Nobel Edebiyat Ödülü sahibi José Saramago, tartışmalara yol açan romanı İsaya Göre İncilde İsanın yaşamını ve Hıristiyanlığın hikâyesini kutsal kitaplardaki kronolojiye sadık kalarak, ancak farklı bir bakış açısıyla anlatıyor. Anne rahmine düşmesinden başlayarak bir çocuk, bir genç olarak zayıflıklarını, öfkelerini, heyecanlarını, kararsızlıklarını ve Mecdelli Meryemle olan aşk ilişkisini romanına yansıtırken İsayı, Tanrının oğlu ve bir peygamberden ziyade insan olarak gösteriyor. İsanın ve Tanrının üzerindeki kutsallık örtüsünü kaldırıyor ve böylelikle soru sormanın, sorgulamanın önünü açıyor. Din ve inanç adına yapılan şiddet dolu eylemlerle karanlık bir mesel; şaşırtıcı zenginlikleriyle ve derinlikleriyle dünyevi bir İncil olan bu roman, Saramagonun ülkesini terk etmesine yol açmıştı. Orijinal, vahşi ve çok güzel bir kitap.
John Butt, Times Literary Supplement
Yazarın en iyi kitabı... Saramagonun romanı, insanlığın ıstırabına karşı yoğun bir şefkatle dolu, olağanüstü, dokunaklı, inanışlara ters düşen bir anlatı.
James Wood, New Republic
Vahşi bir zekâyla, yumuşak bir tutkuyla ve şiirsellikle aydınlatılmış.
Los Angeles
Times Book Review
Nobel Edebiyat Ödülü sahibi José Saramago, tartışmalara yol açan romanı İsaya Göre İncilde İsanın yaşamını ve Hıristiyanlığın hikâyesini kutsal kitaplardaki kronolojiye sadık kalarak, ancak farklı bir bakış açısıyla anlatıyor. Anne rahmine düşmesinde... tümünü göster
José Saramago ölümünden önce yazdığı ve yayımlandığı ülkelerde büyük tartışmalara yol açan son romanında insanlığın kutsal kitaplardaki başlangıcına geri dönüyor.
Adem ile Havva’nın oğlu, kardeş katili, “sürgün ve gezgin” Kabil’le çıkılan bu yolculuk, Eski Ahit’in loş ve tekinsiz diyarlarında, zaman ve mekân kavramlarını altüst ederek, süreğen bir şimdiki zaman içinde, edebiyatla felsefenin kesiştiği dar alanlarda dolaştırıyor okuru.
Suç, ceza, adalet, nefret, ihtiras gibi insana özgü kavramlar ile savaşlar, katliamlar, cinayetler, boyun eğmeler ve isyanlar gibi insana özgü eylemler arasında gidip gelirken, İbrahim’den Nuh’a, Adem ile Havva’dan Eyüb’e, Lilith’e kadar bütün kadim şahsiyetler de beklenmedik anlarda ve yerlerde karşımıza çıkıp insanlık panoramasını tamamlıyorlar.
Gerçeğin ironik, yalın ve dolaysız dilini kullanan Saramago bu son romanıyla bize tüm zamanların sorusunu miras bırakmış oluyor: İnsan türü evrendeki yerini ve varlığını hak etmiş midir?
José Saramago ölümünden önce yazdığı ve yayımlandığı ülkelerde büyük tartışmalara yol açan son romanında insanlığın kutsal kitaplardaki başlangıcına geri dönüyor.
Adem ile Havva’nın oğlu, kardeş katili, “sürgün ve gezgin” Kabil’le çıkılan bu yolculu... tümünü göster
José Saramago ölümünden önce yazdığı ve yayımlandığı ülkelerde büyük tartışmalara yol açan son romanında insanlığın kutsal kitaplardaki başlangıcına geri dönüyor.
Adem ile Havva’nın oğlu, kardeş katili, “sürgün ve gezgin” Kabil’le çıkılan bu yolculuk, Eski Ahit’in loş ve tekinsiz diyarlarında, zaman ve mekân kavramlarını altüst ederek, süreğen bir şimdiki zaman içinde, edebiyatla felsefenin kesiştiği dar alanlarda dolaştırıyor okuru.
Suç, ceza, adalet, nefret, ihtiras gibi insana özgü kavramlar ile savaşlar, katliamlar, cinayetler, boyun eğmeler ve isyanlar gibi insana özgü eylemler arasında gidip gelirken, İbrahim’den Nuh’a, Adem ile Havva’dan Eyüb’e, Lilith’e kadar bütün kadim şahsiyetler de beklenmedik anlarda ve yerlerde karşımıza çıkıp insanlık panoramasını tamamlıyorlar.
Gerçeğin ironik, yalın ve dolaysız dilini kullanan Saramago bu son romanıyla bize tüm zamanların sorusunu miras bırakmış oluyor: İnsan türü evrendeki yerini ve varlığını hak etmiş midir?
José Saramago ölümünden önce yazdığı ve yayımlandığı ülkelerde büyük tartışmalara yol açan son romanında insanlığın kutsal kitaplardaki başlangıcına geri dönüyor.
Adem ile Havva’nın oğlu, kardeş katili, “sürgün ve gezgin” Kabil’le çıkılan bu yolculu... tümünü göster
Doğu Avrupadaki Polonya - Litvanya hakimiyeti 1947ye kadar devam etti; fakat o yıl her şey değişti. Ukraynada Bogdan Smielnicki ile komşuları arasındaki anlaşmazlık barut fıçısının fitilini tutuşturdu ve tüm Kazakların soylulara karşı ayaklandıkları bir yangına dönüştü. Doğudan gelen Tatar birliklerinin de kendilerine katılmasıyla Ukrayna bir kan gölüne döndü. Uzun süre bastırılmış Kazak köylülerinin kini; yağmalarla, katliamlarla, tecavüzlerle gün yüzüne çıkıyordu.Dük Yaremanın ordusunun hafif süvari birliğinde görevli bir subay olan Jan Kretuski Prenses Helene aşık olur. Fakat kız Kazaklar tarafından kaçırılır. Kretuski ve arkadaşları bundan sonra yalnızca Polonya için değil, aynı zamanda onun kaybolmuşluğunun, aşağılanmışlığının simgesi güzel Prensesi bulmak için de savaşacaklardır.Yenilmez kahramanlar, harikulade düellolar, bitmeyen dostluklar ve yiğitçe ölümlerle bezenmiş bir başyapıt...
Doğu Avrupadaki Polonya - Litvanya hakimiyeti 1947ye kadar devam etti; fakat o yıl her şey değişti. Ukraynada Bogdan Smielnicki ile komşuları arasındaki anlaşmazlık barut fıçısının fitilini tutuşturdu ve tüm Kazakların soylulara karşı ayaklandıkları ... tümünü göster