Hazırsanız, karanlık ve ürküten bir dünyanın kapıları sizin için aralanıyor...
"Acayip, ama gerçek. Çünkü gerçek her zaman acayiptir.Kurgudan daha acayip."
-George Gordon Byron-
Adli Bilimler Uzmanı Sevil Atasoy bu kez acayip işlerin peşine düşüyor... İnancı uğruna masum kadınları boğan inşaat ustası, namus için üç kızını öldüren milyoner işadamı, arkadaşının cesedini köpeklere yediren yakışıklı genç, bebekleri öldüren güzel hemşire gibi acayip katiller...
Otların arasına düşmüş pul büyüklüğündeki cam parçası, otomobilin filtresine takılıp kalan çekirge ya da yirmi beş yıl sonra bulunan tırnak gibi acayip kanıtlar...Gördüğünü hatırlamayan, başkası sanan ve bir gördüğünü bir daha unutmayan acayip tanıklar... Mumyalar ve kemiklerle dolu acayip olay yerleri...
Sevil Atasoy'un deyimiyle "Okuyacaklarınızın bir bölümü, 'keşke olmasaydı', bir bölümü ise, 'iyi ki oldu' diyeceğiniz acayiplikler."
(Tanıtım Bülteninden)
Hazırsanız, karanlık ve ürküten bir dünyanın kapıları sizin için aralanıyor...
"Acayip, ama gerçek. Çünkü gerçek her zaman acayiptir.Kurgudan daha acayip."
-George Gordon Byron-
Adli Bilimler Uzmanı Sevil Atasoy bu kez acayip işlerin... tümünü göster
Hazırsanız, karanlık ve ürküten bir dünyanın kapıları sizin için aralanıyor...
"Acayip, ama gerçek. Çünkü gerçek her zaman acayiptir.Kurgudan daha acayip."
-George Gordon Byron-
Adli Bilimler Uzmanı Sevil Atasoy bu kez acayip işlerin peşine düşüyor... İnancı uğruna masum kadınları boğan inşaat ustası, namus için üç kızını öldüren milyoner işadamı, arkadaşının cesedini köpeklere yediren yakışıklı genç, bebekleri öldüren güzel hemşire gibi acayip katiller...
Otların arasına düşmüş pul büyüklüğündeki cam parçası, otomobilin filtresine takılıp kalan çekirge ya da yirmi beş yıl sonra bulunan tırnak gibi acayip kanıtlar...Gördüğünü hatırlamayan, başkası sanan ve bir gördüğünü bir daha unutmayan acayip tanıklar... Mumyalar ve kemiklerle dolu acayip olay yerleri...
Sevil Atasoy'un deyimiyle "Okuyacaklarınızın bir bölümü, 'keşke olmasaydı', bir bölümü ise, 'iyi ki oldu' diyeceğiniz acayiplikler."
(Tanıtım Bülteninden)
Hazırsanız, karanlık ve ürküten bir dünyanın kapıları sizin için aralanıyor...
"Acayip, ama gerçek. Çünkü gerçek her zaman acayiptir.Kurgudan daha acayip."
-George Gordon Byron-
Adli Bilimler Uzmanı Sevil Atasoy bu kez acayip işlerin... tümünü göster
Yoğun ve sürükleyici olan yeni bir düşünce romanı sunuyoruz: Nietzsche Ağladığında. Edebiyatla da düşünülebileceğini gösteren müthiş bir örnek... Sahne Psikanalizin doğumu arifesindeki 19. yüzyıl Viyanası. Entelektüel ortamlar. Hava soğuk. Aktörler Nietzsche: Henüz iki kitabı yayımlanmış, kimsenin tanımadığı bir filozof. Yalnızlığı seçmiş. Acılarıyla barışmış. İhaneti tatmış. Tek sahip olduğu şey, valizi ve kafasında tasarladığı kitaplar. Karısı, toplumsal görevleri ve vatanı yok. İnzivayı seviyor. Tanrıyı öldürmüş. Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır, diyor. Daha sonra kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: Önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz? diyecek. Ümitsiz. Breuer: Efsanevi bir teşhis dehası. Ümitsizlerin kapısını çaldığı doktor. Psikanalizin ilk kurucularından. Kırkında, bütün Avrupalı sanatçı ve düşünürlerin doktoru olmayı başarmış. Güzel bir karısı ve beş çocuğu var. Zengin. Saygın. Hayatı boyunca ama pozisyonunda yaşamış biri. Freud: Breuer'in arkadaşı. Henüz genç. Geleceği parlak. Şimdi yoksul. Salome: Erkeklerin başını döndüren kadın. Çekici. Özgür. Evliliğe inanmıyor. Bazan aynı anda birçok erkekle beraber oluyor. Sanatçıları ve düşünürleri tercih ediyor. Kırbacı var. Konu: Ümitsizlik. Bir gün, erkeklerin başını döndüren kadın, Salome, Nietzsche'den habersiz Breuer'e gelir. Avrupa'nın kültürel geleceği tehlikede, Nietzsche ümitsiz. Ona yardım edin, der. Breuer Salome'yi tekrar görebilmek umuduyla peki der. Ve varoluşun kader, inanç, hakikat, huzur, mutluluk, acı, özgürlük, irade... ve neden, nasıl gibi en önemli duraklarından geçen bir yolculuk başlar... Kendisiyle ve hayatla yüz yüze gelmekten çekinmeyenlere...
