlanıyordu. Benliğinin ikiye ayrıldığını hissedip kendi kendine, Şimdi düşünmemeliyim, düşünmemeliyim, dedi. Bir yere gitmeli. Ama nereye? Ne zaman? kiminle? Moskovaya akşam treniyle gideyim. Serge ve Annouchkayı da yanıma alırım. Yanımıza en çok gerekli şeyleri alırız. Ama önce her ikisine de mektup yazmalıyım. diye düşündü. Hemen salona girip yazı masasının önüne geçti ve kocasına yazmaya başladı.
******
Anna Karenina, Rusların kendi ülkelerini ve dönemin aristokratlarını en doğru yanlarıyla yansıtan bir romandır. Lev Tolstoyun 1876-77 yılları arasında kaleme aldığı Anna Kareninanın ana teması her şeyden önce Rus ailesidir. Bu romanda Tolstoy, dürüst bir evliliğin açık mutluluğuyla evlilik dışı bir aşkın yol açtığı düş kırıklıklarını ve düşleri karşılaştırmaktadır. Anna Karenina, dönemin üst kademedeki bir memurunun karısıdır. Onu, hovarda Vronski ile kurduğu ilişkide hazin bir son beklemektedir.
************
Tolstoyun en önemli romanı olarak kabul gören Anna Karenina kesinlikle insanı paramparça eden, yürek yakan bir hikâye. Sevgisiz evliliğinin içinde tutsak olmuş Anna, akıl almazı yapıyor ve yakışıklı Kont Vronsky uğruna sahip olduğu her şeyden vazgeçiyor. Tolstoyun seçtiği finalden de anlaşılacağı üzere, 19. yüzyıl Rusyasında böyle bir kadın davranışı asla hoş karşılanmıyor. Duygusal ve asi Anna ile yakışıklı asker Vronsky arasındaki sonu feci biten, hazin aşk hikâyesi tarihin en büyük romanlarından biri. Anna tutku yoksunu evliliğini reddedip toplumun ikiyüzlülüğüne katlanmak zorunda kalınca trajediler birbirini kovalıyor. 19. yüzyıl Rusyasının geniş ve zengin tuvali üstüne çizilen bu resimde, yedi ana karakter, aralarındaki daimi uzlaşmazlıklar, şehir hayatı ve kırsal yaşam arasındaki tezatlıklar, her türlü aşk ve ailevi mutluluk Anna Kareninanın ana eksenini belirliyor. Çarpıcı, canlı, bağlayıcı ve içeriğinin ağır yüküne rağmen son derece rahat okunabilen Anna Karenina, nesiller boyu elden düşmeyecek.Vladimir Nabokov, Tolstoyun Anna Kareninasını dünya edebiyatının en büyük aşk öykülerinden biri şeklinde nitelendirmiş. Matthew Arnold ise romanı yaşamdan bir kesit diye tanımlamış. Çarlık Rusyası döneminde geçen Anna Karenina tutkulu aşk ve felaket getiren sadakatsizlik üzerine zengin ve karmaşık bir hikâye.
******
Acaba beni cezalandırmak için babasryfa işbirliği yapması mümkün olabilir mi? Bana acımayabilir mi? diye düşündü. Bunları düşünürken kendini tutamayıp ağlamaya başladı. Gözyaşlarını göstermemek için hemen ayağa kalktı ve koşarcasına taraçaya çıktı. A... tümünü göster
Lucasa göre, Balzacın gerçekliği, bir yandan tek tek tiplerin belli bireysel özelliklerinin, öte yandan onların sınıfın temsilcisi olarak tipik özelliklerinin daima tam bir biçimde verilişine dayanır.