Yoğun ve sürükleyici olan yeni bir düşünce romanı sunuyoruz: Nietzsche Ağladığında. Edebiyatla da düşünülebileceğini gösteren müthiş bir örnek... Sahne Psikanalizin doğumu arifesindeki 19. yüzyıl Viyanası. Entelektüel ortamlar. Hava soğuk. Aktörler N... tümünü göster
Her yazar, yazdığı en son romanın en iyi romanı olduğunu sanır. Benim bu romanım için böyle düşünmemin nedeni, yapmak istediğimi tam olarak gerçekleştirebilmiş olmamdır. Romanlar, yazılırken yazarlarının elinden kaçıp kurtulmak isterler. Romanın kişileri, kendi özyaşamlarına dönerler, en sonunda da canlarının istediğini yaparlar. Ben hiçbir romanımda bu romanımdaki kadar ipleri elimde tutamadım. Belki bunu konu ve hacim nedeniyle başarmışımdır. Konusu çok sert olan ve hemen hemen polisiye bir roman gibi işlenen bir roman bu. Üstelik oldukça da kısa. Sonuçtan hoşnutum. Bundan önce de en iyi romanım Yüzyıllık Yalnızlık değil de Albaya Mektup Yazan Kimse Yok adlı yapıtımdı. Ben öyle sanıyordum; ve bunu da sık sık söyledim. Şimdi de en iyi romanımın Kırmızı Pazartesi (Gronica de Una Muerte Anunciada) olduğunu sanıyorum.
Her yazar, yazdığı en son romanın en iyi romanı olduğunu sanır. Benim bu romanım için böyle düşünmemin nedeni, yapmak istediğimi tam olarak gerçekleştirebilmiş olmamdır. Romanlar, yazılırken yazarlarının elinden kaçıp kurtulmak isterler. Romanın kişi... tümünü göster
Yoğun ve sürükleyici olan yeni bir düşünce romanı sunuyoruz: Nietzsche Ağladığında. Edebiyatla da düşünülebileceğini gösteren müthiş bir örnek... Sahne Psikanalizin doğumu arifesindeki 19. yüzyıl Viyanası. Entelektüel ortamlar. Hava soğuk. Aktörler Nietzsche: Henüz iki kitabı yayımlanmış, kimsenin tanımadığı bir filozof. Yalnızlığı seçmiş. Acılarıyla barışmış. İhaneti tatmış. Tek sahip olduğu şey, valizi ve kafasında tasarladığı kitaplar. Karısı, toplumsal görevleri ve vatanı yok. İnzivayı seviyor. Tanrıyı öldürmüş. Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır, diyor. Daha sonra kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: Önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz? diyecek. Ümitsiz. Breuer: Efsanevi bir teşhis dehası. Ümitsizlerin kapısını çaldığı doktor. Psikanalizin ilk kurucularından. Kırkında, bütün Avrupalı sanatçı ve düşünürlerin doktoru olmayı başarmış. Güzel bir karısı ve beş çocuğu var. Zengin. Saygın. Hayatı boyunca ama pozisyonunda yaşamış biri. Freud: Breuer'in arkadaşı. Henüz genç. Geleceği parlak. Şimdi yoksul. Salome: Erkeklerin başını döndüren kadın. Çekici. Özgür. Evliliğe inanmıyor. Bazan aynı anda birçok erkekle beraber oluyor. Sanatçıları ve düşünürleri tercih ediyor. Kırbacı var. Konu: Ümitsizlik. Bir gün, erkeklerin başını döndüren kadın, Salome, Nietzsche'den habersiz Breuer'e gelir. Avrupa'nın kültürel geleceği tehlikede, Nietzsche ümitsiz. Ona yardım edin, der. Breuer Salome'yi tekrar görebilmek umuduyla peki der. Ve varoluşun kader, inanç, hakikat, huzur, mutluluk, acı, özgürlük, irade... ve neden, nasıl gibi en önemli duraklarından geçen bir yolculuk başlar... Kendisiyle ve hayatla yüz yüze gelmekten çekinmeyenlere...
Yoğun ve sürükleyici olan yeni bir düşünce romanı sunuyoruz: Nietzsche Ağladığında. Edebiyatla da düşünülebileceğini gösteren müthiş bir örnek... Sahne Psikanalizin doğumu arifesindeki 19. yüzyıl Viyanası. Entelektüel ortamlar. Hava soğuk. Aktörler N... tümünü göster