Acı ve büyük bir terkedilmişlik içinde geçen çocukluk yılları... Belki de gerçekten bir ailesi olmasa, Felix yalnızlığa, sevgisizliğe, itilmişliğe daha kolay katlanabilirdi...Henriette... Kadınların en masumu, en yücesi... İhaneti asla kabul edilebilecek bir seçenek olarak görmeyen, namusu, inancı uğruna aşkların belki de en yücesini feda eden bir ka-dın...Bazı kültürlerde zambak, ölümün çiçeğidir. Ebedi aşkı ve ebedi acıyı temsil eder. Felix için Henriette de bir zambaktır...Balzac, bu efsanevi romanında kendisini anlatmış, kendi hayatında yaşadığı pek çok olayı sayfaların arasında oya gibi işlemiştir.Felixin ölümsüz aşkı, sevgili zambağı Henriette ise, Balzaca on beş yıl boyunca her türlü desteği vermiş olan Madame de Bernyden başkası değildir...Balzac, kendinden bir parçayı kattığı bu eserini, İnsanlık Komedisi adı altında topladığı eserlerinin Köy Hayatından Sahneler bölümüne koymuştur.
Sonradan görme insanlar maymun gibidir, maymun becerikliliği vardır onlarda. Yukarıda görür insan onları, tırmanırken çevikliklerine hayran kalınır ama doruğa ulaştıklarında artık yalnızca ayıp yerleri görünür(...) Bütün bir gün boyunca ayaklarımın dibine uzanarak sessizce yatabilirdi, bana bakarak dalar, bir cariye gibi sevişme saatini bekler gibi yapar, bir yandan da bu saatin gelmesini çabuklaştırmaya çalışırdı.Zevk yönünden bayağı verimli, bu zevkleri deneylerin yarattığı bilgilerle çeşitlendiren ama bilgisini tutkusunun taşkınlıkları altında gizleyen bir aşkın kışkırtıcı hazlarının pençesinde geçirdiğim ilk altı ayı hangi sözcüklerle anlatmak mümkün olabilir bilemem.(...) Cinsellikten uzak bir aşk isteklerin şiddetiyle ayakta kalır. Sonra hiçbir yönden size benzemeyen biz erkekler için öyle bir an gelir ki, her şey acıdır.Bizde böyle bir güç vardır ki onu kullanmaktan vazgeçtiğimiz an artık erkek olmaktan vazgeçmiş oluruz. Kendisini besleyen besinden yoksun kalan yürek kendi kendisini yer, ölüm değilse bile ölüm öncesi bir durum sayılan bir bitkinlik duyar. Doğayı uzun süre aldatamazsınız, en küçük bir fırsatta çılgınlığa benzer bir güçle uyanır.Vadideki Zambak... Balzacın başyapıtlardan biri. Şimdi Oğlak Klasikleri arasında...
Balzac, Vadideki Zambak romanı için şöyle der: Benim her gün olup biten gizli ya da açık olaylara, bireysel yaşamın eylemlerine, bunların nedenleriyle ilkelerine, şimdike dek tarihçilerin yalnız ulusların genel yaşantılarındaki olaylara verdikleri önem kadar önem verdiğimi göreceklerdir. Indre Vadisinde madame de Mortsaufla aşkı arasında olagelen o gizli savaş belki herkesin bildiği o ünlü savaşlardan herhangi biri kadar büyüktür.
Balzac, geçen zamanla güçlenen bu olağanüstü romanda dehasını ortaya koyuyor ve ihtişamlı Loire Vadisinde geçen benzersiz bir aşkı betimliyor.Genç ve başarılı Felix ile kendisinden yaşça büyük, güzeller güzeli Henriettein yolu imkânsız bir aşkta kesişiyor. Ancak Henriettein, Felixin içten sevgisine verdiği beklenmedik yanıt vadideki zambak ve aşkın kadınsı yönüyle ilgili gerçekleri gözler önüne seriyor.Otobiyografik özelliğiyle sıradışı ve romantik bir eser olanVadideki Zambak, Balzacın kendisinin de sayısız romanı arasında en sevdiği yapıtıdır.17. yüzyıl Fransasında toplum hayatına dair güçlü ipuçları veren ve duygusal bir yakınlaşma üzerine kurulu roman Mebin100 Temel Eser listesindedir.
Vadideki Zambak, gerçekçi romanın öncüsü olan Honore de Balzacın en popüler romanıdır. Bazı eserleri dikkatle okunduğunda, yaşanılan zamana göre eşsiz bir toplum bilimini ince bir sadelikle anlatmaktadır. Romantizmin en güçlü yazarlarından biri olan Fransız yazar, bu romanda bir gönül ilişkisinin insan hayatında kapanmaz yaralara neden olabileceğini, ayrılık ve kavuşmalarla güçlenen bir aşkın insanları değişik boyutlara sürüklediğini anlatmaktadır. Aşkın zaman ve mekan tanımadığını, mutluluktan hüzne dönüştüğünü ve aşklın gerçek gücünü bu romanı okuduğunuzda daha iyi anlayacaksınız.
Vadideki Zambak, kocasıyla mutlu olmayan Henriette ile kendisinden daha genç olan Felixin imkânsız aşkını anlatır. 19. yüzyıl Fransız edebiyatının iki büyük yöneliminin, romantizmle gerçekçiliğin kavşak noktasında, aşk izleği çevresinde gelişir. Balzac, aşka derin bir gerçekçilik kazandırırken, çağının toplumsal olguları ve koşullarını yansıtmaya da büyük bir özen göstermiştir. Eser, Fransadaki devrim sonrası toplumsal hayat hakkında da ipuçları içermekte, duygusal bir yakınlaşmayı anlatmaktadır. Yeşil vadiler, sık ormanlar arasındaki güzel şatolar tüm gerçekçiliği ile tasvir edilir. Vadideki Zambak, en güzel aşk romanlarından biridir.
Balzac, acı ve ıstırabı en hissedilir şekilde romanına yansıtmıştır. Başka bir gözden aşkın ıstıraplı yüzünü roman severlere çok iyi aktarmış ve özgün anlatımıyla okuyucuların beğenisini kazanmıştır. Ayrıca kişi ve yer tasvirlerinde büyük ustalıkla okuru olayın içine sürüklemiştir.
İnsanlık Komedisi başlığı altında topladığı roman ve öyküleriyle tanıdığımız Fransız yazar Honoré de Balzac, özellikle romanda gerçekçilikle doğalcılığın yaratıcısı olarak görülmüştür. Klasik roman türünün yerleşmesinde büyük payı olan Balzac, gerek olağanüstü gözlem yeteneği, gerek olağandışı bellek gücü, gerek insan doğasını derinden kavrayışıyla, birçoklarının gözünde roman sanatının Shakespeareidir.Vadideki Zambak, 19. yüzyıl Fransız edebiyatının iki büyük yöneliminin, romantizmle gerçekçiliğin kavşak noktasında, aşk izleği çevresinde gelişir. Henriette de Mortsaufun büyük tutkusuyla görev duygusu arasındaki çileli çırpınışları, bu yapıtı, dünyanın en ünlü aşk romanlarından biri kılmıştır. Balzac, aşka derin bir gerçekçilik kazandırırken, çağının toplumsal olguları ve koşullarını yansıtmaya da büyük bir özen göstermiştir.19. yüzyıl romanının ölümsüz örneklerinden biri olan Vadideki Zambakı, usta bir yazar ve çevirmenimizin, Tahsin Yücelin Türkçesiyle sunuyoruz.
Fransız yazar Honoré de Balzac (1799-1850), edebiyat dünyasının kendisinden, tarihçi, psikolog ve mükemmel bir gözlemci diye söz ettiği en büyük isimlerinden biridir. XIX. Yüzyıl edebiyatında Romantizmin hüküm sürdüğü bir dönemde gerçekçilik akımının öncüsü olan Balzac, modern romanın da babası sayılır. Romanlarında kendi zamanının dünyasını romantizmden büsbütün soyutlanamasa bile büyük bir gerçekçilikle yansıttı. Fransanın çeşitli bölgelerinden ve her toplumsal tabakadan kişilere yer verdiği eserlerinde tarihsel ve toplumsal koşulların damgasını taşıyan sayısız tipler aracılığıyla insanın yükselme tutkusu ve para kazanma hırsı gibi insani eğilimlerini işledi. Öldüğünde, ardında 85i tamamlanmış, 50si taslak halinde 135 eser bıraktı.Vadideki Zambak platonik aşkların en güzel anlatılışıdır.Yazarın hayatıyla sıkı sıkıya bağlı olan roman Balzacın olgunluk çağının önemli eserlerinden biridir.
İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi kadar kolay olmasa gerek. Bu anlamda, Millî Eğitim Bakanlığının ilköğretim ve ortaöğretime yönelik 100 Temel Eser seçimi; öğrencilere, velilere ve öğretmenlere, kısacası kültür dünyamıza katkıda bulunacak herkese yararlı olacak niteliktedir.
Balzac, Vadideki Zambak romanını 1835 yılında, 36 yaşındayken, ölümünden on beş yıl önce kaleme almıştır. Ölümünden bir yıl önce eşi Hanskaya yazdığı bir mektupta, Balzac annesinin canavarlığından söz eder. Ailesinin ona çizdiği eğitim yolunu izlemek istemeyen, yazar olma ve para kazanma mücadelesini özgürleşme mücadelesiyle özdeşleştiren, ömür boyu iflaslarla, borçlarla uğraşan Balzac, bir yandan da hayatının kadınını yılmadan arayıp durmuştur. Vadideki Zambakın baş kişisi ve anlatıcısı Félix de Vandenesse, Balzacla örtüştüğü ölçüde, bize, Balzacın, küçük bir çocukken pansiyonlarda başlayan hayat mücadelesini, arayışlarını, çalkantılarını, düş kırıklıklarını, ölü yıllarını, uzun acılarını anlatan bir tür özyaşamöyküsü sunmaktadır.Vadideki Zambak: Sonsuz arayış.
Arzuna boyun eğiyorum... Onun bizi sevdiğinden daha fazla bizim kendisini sevdiğimiz kadının bu ayrıcalıklı konumu, mantığın kurallarını bize tamamen unutturmaktadır. Alnınızda ufacık bir çizginin bile oluşmasını önlemek için, küçücük bir reddedişten kaynaklanan acılı dudaklarınızdaki hüzün ifadesini görmemek için her türlü mucizeleri yaratıp uzaklıkları aşar gelir, kanımızı akıtır ve geleceğimizi hiçe sayarız.
Akşam, ayaklarımızın altında hışırdayan güzün kuru yaprakları üzerinde gezinirken bana,- Mutsuzuluk ve acılar sonsuz oluyor, mutlulukların ise bir sınırı var, dedi. Geçici mutluluklarıyla karşılaştırdığı acılarını açıklayan sözlerdi bunlar.- Hayata iftira etmeyin.Siz aşkı bilmiyorsanız, onun ta göklere kadar yayılan zefkleri vardır.- Susun bu konuda hiçbirşey bilmek istemiyorum.Grölandlı bir insan İtalyada ölürdü! Sizin yanınızda sakin ve mutluyum.Size bütün düşüncelerimi söyleyebilirim; güvenimi yıkmayın.Neden sizde de bir rahibin erdemi ve özgür bir erkeğin çekiciliği bulunmasın.Kontesin elini tutup deliler gibi çarpan kalbimin üzerine koydum.- Siz insana bardak bardak baldıran zehrini şerbet gibi içirtebilirsiniz.Genç kadın sanki şiddetli bir açı duymuş gibi elini çekti.
İsteğine boyun eğiyorum.Kendisinin bizi sevdiğinden daha çok bizim kendisini sevdiğimiz kadının ayrıcalıklı durumu, akim kurallarını bize bütün yönleriyle unutturmaktadır. Alnınızda küçücük bir çizginin dahî oluştuğunu görmemek için, en ufak bir redden kederlenen dudaklarınızdaki hüzün ifadesini gidermek için mucizeler yaratıp uzaklıkları aşar gelir, kanımızı döker ve geleceğimizi hiçe sayarız. Bugün geçmişimi bilmek istiyorsun, al işte öğren. Fakat Natalie bilmeni istediğim birşey var: ben bugüne değin sana itaat ederek dokunmaya bile kıyamadığım anıları çiğnemek zorunda kaldım.
Lucasa göre, Balzacın gerçekliği, bir yandan tek tek tiplerin belli bireysel özelliklerinin, öte yandan onların sınıfın temsilcisi olarak tipik özelliklerinin daima tam bir biçimde verilişine dayanır.
Acı ve büyük bir terkedilmişlik içinde geçen ç... tümünü göster
Eser Türk toplumunun medeniyet değişimi süreci içindeki durumunu, fertten yola çıkarak topluma varan bir teknikle anlatıyor. Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde zengin hayat hikâyeleriyle Türkiye'nin meselelerini, kendine has yorumlarıyla medeniyet değiştirme girişimlerinin insanımızı soktuğu çıkmazları araştırmakta, yaptığı tahlillerle de insanımız ve toplum yapımız üzerine dikkate değer hükümlere varmaktadır.
Eser Türk toplumunun medeniyet değişimi süreci içindeki durumunu, fertten yola çıkarak topluma varan bir teknikle anlatıyor. Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde zengin hayat hikâyeleriyle Türkiye'nin meselelerini, kendine has yorumlar... tümünü göster
Peyami Safa edebiyat - roman Roman, yalnız ve hasta bir çocuğun ızdırabını, çocukça aşkını ve kıskançlığını; mesud olmak isteyen bir genç kızın temiz sevgisini; inanmak arzusu bütün benliğini saran bir insaın kuruntularını ve çıplak hastahane duvarı gerisindeki hıçkırıklarını anlatır.
Peyami Safa edebiyat - roman Roman, yalnız ve hasta bir çocuğun ızdırabını, çocukça aşkını ve kıskançlığını; mesud olmak isteyen bir genç kızın temiz sevgisini; inanmak arzusu bütün benliğini saran bir insaın kuruntularını ve çıplak hastahane duvarı ... tümünü göster
Orhan Pamuk'un 'en renkli ve en iyimser romanım' dediği Benim Adım Kırmızı, 1591 yılında İstanbulda karlı dokuz kış gününde geçiyor. İki küçük oğlu birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını saklandığı yerden seyreder. Eve gelen usta nakkaşlar, babasının denetimi altında Osmanlı Padişahı'nın gizlice yaptırttığı bir kitap için Frenk etkisi taşıyan tehlikeli resimler yapmaktadırlar. Aralarından biri öldürülünce... Herkesin kendi sesiyle konuştuğu, ölülerin, eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik ve mutluluk üzerine bu kitap, aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine bir ağıt.
Orhan Pamuk'un 'en renkli ve en iyimser romanım' dediği Benim Adım Kırmızı, 1591 yılında İstanbulda karlı dokuz kış gününde geçiyor. İki küçük oğlu birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yer... tümünü göster
Her şeye “karşı” duran, “karşı” çıkan, “karşı” olan bir adam... Aylak Adam... Bir adı bile yok. “C.” diyor Yusuf Atılgan kısaca.
İnsan her şeye bunca “karşı”yken kendine de “karşı” olmadan nasıl sürdürülebiler bir “karşı” yaşamı?
C., sıradanlığa, tekdüzeliğe, alışılmışın kolaycılığına hiç mi hiç katlanamıyor. Hem farklıyı, hem doğru olanı arıyor. Çabasının boşuna olduğunun da farkında üstelik.
Zor bir karakter, zor bir yaşam, yalın bir roman.
Her şeye “karşı” duran, “karşı” çıkan, “karşı” olan bir adam... Aylak Adam... Bir adı bile yok. “C.” diyor Yusuf Atılgan kısaca.
İnsan her şeye bunca “karşı”yken kendine de “karşı” olmadan nasıl sürdürülebiler bir “karşı” yaşamı?
C., sıradanlığ... tümünü göster
Kitaplayalim şu anda kitap okumuyor.